Zaman Gazetesi Yazarı Turhan Bozkurt, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) Bank Asya Yönetim
Kurulu üyelerini skandal kararla değiştirme gerekçesi olarak gösterdiği
‘eksik evrak’ların tamamlandığını duyurdu. İşte Bozkurt'un Bank Asya ile ilgili kaleme aldığı yazısı...
BDDK’nın bahanesi bitti, Bank Asya işgaline son verin
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) Bank Asya Yönetim Kurulu üyelerini skandal kararla değiştirme gerekçesi olarak gösterdiği ‘eksik evrak’lar tamamlandı.
3 Şubat’tan beri Bank Asya’yı işgal eden TMSF memurlarının yönetimi derhal asıl sahiplerine iade etmesi gerekiyor. Twitter fenomeni Fuat Avni, BDDK Başkan Vekili Mutalip Ünal’ın elinde bahanesi kalmadığı için paniklediğini ve işgali uzatmak için yeni hukuksuzluklara imza atmaya hazırlandığını ifşa etmişti. Buna göre Ünal, hükümete yakın gazete ve televizyonların linç etmesinden endişe ediyor. Banka Asya’nın itibarını sarsmak için yetkisi olmadığı halde MASAK’a düzmece rapor hazırlatacak ve 2006’dan bu yana BDDK’da görev yapmış isimler görevi ihmal ile suçlanacak. Bu tartışma gündemi meşgul edecek ve Bank Asya ortaklarının mağduriyeti gölgede kalacak.
Konuya yakın bir kaynak, “3 Şubat’taki korkutma operasyonu tutmadı. Senaryo tutsaydı bankaya 71. maddeden el koyacaklardı. Müşteriler para çekmek bir yana ilave para yatırarak oyunu bozdu. Bankadan bekledikleri gibi nakit çıkışı olmayınca TMSF elemanları telaşa düştü. Malî yapısı sağlam olan bankada geçirdikleri her gün suç dosyalarının kabardığının farkındalar.” bilgisini verdi. Aynı kaynak, Ünal’ın Saray’ın baskısından korktuğunu, bu yüzden kurul üyeleri ve bankalar yeminli murakıplarının ‘yönetimi ortaklara iade etmeliyiz’ ikazına kulak asmadığına dikkat çekerek, “Mutalip Ünal 28 Şubat’ta bürokratları fişliyordu. Şimdi de tek gayesi var. O da siyasî zemini fırsat bilerek Bank Asya üzerinden muhafazakâr kesime malî darbe vurmak. Kendisi ile birlikte etrafındaki kimseleri de yakıyor. Bazı kararlarda imzası bile yok. Çünkü sıkışınca suçu ilgili daire başkanlarının üzerine yıkacak.”
SİYASÎ BASKI ÖTEKİ BANKALARA MI UZANIYOR?
Bankaları gözetmekle mükellef BDDK’nın Bank Asya’da siyasî baskılara boyun eğmesi uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standart&Poors’un dikkatinden kaçmadı. S&P’nin, bankacılık sisteminin siyasî riskinin arttığını belirttiği gün ABD’li finans devi Citigroup, 750 milyon dolar zarar etme pahasına Akbank’taki yüzde 9,9 hissesini sattı. İş Bankası’na da el konulacağı yönündeki iddiaları İş Bankası yalanladı ve konuyu mahkemeye taşıyacağını kaydetti. Buna rağmen hükümete yakın gazetelerde İş Bankası’nı hedef alan haberlerin ardı arkası kesilmiyor. Citigroup’un Bank Asya ile kendisini ele veren siyasî gaspın öteki muhalif işadamlarının bankalarına sıçramasından endişe ettiği için hızlı talep toplama yöntemi ile Türkiye’den çıktığı konuşuluyor.
BDDK, HUKUK FAKÜLTELERİNDEN ELİ BOŞ DÖNDÜ
BDDK’nın talimatı ile hareket eden TMSF, 3 Şubat akşamı A haberleri'>TOMA destekli polis ordusu ile Bank Asya’nın İstanbul Ümraniye’deki genel müdürlüğüne baskın düzenledi. BDDK, her ne kadar 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 18’inci maddesinin 5’inci fıkrası uyarınca bu kararı aldığını söylese de, bankanın yönetim kurulunun tamamını genel kurul onayı olmadan değiştirerek Türk Ticaret Kanunu’nda kurucu ortaklara verilen devredilemez yönetim hakkını gasp etti. 18. maddeden karar alıp 71. maddeden işlem yaparak başka bir skandala imza attı. TMSF, Bank Asya sanki fon bankasıymış gibi yönetim kuruluna 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi olan kendi personelinden 5 kişiyi atayarak kendi kanununa ve devlet memurları mevzuatına aykırı bir işlem yaptı. Oysaki yeni bir yönetim kurulu atanması için, yüzde 54’ü Borsa’da işlem gören bankanın önce genel kurulunun toplanarak kararı alması gerekiyordu. Bu açıdan son kararın yürürlüğe girmesi ve atanan yöneticilerin faaliyette bulunmaları hukuken mümkün değil. Hukukçulara göre, genel kurul olmadan yeni bir yönetim kurulu tayini ancak faaliyet izni kaldırılan veya fona devredilen bankalara yapılabileceğinden dolayı bu işlem mevcut Bankacılık Kanunu’nu açık biçimde ihlal ediyor.
Hukuk garabetini aklayabilmek ümidi ile İstanbul ve Ankara’daki hukuk fakültelerinin kapısını çalan BDDK eli boş döndü. Ticaret hukuku profesörleri, Bank Asya’da atılan adımların elle tutulur bir yanı olmadığında hem fikir. TMSF ve BDDK yetkilileriyle beraber, Fon’un usulsüz şekilde bankaya atamış olduğu yönetim kurulu üyeleri de bu hususta doğacak tüm hukukî ve ekonomik sonuçlardan sorumlu olacak. Bankanın 183 kurucu ortağının başka şirketlerdeki ortaklarının da müflis olmadıklarını gösterir evrakın istenmesi tarihte bir ilk. Herhangi bir bankanın, özellikle halka açık ve yabancı ortaklı olanların böyle bir talebi yerine getirmesi fiilen imkânsız. Bank Asya ortakları buna rağmen eksikleri tamamladı.
Eksik evrak varsa bile idarî para cezası gerektiren bir mevzuda bankaya el konuldu havası vermek isteyen BDDK’ya bizzat kurucu başkanı Zekeriya Temizel’in itirazı var. Bankacılık Kanunu’na göre banka yönetimine kurucuların kurucu olma vasfını kaybetmeleri durumunda el konulabileceğini belirterek ‘belgeleri vermediler’ diye el koyma işleminin yapılmasının mantıklı ve tutarlı olmadığını vurguladı. Kurucuların durumlarında değişiklik olup olmadığı konusunu BDDK’nın kendisinin de araştırabileceğini vurgulayan Temizel’in şu sorusuna hâlâ cevap verilemedi: “Bank Asya’nın kurucuları 15 seneden beri kurucu olma niteliklerini taşıyorlardı da şimdi mi kaybettiler?” Temizel, “Bu olay tam anlamıyla hukuk olayıdır, eğer bu olayı ispatlayamazlarsa bankacılık açısından gerçekten zor durumla karşılaşırlar.” ifadelerini de kullanmıştı.
En yetkili ağızlardan ‘battı’ iftiraları atıldı. Ticarî sır niteliğindeki bilgiler çarpıtılarak belli gazetelerde çarşaf çarşaf yayımlandı. Reuters’in Erdoğan’a atfen servis ettiği ‘Bank Asya’nın anahtarlarını masamda istiyorum’ başlıklı haber, olup biteni özetliyor. Bir önceki BDDK Başkanı Mukim Öztekin, birileri istedi diye Bank Asya’ya el konulmasının ülke ekonomisini ve bankacılığımızı buhrana sürükleyeceğini gördü ve istifa etti. Asaleti hâlâ tasdik edilmeyen, eski Başbakanlık müfettişi Mutalip Ünal ise sadakatini ispat etmek için ülkeyi ateşe atmaktan çekinmedi. Vekaleten oturduğu başkanlık koltuğunda, Bank Asya başta olmak üzere siyasî iktidarı rahatsız eden işadamlarının bankalarına savaş açtı. El koymak için karine yoksa bile banka veya bankaları işgal edip bir anlamda sermayenin üzerine çökmek istiyor. Dolardaki yükselişin, yerli ve yabancı yatırımcının dışarı kaçmasının altında yatan en önemli sebep bu. Türkiye’de sermaye artık hukukî teminattan mahrum.
DAVUTOĞLU İKNA TURUNA BOŞUNA ÇIKTI
Başbakan Ahmet Davutoğlu, ekonomi kurmayları ile Amerika’da ikna turu düzenlemeden evvel BDDK’yı olması gerektiği gibi siyasî baskılardan azade hale getirmeli. Davutoğlu, finans merkezi New York’tan eli boş döndü. Zira yatırımcılar, Bank Asya ile başlayan sermayeye tahakküm etme teşebbüsleri ve hukukun ayaklar altına alınmasını büyük bir endişe ile takip ediyor. Öyle ya yatırımların bir kişinin iki dudağı arasında olduğu bir ülkeye kim, niye gelsin? Merkez Bankası 3 ayda 2 milyar dolar sattı, yine de kurlar yükseliyor. Dolar için 2015 tahminleri altüst oldu. Şimdiden 2,65’e fırladı. Niye? Siz gece-gündüz Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’ya yüklenirseniz, vatana ihanet gibi alakasız bir suçlama ile şahsiyetini hedef alırsanız, piyasa buna tepki verir. Güven kalmadı ekonomi yönetimine. İşler daha da kötüye gidecek endişesi ile herkes dolar alıyor. Davutoğlu, güveni tesis etmek için Bank Asya’yı asıl sahiplerine iade ederek işe başlamalı. Dünyaya Merkez Bankası ve BDDK, SPK ve TMSF gibi özerk kurumlara müdahale etmeyeceklerini taahhüt etmeli. Attığı adımlarla da bunları teyit etmeli.
BDDK, Bank Asya işgali ile sadece ortakların haklarını gasp etmedi, bankaları tartışmaların merkezine taşıyarak ekonomiye de zarar veriyor. Görüldüğü gibi ülke ekonomisine duyulan güven sarsıldı, en sağlam kalması gereken bankalarımıza dair ciddi endişeler başgösterdi.