Borcu ödemeden kurtuluş yok

Batık banka patronlarının stratejilerini TMSF çiziyor

Borcu ödemeden kurtuluş yok

TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, 'karanlık bir dönemin simgesi' olarak tanımladığı Korkmaz Yiğit'i en iyi bildiği sektör olan inşaata yönlendiriyor. Turizm ve iplikten çıkmasını istediği Halis Toprak'ı bu şirketlerini satması için ikna etmeye çalışan TMSF ilerleme olmadığı için bunu kendisi yapacak. Çağlar'ın durumunun iyiye gittiğini söyleyen Ertürk, Garipoğlu'nun Antalya'daki limanını da satacak. Türkiye'de 2001 krizinin ardından bankacılık sektörü yeniden yapılandırıldı. Yaklaşık 60 milyar doları bulduğu belirtilen mali yükün 46 milyar doları 22 bankanın batmasıyla ortaya çıktı. Hortumlanan bu paraların tahsil edilmesi için ise Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu çok tartışılan 5020 sayılı kanun da çıkarılarak görevlendirildi. TMSF'nin Başkanı Ahmet Ertük'le ilk uzun sohbetimiz 2004 yılının ilk aylarında yani iki yıl önce olmuştu. Ertürk, o günlerde 46 milyar doları bulan alacakların sadece 6 milyar dolarının tahsil edilebileceğini ve bunun büyük başarı olacağını söylüyordu. Aradan geçen iki yılda Türk ekonomisindeki iyiye gidişin rüzgarıyla bu rakam 2007 sonuna kadar 18 milyar doları bulacak. Bugünlerde Demirel Ailesi'nin Göltaş şirketine el koyulmasından dolayı 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'le yaptığı tartışma nedeniyle kamuoyunun gündeminden düşmeyen Ertürk'le iki yılın bilançosunu konuştuk. Uzanlar ve Demireller dışında protokol imzaladığı "batık banka patronlarıyla" olumlu bir ilişki içinde olduklarını anlatan Ertürk, bir dönemin önemli sanayici ve işadamları arasında yer alan Korkmaz Yiğit, Halis Toprak, Hayyam Garipoğlu, Cavit Çağlar, Ali Balkaner gibi isimlerin borçlarını ödemelerine destek olurken, bir yandan da geleceğe yönelik stratejilerini çizdiklerini anlattı. Ertürk'ün yanıtları şöyle: İki yılda nereden nereye geldiniz? İki yıl öncesine göre çok yol aldık. O günlerde açıkçası karamsar bir bakışımız vardı. Karanlıkta yol alıyorduk. Hukuki durum belirsizdi. Şirketlerin nasıl performans göstereceğini de kestiremiyorduk. Türkiye'de ekonomik konjonktür nereye gider bilemiyorduk. Yapmak istediğimiz satışları kavrayabilecek bir düzenleme yoktu. Biz bu belirsizlik ortamında tahminlerimizi aşağıda tutmak durumunda kaldık, 6 milyar dolarlık tahsilat öngörüyorduk.. Tahsilatta son durum nedir? Bugün itibariyle tahsil edilmesi gereken miktar faizleriyle birlikte 50 milyar doları aştı. Tahsilat beklentimiz yüzde 15 civarındaydı. Daha sonra yasal belirsizlik giderildi. Hem uluslararası rekabete açık hem hukuksal durumu kavrayan, şirketlerin değerini maksimize eden hukuki bir alt yapı oluşturmayı başardık. Bu konuda muhalefet partileri de dahil herkese müteşekkiriz. 2007 sonuna kadar 18 milyar doların üzerinde satış gerçekleştirmiş olacağız. Bunun büyük bölümü gerçekleşti. Bu bizim için uluslararası boyutta bir taahhüttür. Geçen hafta bazı grupların manipülasyonundan yakınmanıza Meclis Başkanı Bülent Arınç'tan tepki gelmişti. Siz de siyasi sistemi eleştirmiştiniz. Umutsuzluğunuzun nedeni neydi? Türkiye'de siyasi sistemin etik değerlere yaslanması gerektiğini ve ahlaki standartlarını kurulması gerektiğini düşünüyorum. Bu vatandaş olarak bir talebim. Parlamento temsil ettiği değerlere uygun davranırsa itibarını korumuş olur. Bizim talebimiz parlamentonun, insan hakları, etik değerler gibi konularda itibarına uygun davranması. Benim bir vekille ilgili söylediğim sözlere, eleştirilere ise bırakın sahip çıkılmasını parlamento başkanı dahil tepki gösterdi. Ben bu tepkiyi anlamıyorum. Bu değerlere en çok sahip çıktığını ileri süren insanlar bu değerlerin gerektirdiği davranışların tam tersi davranış sergilemişlerdir bu olayda. Çifte standart örneği söz konusudur. Bazen nasıl ifade edeceğim konusunda bile zorlanıyorum. 5020 şikayetle ortadan kalkmaz TMSF'nin tahsilatını kolaylaştıran ve borçlunun ailesi ve çocuklarını da ilgilendiren 5020 sayılı yasa konusunda tartışmalar sürüyor. Hatta Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu(BDDK), Sermaye Piyasası Kurumu gibi kurumlar da yasayı eleştiriyor. Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de eleştirileri buradan kaynaklanıyor. 5020 adaletsiz değil mi? Bu kanunla ilgili bir tartışma var. Ama bu tartışmalar hep teori düzeyinde. Teorik tartışmalar tabii ki yapılabilir, hukuk çevreleri, eski cumhurbaşkanları, BDDK yapabilir ama bizi ilgilendirmiyor. Biz kanunu uygulamak zorundayız. Bir kanunun nasıl uygulamadan kalkacağının da yolu belli. BDDK başkanının ya da bir eski cumhurbaşkanının şikayet etmesi o kanunun yürürlükten kalkması anlamına gelmez. Ama biz bu tartışmalardan yararlanırız, zihinsel ve entelektüel açıdan tabii. 5020'nin geleceği size göre ne olur? Banka ortaklarının istismar etmesi dolayısıyla fona devir söz konusu ise aynı yasal düzenlemeler uygulanmaya devam edecek. Bunların dışındaki sebeplerde bu yetkiler uygulanmıyor. Finansal konularda ulusalcı eğilimi tehlikeli görüyorum Sektörde yabancı ilgisi sürüyor. Yabancı sermaye oranı konusunda siz ne düşünüyorsunuz? Oransal endişelere katılmıyoruz. Ekonomik konularda, finansal konulardaki ulusalcılık eğilimlerini tehlikeli görüyorum. Kayırmacı zihniyetin ürünü. Ulusal sermayenin kayrılması ekonomik kaynakların verimsiz kullanılması anlamına gelir. Önemli olan yerli veya yabancı tüm sermayelerin uygulayacağı sıkı düzenlemelerin yapılması. Belli imtiyazlarla geliyorsa bu düzenlemelerin bir kısmından kendilerini muaf görüyorsa, sektörün kaynak dağılımını bozar. Böyle bir şeye izin verilmemesi gerekir. 32 milyar doların geri dönüşü imkansız 50 milyar doların 18 milyar dolarını tahsil ediyorsunuz. Geriye 32 milyar dolar kalacak. Bunun ne kadarı faiz? Geri dönemeyecek miktar nedir? 50 milyar doların 28 milyar doları ana para. Gerisi faiz ve kur değişmelerinden doğan bölüm. Burada artık ciddi bir düzenlemeye ihtiyaç var. Kağıt üzerinde kalan, gerçekleşmesi imkanı olmayan alacak rakamlarının devlet hesaplarında, hazine kayıtlarında devam etmesi hesapların şeffaflığını bozuyor. Kamuoyu da borç var diye görüyor. Aslında tahsilatta yüzde 35 geri dönüş çok önemli bir orandır. Bizim gibi kriz yaşamış ülkelerde maliyetin bu oranda geri dönüşü başarıdır. Dünya ölçeğinde 6 milyar dolardı. Yeni bir düzenleme yapıldı TMSF'nin tahsilatlarıyla ilgili. Artık önce vergi borçları ödenecek. Bu uygulama ne anlama geliyor? Biz tahsilatlardan Hazine'ye kaynak aktarmaya başlamıştık. Yaklaşık 3.5 milyar doları buldu. Bundan sonra tahsil ettiğimiz parayı Maliye'ye aktaracağız. Bugüne kadar TMSF'ye aktarılan kaynak olarak performans ölçülüyordu. Şimdi kaynak bütçeye gidecek. Bizim de TMSF'ye gelen kaynak değil doğrudan satış gelirlerimiz başarı ölçütü olacaktı. Elde edilen gelir TMSF borçlarına mahsup ediliyordu. Şimdi kamu borçlarına mahsup ediliyor. Böylece borçlular TMSF'ye borçlu kalmaya devam edecekler. Yani fona artık tahsil edilemeyecek alacaklar mı kalıyor? Evet. Satılacak varlık kalmayacağı için biz Hazine'ye borçlarımızı kapatamamış olacağız.. Bu da Hazine ile aramızda bir düzenlemeyi gerektirecek. Bu da tahsili imkansız hazine alacağı anlamına gelecek. Bu olmasaydı vergi alacağı kalacaktı. Ya o kalacaktı ya TMSF alacağı. Siyasi tercih oldu. Bu durumda Hazine'nin bizimle olan ilişkisini reel olmayacak. Tabii bu anlamda Maliye Bakanlığı'nın bize sahip çıkmasını, kefil olmasını istiyoruz (gülüyor)... Hiçbir kamu kurumuna aday değilim Merkez Bankası Başkanı olamamanıza kırıldınız mı? Benim başkanlık konusunda beklentim yoktu. Bugüne kadar kamu kurumlarına aday gösterilmem tamamen iradem dışında gelişiyor. Bu gelişmeler aslında fonu da olumsuz etkiliyor. Bazen bunu sağlamak için mi yapıyorlar diye de düşünüyorum.Şimdi açıkça ilan ediyorum. Bugünden sonra boşalacak hiçbir kamu üst yönetimine aday değilim. Her patron bildiği işe dönecek Ahmet Ertürk protokol imzaladıkları patronlara geleceklerine yönelik stratejiler çizdiklerini anlatıyor. Şirketlerin uzman kuruluşlar tarafından stratejilerini de ortaklaşa belirlediklerini anlatan Ertürk "Ana işlerine dönmelerini istiyoruz. Bu sektörleri belirliyoruz. Patronların diğer alanlardan çıkmasını, tüm kaynağını bildiği alana yönlendirmesini istiyoruz ki, verimlilik sağlanmış olsun" diyor ve bu konuda neler yaptıklarını anlatıyor. 'Yiğit karanlık bir dönemin simgesiydi' Korkmaz Yiğit lüks konut inşaatlarıyla tanınan bir işadamıyken, Türkbank satışı sırasında "ihaleye fesat karıştırmaktan" yargılandı. Bankekspres'in batmasının ardından TMSF ile masaya oturması ise kısa bir süre önce gerçekleşti. 555.9 milyon dolarlık borcunu 12 yılda ödemek üzere TMSF ile imza attı. Ertürk, "karanlık bir dönemin simgesi" olarak tanımladığı Yiğit'in artık "o sayfa kapatacağını" söylüyor ve şunları anlatıyor: "Yiğit'in yapacağı çok büyük bir proje. Gerçekleşmesi halinde alacağımızı tahsil edebilecek bir kaynağı yaratmış olacağız. Yiğit bu projenin gerçekleşmesi için çalışıyor. Finansmanında da ilerledi. Büyük bir ABD'li finansman kuruluşu ile ön anlaşma yaptı. Biz kendisine uzmanlık alanı olmayan işlerden çıkıp uzman olduğu alanlara dönmesini tavsiye ediyoruz. Karanlık bir dönemin simgesiydi. Şimdi o sayfayı kapatmış olacağız. Herkes kendi bildiği işe dönecek. Yiğit inşaata dönecek. Biz de alacağımızı tahsil edeceğiz. Çağlar parlak bir proje ile dönüyor Cavit Çağlar'la sık sık görüştüklerini dile getiren Ertürk, İnterbank'ın içini boşaltmakla suçlaması ile yargılanan işadamı ile yapılan protokolden sonra işlerin iyiye gittiğini belirterek şunları söylüyor:"Parlak bir inşaat projesinden kaynak geliyor bize. Tekstilde sıkıntı var tabii. Cavit Bey zamanında tekstil dışında bir işe girmesinin avantajını görüyor. Şu anda protokol şartlarının yerine gelmesinde bir sorun yok. Tekstilde normale dönerse işler daha iyi olacak. Yeşil Şehir inşaat projesi 1500 konutluk proje. Nergis İnşaat, TMSF yöneticilerinin gözetimi altında devam ediyor." Toprak'ın fabrikalarını satmak zorunda kalacağız Halis Toprak ile ilişkilerinin sorunsuz ilerlediğini belirten Ertürk, 842 milyon dolar zararla Toprakbank' a el konulmasının ardından varlıkların satışı konusunda Toprak'tan istedikleri bazı talepler olduğunu ve bu nedenle beklediklerini belirterek şunları söylüyor: "Bir kısmının satış işlemi yapılıyor. Londra'da evini satmak için çalışıyor. Bizim de sürekli telkinlerimiz, kullanmadığı varlıkları nakde çevirmesi yönünde. Bunu hissettirmekle de kalmayıp müdahale yapıyoruz. Bu arada bazı fabrikaların satışını gerçekleştireceğiz. Turizm işinden ve Adapazarı'ndaki iplik tekstil alanından çıkmasını istiyoruz. Satmazsa biz gerçekleştiriyoruz. Bizim gerçekleştirme zamanımız geldi." Balkaner'in değerli arazileri var Ali Balkaner'le protokolün henüz imzalanmadığını söyleyen Ertürk halen tutuklu bulunan iş adamı ile ilgili "Balkaner ailesinin çok sayıda çok değerli gayrimenkulleri var. Ancak imar sorunları var. Önemli bölümünün projelere konu olabileceğini gördük. Aile fertleriyle birlikte şirketlerinin yönetimi bizim atadığımız kişiler sürdürüyor. İmar durumu ve üçüncü kişilerle sorunları çözmeleri için onlara sorumluluk veriyoruz. Kendileri ile ortaklaşa hareket etmenin faydası olacak" diyor. Garipoğlu olayı bir garip olay Hayyam Garipoğlu, borçlarını ödemek için TMSF’yle protokol yapmasının ardından 27 yıl 3 ay 15 gün hapse mahkûm oldu. Ertürk bu olayla ilgili ise şunları anlatıyor:"Burada garip bir durum doğdu. Biz imzalarken tutuklama kararı yoktu. Protokolü imzaladıktan sonra tutuklama kararı çıktı. Ardından kendisi kayboldu. Aile fertleri şirketleri yönetiyor. Şartlara aykırılık söz konusu değil. Antalya liman işletmesi bizim yönetimimiz altındaydı. Piyasanın düzelmesi üzerine onun satışına karar verdik." Süzerlerle anlaşma geldik Kentbank sahipleriyle görüşmelerinin kendilerini yorduğunu belirten Ertürk "Orada da garip bir hukusal durum söz konusuydu. Bir taraftan bize borçluydu, bir taraftan da bankanın devri iptal edilmişti. Bu iki durumu birbirine karıştırdılar. İllüzyon oluştu. Ancak anladılar. Borç ortadan kalkmıyor. Çözüm yolunun müzakere, merciinin de biz olduğumuzu anladılar. Doğru yola girildi. Sonuç almaya çok yakınız. Hasan Süzer'in işletme hakkına sahip olduğu Pera Palas'ta ise henüz bir gelişme yok" dedi. REFERANS GAZETESİ
<< Önceki Haber Borcu ödemeden kurtuluş yok Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER