Sabah erkenden gazeteleri kıraat eyledim...
Dış basına göz attım...
İstanbul’da toplanan
Dünya Ekonomik Forumu konuşmalarını dikkatlice süzdüm...
Merkez Bankası Başkanı
Durmuş Yılmaz’ın açıklamalarını, Deniz
Baykal’ın
yurt dışından getirilecek paraların
vergi incelemesi olmaksızın kabulüne ilişkin tasarıya yönelik endişelerini dinledim...
Yazının başına oturmadan son gelişmelere baktım...
Dövizin yukarı doğru kıpırdandığı, borsa’nın
küçük adımlarla geri bastığı bir aşamada da yazıyı yazmaya başladım...
***
Hükümetin
TMSF yetkilerini devralmaya soyunması...
Yurtdışındaki paraların ülkeye devri...
Mehmet Şimşek’in mahcup bir şekilde IMF flörtünden söz etmesi...
Ağırdan, usul usul, küresel krize karşı bir kıpırdanma söz konusu...
Dış basında ise
Türkiye’dekinin aksine, bir umutsuz cayırtı...
İçeride
siyasetçi ‘her şey
kontrol altında’ havası basarken, dışarıda medyanın ‘fena gidiyorlar’ tespiti...
Hangisine iltifat etmeli?
***
İstanbul ve
Ankara’da yürütmüş olduğu görüşmeleri tamamlayarak, Türkiye’den ayrılan IMF heyetinin ne dediğine baktım...
IMF’den yapılan yazılı açıklamada, görüşmelerde, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde finansal piyasalardaki sorunlar ve artan riskten kaçınma konuları ele alındığı belirtilmekte...
Görüşmeler küresel riskin Türkiye ekonomisine etkilerinin en aza indirilmesine yönelik uygun
politikalar üzerine odaklanmış...
Açıklamaya göre, IMF Türkiye Masası Şefi
Lorenzo Giorgianni, ‘Türkiye ekonomisi bugün geçmişe göre daha sağlam, ancak gelişmekte olan piyasalara
sermaye akışının azalmasından kaçınılmaz olarak etkilenecek’ demiş.
Bankalardaki önleyici yapı, kamu ödemeler dengesi, esnek
döviz kuru ve farklı ihracat piyasalarının Türkiye’nin şoklarla baş edebilme yeteneğini artırdığını vurgulayan Giorgianni, ‘ancak, Türkiye’nin dış kaynağa bağımlılığı ekonomiyi küresel
kredi krizinin etkilerine açık hale getiriyor’ vurgusunu yapmış...
Peki, ne önermiş?
‘Özellikle mali politika, mali ihtiyaçların kontrol edilmesine ve borç-gayrisafi yurt içi hásıla oranının aşağı yönlü olmasına
yardımcı olması için hedefler tutturulmalı.’
Ayrıca güçlü mali performans, daha kuralcı mali çerçeve, yerel yönetimlerin finansmanının sıkı kontrolü, vergi yönetiminin güçlendirilmesini kapsayan sürekli yapısal mali reformlar’ önerisinde bulunmuş...
***
IMF Türkiye Masası Şefi’nin açıklamaları, ister istemez, beni Financial
Times’daki habere savurdu...
IMF’nin krizden etkilenen yükselen piyasaların acil kredi ihtiyaçlarının giderilmesi amacıyla, kısa vadeli yeni bir kredi kolaylığı uygulamaya koyacağı açıklanmıştı...
Financial Times Gazetesi, iyi yönetilmekle birlikte finansal oynaklıktan etkilenen ülkelerin IMF tarafından açıklanan yeni kolaylık kapsamında, ‘hızlı bir biçimde ve adeta koşulsuz’ kredi sağlayabileceğini belirtirken, dört yükselen piyasanın
Brezilya,
Güney Kore,
Meksika ve
Singapur’un kesin olarak yararlanma kriterlerini karşılayabileceğini, ayrıca kriterleri karşılayabilecek ülkelerin arasında
Çek Cumhuriyeti,
Şili ve belki
Polonya’nın da olduğunu, ancak Güney
Afrika ve Türkiye gibi büyük cari açıkları olan ekonomilerin ise kriterleri karşılamayabileceğini söylüyor...
***
Le Monde ise düpedüz ürkütücü...
Fransız gazetesi, dolara karşı değerinin dörtte birini kaybetmiş olan liranın yeniden zayıflamasının bazı şirketleri iflasa sürükleyebileceği savına yer verdiği haberde; cari açık, enflasyon ve büyümedeki olumsuz gelişmelere dikkat çekerek şu yorumu yaptı:
‘Ancak hükümet, yeniden IMF’ye
çağrı yapmayı reddediyor:
Mart yerel
seçimleri yaklaştığı bir dönemde Fon, onu sıkı bir biçimde sınırlandırır, bu da
Kürt bölgelerindeki yatırım olanaklarını kısaltır. Ankara, aynı zamanda bir finansman manevra marjını korumak istiyor’...
Le Monde haber analizinde; ‘Türkiye, felakete doğru koşuyor. Bu, 10 yıldan daha kısa bir süre içinde ikinci kez olacak ancak Türk hükümeti, krize tek başına çare bulma eğilimini gösteriyor. İktidardaki AKP,
yabancı müdahalelerden usandı ve IMF’den yardım talep etmeye isteksiz. Bu da zaten gergin olan yatırımcıları hiç rahatlamayacak’ görüşünü dile getirmekte...
***
Büyük bir dalga üzerimize geliyor...
Neden mi? Dünyada likit sıkıntısı arttıkça artacak ve buna karşın bizim iç tasarruflarımız çok düşük... İç siyaseti,
yerel seçim meşguliyetini biraz gevşeterek, meseleye daha evrensel ve
teknik bir güvence için baksak iyi olacak...
Şubat’ta dolar ne mi olur?
Bir bankacıya göre 1.90 YTL...
Ekim sonu itibariyle ekonomide durum özeti budur... İç siyaset mi,
dış basın mı?
Uluslararası teknisyenler mi yoksa ön tahmin yapan bankacı mı? Kim haklı, göreceği...
Zaten bu durum özetini de o nedenle kayda geçiyorum...
MEHMET ALTAN-STAR