Yapı denetimine neşter geliyor

Türkiye'nin önde gelen inşaat ve müteahhit firmalarının sahipleri, Zaman Gazetesi'nin Sektör Buluşmaları'nda bir araya geldi.

Yapı denetimine neşter geliyor

Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdür Yardımcısı Mehmet Kamış'ın ev sahipliğinde, Ekonomi Editörü Turhan Bozkurt'un moderatörlüğünde yapılan programda işadamları, yaşadıkları sıkıntıları dile getirdi. Problemleri tek tek değerlendiren Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, önemli açıklamalarda bulundu. Yapı denetiminin kâğıt üstünde kalmaması için düzenlemenin hazır olduğunu ifade eden Bayraktar, "Çalışmaları sona getirdik. Hem yapı denetimini hem de büyükşehirlerden başlayıp depreme dayanıksız yapıların tasfiye edilmesini öngören düzenlemeleri bütçe çalışmaları biter bitmez yasalaştıracağız." dedi. MEHMET KAMIŞ (Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdür Yardımcısı): Bu toplantı umarım inşaat sektörünün problemlerine bir deva, bir şifa olur. Burada Sayın Bakan'ıma ve hükümete sektörle ilgili talep, beklenti ve önerilerinizi aktarabilirsiniz. Buradan güzel fikirler, güzel uygulamalar çıkar diye ümit ediyorum. Bir tüketici, bu ülkede yaşayan bir kişi olarak inşaat dünyasından bir talebim var. Evler sadece barınmak, sadece soğuktan korunmak için oturduğumuz bir yer değildir. Şehirler dedelerimizden, babalarımızdan birikmiş, onların oluşturduğu kültürel birikimlerin bize aktarıldığı; bizim de çocuklarımıza ve torunlarımıza bırakacağımız mekânlardır. Yaptığınız evler ve yeniden kurduğunuz şehirleri bu anlayışla inşa etmenizi bir tüketici olarak talep ediyorum. Bizim birikimlerimizi çocuklarımıza aktaracağımız, bizi yansıtan mekânlar kurmanızı talep ediyor ve hoş geldiniz diyorum. TURHAN BOZKURT (Zaman Ekonomi Editörü): Aslında içinde bulunduğumuz süreç ve tartışacağımız konular, dünyanın her yanında şehirleşmeyle beraber gelen problemler. Bakın en son yapılan araştırmalar gösteriyor ki dünya nüfusunun yarıdan fazlası şehirlerde yaşıyor. Önümüzdeki 20 yıl içerisinde yüzde 60'ı aşarak toplam kentli nüfus 4 milyar kişi artacak. Dünyada kentsel yatırım pazarının büyüklüğü yıllık 300 milyar Euro olarak veriliyor. Şehirler artık sadece insanların barınma ihtiyaçlarının karşılandığı yaşam alanları olmaktan çıkıyor, ülkelerin de vitrini haline geliyor. Sayın Bakan'ın TOKİ başkanlığı yaptığı dönemde Zaman Gazetesi'nde yaptığımız Sektör Buluşmaları'nda inşaat sektörü olarak istikrara vurgu yapmıştınız. Bugün terörle aslında bir anlamda yapılmak istenen bugün Türkiye'nin büyümesine, siyasi reformlarına yönelik bir hamle olduğu gerçek. ERDOĞAN BAYRAKTAR (Çevre ve Şehircilik Bakanı): Konuşmadan, tartışmadan, bir araya gelmeden problemler çözülemez. O açıdan bu toplantılar çok önemli. İnşaat, çok önemli bir sektör. İstihdam katsayısı yüksek, ekonominin gelişmesi, refahın artması ve ülkenin düzelmesi teknik altyapının, ikametin, hayat şartlarının, mutluluğun ve insan sosyolojisinin düzelmesinde çok önemli bir kulvar. Değerli arkadaşlar, ben şimdi bir devlet yöneticisiyim. Daha önce de 8 yıl 3 ay TOKİ başkanlığı yaptım, daha önce de KİPTAŞ'ta bulundum. Şimdi de bakan olarak görev yapıyorum, devleti çok daha fazla düşünmek zorundayım. Özel sektör gidip imar durumu alıyor. İmar durumu artışları... Çoğu yerde arsa satılmaz, o arsanın lokasyonuna göre o arsanın imar durumu satılır. Kamunun menfaati, birilerinin cebine girerse bu olmaz, bu işin bereketi kalmaz. Şehir rantı imar durumu ile eşdeğerdir. Diğer taraftan ruhsatların basitleştirilmesi için, beyan esasının getirilmesi için yapı denetim kuruluşlarını hakikaten iş yapar duruma getirmek amacıyla elimizden geleni yapacağız. Bu sektörde sanki çok para varmış gibi balıklama atlayanlar kendilerine sıkıntı çıkarıyor, sonra da piyasanın itibarını bozuyor. İnşaat sektörünün zahmetini çekenlerin de bu duruma tavır koyması lazım. 1999 Marmara depremi olmadan önce kim sorumluysa inşaattan 10 sene sonra sorumluluğu kalkıyordu. Gölcük'te rahmetli olan bir kızın babası Yargıtay üyesiydi, bir icraat çıkardı ve oradaki uygulamayı kaldırdı. Şimdi depremle ilgili yüz sene de geçse, yani torunun torununa geçecek şekilde yapı var. Sadece müteahhitlerin, mühendislerin değil, burada çalışan ustaların da sorumluluk alacak şekilde işin içine sokulması lazım. Ruhsat ağırlıklı yapıdan denetim ağırlıklı yapıya geçiyoruz. Van depremi bunu tetikledi. Başbakan'ımız da siyaseten söylenmesi kolay olmayan ifadeler kullandı. 'Bedeli ne olursa olsun depreme dayanıksız yapıları mutlaka kaldıracağız.' dedi, vatandaşı da mağdur etmeden. Bu konudaki yasal çalışmayı sona getirdik. Büyükşehirlerden başlayıp depreme dayanıksız yapılar tasfiye edilecek. Bütçe çalışmaları biter bitmez bunu yasalaştıracağız. Denetimi de eşzamanlı düzenleyeceğiz. Beton üreticisinden, demir çelik üreticisinden ustadan, kalfadan, müteahhitten, taşerondan teknik müşavirine, belediyeye varıncaya kadar bir yapıdan herkes sorumlu olacak. Geniş sorumluluk ağı içinde denetimi de çok kademelendireceğiz. Bu, Türkiye'de kaynak israfını da önleyecek. Enerji tasarruflu atık suyu, güneşi, yağmur suyunu kullanma özellikli akıllı binaları Türkiye kazanacak. Yasa güzel bir yasa olacak. Vatandaşı kollayan ama açıkgözlere de fırsat vermeyen bir yasa olacak. Türkiye'de 19,5 milyon konut stoku var. Bunun yarısından epey azının yenilenmesi gerekir. Bu da zaman içinde uzun bir periyotta olur. Üç beş senede yapacağım denilemez. Fakat bu işi ciddi şekilde en zayıf, en sakat, ömrünü tamamlamış binalardan, en önemli deprem kuşağında olan şehirlerden başlamak suretiyle bu yenileme yapılacak. Bundan sonra inşaatın her aşamasını denetleyeceğiz, denetimin firmalarını çok ciddi duruma getireceğiz. Teknik müşavirlik kurulurken teminat alacağız. Bir teknik müşavirlik firması olacaksa kuruluş aşamasında ve iş bazında da teminat mektubu verecek. Yanlış yaparsa para ağırlıklı ceza alacak. Hapis ve kapatma cezaları da olacak. Şimdi basit olduğu için 3–4 denetim firması kuruyor, biri kapanınca öbürüyle devam ediyor. YARIN: Yabancıya mülk satışı ve 2-B yasası hazır Yurtdışına da konut yapalım ALİ AĞAOĞLU (Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı): Sektörün tabii ki birçok sorunu var. Türkiye kendini yenileyen, dünyadaki en dinamik ekonomilerden biri. Hükümetimiz bu konuda elinden gelen çabayı gösteriyor, bence iyi de yönetiyor. Küresel krizin yaşandığı bu dönemde Türk ekonomisi dinamizmiyle dünyanın fırsat ülkelerinden biri olmaya devam ediyor. Biz sektör olarak konut bakanlığının kurulmasını istemiştik. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın kurulması bizi çok sevindirdi. İnşaat sektörü özellikle son dönemlerde dünya ile yarışabilecek projeler üretiyor. Kötü proje yok, belki birbirine benzer projeler var ama gerçekten dünya çapında kaliteli işler yapılıyor. Yapılan projeler konutu sığınak olmaktan çıkarıp yaşam biçimi haline getirmeye başladı. Ama artık sadece iç pazara yönelik projeler yapmamamız lazım. Özellikle İstanbul'u marka şehir yapacaksak yabancıya konut satışının önünün açılması gerekiyor. Türkiye'nin büyümesi için yabancı kaynağa ihtiyacı var. Kaynak sağlamanın en ucuz yolu yabancıya mülk satışıdır. Türkiye'nin bu konuda büyük potansiyeli var. Bu konuda çalışmaların yapıldığını takip ediyoruz. Bunun en kısa sürede çıkarılması özellikle piyasada oynaklığın, satışta belirsizliğin olduğu bu dönemde hem ülkeye büyük bir kaynak oluşturur hem de sektörün önünü açar. Satışa banka garantör olsun SÜLEYMAN ÇETİNSAYA (Artaş İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı): İnşaat sektörünün karşı karşıya olduğu en önemli sıkıntı arazi geliştirme. İstanbul'un en önemli sorunu kentsel dönüşüm. Kentsel dönüşümde bir yaptırım gücü bulunması gerekiyor. Çünkü kentsel dönüşüm çok konuşuluyor ama yaptırım gücü olmadığı için bir gelişme kaydedemiyoruz. Yabancılara konut satışı İstanbul ya da Antalya, Bodrum gibi şehirlerde konut satışlarını artıracaktır. İnşaat sektöründe satışta ve satış sonrası sıkıntının doğması hepimize zarar verebilir. Bunun için mutlaka bir yasa veya aradaki bir bankanın garantör olması, bu konunun bir yasaya bağlanması açısından faydalı olacağı kanaatindeyim. Kentsel dönüşüm için yasa şart IŞIK GÖKKAYA (GYODER Başkanı): Sayın Bakan'ın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na gelmesini sektör için milat olarak kabul ediyorum. Çünkü Sayın Bakan'ın masanın her iki tarafında da bulunması çok önemli. Problemleri çok net görmekte. Gayrimenkul yatırım ortaklığı olarak biz çok büyük şirketlerin, 22 proje değiştiricinin 50 tane büyük projesiyle aylık ortalama 20 bin konutun fiyat artışı ve üretim endeksini yapıyoruz. Mayıs 2010 ile Mayıs 2011 arasında fiyat artışı yüzde 6,5, yani enflasyonun altında. İkincisi çok fazla arz var deniliyor. Herkes gazetedeki ilanlarla mukayese ediyor. Ama ortalama üçer aylık periyotlarda Türkiye'de 120 bin ile 150 bin konut arasında satış yapılıyor. Bütün ilanlara baktığınızda bu rakamın yüzde 10'unu bile geçmiyor. Kentsel dönüşüm için acilen bir hukuki altyapının yapılması lazım. Kat mülkiyeti kanunu sebebiyle 10 dairelik binada bir kişi hayır derse o binayı yıkamıyorsunuz. Ayrıca kentsel dönüşümde imar transferlerinin ve imar haklarının menkulleştirilmesi çok önemli iki enstrüman. Bunlar eğer oturursa kentsel dönüşümü çok rahat şekilde yapabiliriz. Sayın Bakan'ın mütekabiliyet yasasıyla ilgili demeci sektöre çok büyük bir canlılık getirdi. Yasa çıktığında en az 5 milyar dolarlık sermaye girişi bekliyoruz. Çünkü bize yakın olan Körfez ülkeleri ve Türk cumhuriyetlerindeki şahıslar ev alamıyorlar. Ev almak için bir şirket kuruyorlar, şirkete devrediyorlar, bu durumda maliyetler çok artıyor. Yabancı yatırımcının kâr edeceği kısmın büyük bir bölümü komisyonculara gidiyor. Bunu önlemek için Sayın Bakan'ın demeci bile yetti. 2-B düzenlemesi gecikmemeli ZİYA YILMAZ (DAP Yapı Yönetim Kurulu Başkanı): Müktesep hak çok önemli bir şey. Hem sektörün hem de ülkenin ciddi bir sorunu. Marmara depreminin ardından 12 yıl geçti ama kentsel dönüşüm konusunda çok yol kat ettiğimize inanmıyorum. İnşaatçılar olarak hepimizin belirli bir bütçesi var, tüketicilerin de belirli bütçeleri var ama bu bütçeleri nerelerde kullanıyoruz? Ya boş arazilerde veya İstanbul'un dışına doğru bu bütçelerimizi kullanıyoruz. Bunları kentsel dönüşümde kullansak en azından depreme daha dayanıklı konutlar inşa ederiz. 2-B sorununun da hızlı bir şekilde çözülmesi lazım. KDV sorunumuz var ama biz KDV dedikçe ne hikmetse tam tersi yapılıyor. Belediyelerde keyfi uygulamalar var. Her belediyede farklı harç alınıyor. Kanunlar yapılırken muhakkak ki tüketiciyi de koruması lazım ama ülkenin daha ileriye gidebilmesi için üreticilere ihtiyacı vardır. Üreticilerin de korunması lazım. Önümüzde bürokratik duvar var ÖMER FARUK ÇELİK (Sinpaş GYO İcra Kurulu Başkanı): Tüm kamu kuruluşlarında, bürokratlarda bir tavır var. Diyor ki: 'Özel sektör çok para kazanıyor. Bu nedenle biz kamuda görevli olan vatandaşlar kamuyu koruyoruz. Kamuya destek oluyoruz, biz kamu menfaatine çalışıyoruz. Özel sektör sadece cebine çalışıyor.' Benim en çok merak ettiğim konu şu: Özel sektöre bürokrasi nasıl bakmalı? Bürokrasiye özel sektör nasıl bakmalı? Burayı bir gemi gibi düşünürsek kaptan köşkünde bakanlar, yöneticiler, bürokratlar var ama biz de makine dairesinde iş yapıyoruz. Siz fırtınaya bakıyorsunuz, dümene, hava durumuna bakıyorsunuz memleketi yönetmeye çalışıyorsunuz. Ama makine dairesinde biz eziyet çekiyoruz. O makine dairesindeki arızayı dile getirmek istiyoruz ama karşımızda şöyle bir duvar oluyor: Ben burayı yönetirken her şeyin en iyisini biliyorum, size ihtiyaç yok, sizin konuşmanıza gerek yok, ben ne diyorsam doğrudur. Doğrudur, biz yanlış yapıyor olabiliriz ama en azından bürokrasinin de özel sektöre bir bakıp bir meselenin niye olup olamayacağını sektörel toplantılarda bize gelip anlatılması gerekir. Maliye'ye gidiyoruz 'KDV iadesi' diyoruz, 'bütçeniz var onun için bunu yapamayız' diyor. Belediyeye gidiyoruz 'imar, ruhsat' diyoruz, diyor ki 'sizin burada hiçbir hakkınız yok, biz istersek veririz istersek vermeyiz'. 35 yıldır bu piyasadayım, 35 yıldır bu tavrın hiç değişmediğini görüyorum. Kentsel dönüşümü çok konuşuyoruz, bu konuda özel sektör nerede ben bilemiyorum. Yani bakanlıklar, büyükşehir belediyeleri, TOKİ kentsel dönüşümü yapabiliyor ama özel sektör bunun neresinde? Bir kat mülkiyeti kanunumuz var, evlere şenlik. Bir binada yüzde 90 anlaşıyorsunuz, bir teyzemiz 'ben burada doğdum burada öleceğim, onun için ben burayı vermiyorum' diyor. Kat mülkiyeti kanununda bu düzenlemeler yapılmadan özel sektör burada rol alamayacak, rol alamayınca da İstanbul gibi büyük metropollerde çok hızlı değişim yaşanamayacak. Ruhsat, belediye başkanının iki dudağı arasında SERDAR İNAN (İnanlar İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı): Çok dinamik günlere giriyoruz, bundan sonra yeni kentler yapılacak, yabancı sermaye Türkiye'ye açılacak, 2-B kanunu yürürlüğe girecek, bürokratik sıkıntılarımız azalacak. İnşallah hep beraber mutlu günlere kapıları açacağız. Belediyelerin garip bir durumu var: Ruhsat ya da iskan almak için gittiğimiz zaman belediyeler bize isterse verir isterse vermez... Bununla ilgili herhangi bir yaptırım yok. Bir iskânla ilgili milyon tane kontrol edilebilecek konu var bir binada. Bunun illa ki bir tarafı eksik ya da yanlıştır. İsterse belediyedeki arkadaşlar gelir o eksikliği mutlaka bulur ve iskânı size vermez. Bugüne kadar devlette çalışan tüm bürokrat arkadaşlar attığı imzalardan hep sorumlu oldu. Bunun da etkisiyle belediyede çalışan belki iyi niyetli arkadaşlar bile imza atarken kırk dereden su getiriyor. Acaba atmadığı imzadan sorumlu olan bir yapı olabilir mi? Acaba iskan için veya ruhsat için bir değerlendirme kurulu gibi bir şey oluşabilir mi? Ceketimizi alıp gideriz HALİT DUMANKAYA (Dumankaya İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı): Bir inşaata şantiye şefini mecbur koydunuz. Bir yapı denetimi, bir de şantiye şefi var. Şantiye şefi istifa edince yerine aynı işi görecek başkasını koyarsın. Halbuki bu yönetmelikte böyle değil, ruhsatları tamamen değiştireceksin, yeniden ruhsat alacaksın. Belediyeden zaten ruhsat alırken zorluk çekiliyor. Zaten bir inşaatta on tane, yirmi tane mühendis gelip gidiyor. Bu konuda şantiye şefliğine aynı yetkilere sahip kişi getirilir, ruhsatın arkasına şantiye şefi şu kişidir diye yazılır ve bu sıkıntıdan kurtulmuş oluruz. Tüketici Kanunu'nun 4. maddesine göre her satılan dairenin bedeli kadar ceza verilebiliyor. Kanun diyor ki karşındaki kişiye ya teminat mektubu vereceksin ya da sigorta edeceksin. Sigorta şirketleri buna yanaşmıyor. Bankaların da teminat mektubu vermesi mümkün değil, zaten başlarında BDDK var. İnşaat bir emtia değildir. Şu anda şirketimde müfettiş var. Gelecek en ufak ceza 98 milyon 650 bin lira. O da idare ediyor, hepsini keserse sermayeyi yüklenip gitmiş olacak. Bu durumda müteahhit ceketini alıp gitsin. Bakanlık da bunu biliyor, ama bir çare bulmuyor. Bir diğer problem yapı denetimi. Yapı denetimi projeleri imzalıyor, ondan sonra belediyeye gidiyoruz. Belediye de tekrar üstten aşağıya kadar uğraşıyor. Halbuki diğer ülkelerde yapı denetimi bunu tam denetler, ondan sonra belediye de harçlarını keser. Halbuki biz hem yapı denetime para veriyoruz hem de belediyede aynı bürokratik sıkıntıyı yaşıyoruz. Sağlamlık estetikten önemli EMİN SAZAK (Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı - Yüksel İnşaat CEO'su): Libya, yurtdışında faaliyet gösteren müteahhitlerin toplam pazar payının yüzde 15'ini sağlıyordu. Olaylar, sektörü negatif etkiledi. Büyük zararlar söz konusu. Libya'da aşiretler arasındaki anlaşmazlık sebebiyle Ulusal Geçiş Konseyi'nin hükümet kurması zaman alacak. Bunun için de en az bir yıllık süreye ihtiyacımız olacak. Sayın Bakan yurtdışında müteahhitlik sektörünün daha fazla katma değer üretmesi için mühendisliğin ve teknik müşavirliğin yukarıya çıkarılması gerektiğini söyledi. Kesinlikle katılıyorum. Yalnız teknik müşavirlik sektörümüzün de gücünü biliyoruz, o yüzden öncelikli olarak yurtiçinde desteklenmesi gerekiyor. Bu arada yapı denetimi konusunun teknik müşavirlik kapsamına alınması önemli bir gelişme. Mesleki sorumluluk sigortasının mecbur kılınması şart. Teknik müşavirlik sektörünün mesleki sorumluluk sigortası yaptırmasıyla daha fazla gelir talep etme durumunda kalacaktır. İnşaatta kalite, dayanıklılık olmalı. Kalite, lüksü değil, dayanıklılığı tarif etmeli. Fakat altyapıda en önemli eksikliğimiz ergonomik, yani insan hayatını kolaylaştırıcı standartların kaliteye yerleşmesi. İmar kurallarını denetlemesi gerekenlerin zaman zaman standartlara aykırı hareket ettiklerini görüyoruz. Daha çok belediyelerden bahsediyorum. Ankara'da belediye arazisinin üzerine yapılmış olan bir bina. Rampanın üzerine temel çıkarılmış. Bunlar olurken sade vatandaşların bu uygulamalara saygı göstermesini nasıl bekleriz? Kamu yararını tarif edelim ALTAN ELMAS (Sur Yapı Yönetim Kurulu Başkanı): İş geliyor hukuk düzenine dayanıyor. Toplum olarak, devlet olarak tazelenmemiz, yenilenmemiz lazım. Bir kamu yararı meselesi var, kökten ele alınıp düşünülmesi gereken. Kamu nedir, kamu kim, millet kim, devlet kim? Bunların oturulup uzun uzun konuşulması, yazılması lazım. Ve Ahmet'in, Mehmet'in yorumuna göre değişmemesi lazım. Nerede durmamız gerektiğini bilmeliyiz. Fakat bütün sistem bürokratik oligarşi üzerine kurulmuş, neresini parça parça değiştirirsek değiştirelim bir şekilde işler zemin bulmuyor. Biz bir binayı noktasına virgülüne kadar doğru yapsak bile binde birlik bir eksikten dolayı o binaya iskân alamayabiliriz. Bunun bir yaptırımı yok. Buna bir ölçü konulabilir. Denilebilir ki yüzde 5 eksiğiyle bir binaya iskân verilebilir. Bir inşaat ruhsatı almak için bilmem kaç yüz daire dolaşıp bilmem kaç yüz imza almamalıyız. Daha pratik daha basit, beyana ve güvene dayalı birtakım sistemler inşa etmeliyiz. Bu bürokrasi canavarından kurtulmalıyız. İmar planlarına bakarak bir arazi alıyoruz. O imar planlarına göre üzerine şu kadar metrekare inşaat kurulur. Şu kadar konut olur veya şu kadar ticari olur diye bir öngörü ile devlet bize tek taraflı bir beyanla bir imar durumu belgesi veriyor. Sonra inşaatına başlamak için ruhsat safhasına kadar bir sürü işlemden geçtikten sonra o arada o hak kaybolabiliyor. Devlet tek taraflı olarak o hakkı ortadan kaldırabiliyor; diyebiliyor ki biz buradaki tasarrufumuzdan vazgeçtik artık buraya bunu yaptırmıyoruz. Ortada bir hak zayiatı söz konusu oluyor. Bir şirket o imar planlarına bakarak o arsalara milyonlarca dolar paraları veriyor. Ve orada herhangi bir yaptırımı yok. Sadece mahkeme yolu açık. Mahkeme yoluyla da netice alabilirsiniz ya da alamazsınız. Bu konuda dile getirebileceğimiz en önemli konu, imar planlarının ve ruhsatların bir orta yolu bulunup kabul edilebilir bir çözümle müktesep hak haline getirilmesidir. Kentsel dönüşümle ilgili kat mülkiyeti kanununda yüzde yüz mutabakat gerekiyor. Halbuki bir apartman veya bir site ortak hukukun olduğu yerdir. Bir parselden daire alan bir insan ortaklık hukukuna dahil olmuş demektir. Ortaklık hukuku serbest mülkiyet gibi düşünülmemeli. Biz TBMM'de yüzde 66 ile anayasayı değiştiriyoruz, bir apartmanda oturanlar yüzde 66 ile niye değiştiremesinler, niye yıkamasınlar ya da yenileyemesinler? Konut kredisi sınırlanmasın EMRE ÇAMLIBEL (Soyak Holding CEO'su): Sektörün koruyucusu olarak bütün bakanlıklar nezdinde önünü açacak kişisiniz. Yakın geçmişte Maliye Bakanlığı ile Merkez Bankası, BDDK gibi kamu kuruluşlarının Türkiye ekonomisinin geneline yönelik aldığı önlemler oldu. Beklentimiz, bunların mümkün olduğunca konut sektörüne uygulanmaması. Kredi büyümesinde yüzde 25 sınırını toplam hacim olarak BDDK ifade etmişti. Biz BDDK'dan konut kredileri konusunda esneklik ya da pozitif ayrımcılık istiyoruz. Çünkü konut sektörü cari açığa olumsuz etki eden bir sektör değil. İstihdamı artırır, Türkiye'nin sosyal bir ihtiyacı olan konut ihtiyacını gidermeye yöneliktir. Bir diğer husus, tapu harçlarıyla ilgili konut fiyatlarına yansıyan ve rekabet ortamında konut fiyatlarını indirmemizi engelleyen, maliyetleri artıran hususlar var. Bunlar konut fiyatının yüzde 5-10'larına kadar varabiliyor. Bu konular gündeme geldiğinde bizi desteklemenizi talep ediyoruz. Bu çalışmaların kayıt dışılığın azaltılmasına da faydaları olacaktır.
<< Önceki Haber Yapı denetimine neşter geliyor Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER