Bu filme cesur oyuncu aranıyor!

Hangi yönetmen el atmaya cesaret edebilir? Hangi oyuncu rol alır? Hangi yapımcı para yatırır? Erhan Başyurt cesaret isteyen filmi yazdı.

Bu filme cesur oyuncu aranıyor!

Başbuğ cevap vermeliydi Son dönemde gösterime giren bazı Hollywood filmleri, Amerikan Ordusu'nun terörle mücadelede yaptığı hataları bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Brain De Palma'nın yönettiği "Redacted", Meryl Streep'in oynadığı "Rendition" ve Tommy Lee Jones'ın rol aldığı "Valley Of Elah" ilk akla gelenler. Hepsi, halen El Kaide ile sürmekte olan savaşta CIA ve Pentagon'un sivil katliamları ve hukuk ihlalleri üzerinde duruyor. The New Yorker dergisinin usta kalemi Seymour Hersh, 2004 Mayıs ayında Amerikan Ordusu'nun Ebu Gurayb cezaevinde, Iraklı sivillere yaptığı insanlık dışı işkencelerin fotoğraflarını yayımladı. Söz konusu haberin, Irak'ta ABD düşmanlığını ve uluslararası kamuoyu tepkisini artırdığını kimse inkâr edemez. Ne Hollywood ne Hersh hakkında ne de onların çalıştığı kurumlar hakkında, Pentagon ya da CIA Başkanı'nın tek satır "hizaya getirme" açıklaması olmadı. Düşünsenize, ABD Genelkurmay Başkanı iki yanına kuvvet komutanlarını aldığı halde, The New Yorker dergisini, "işkence resimlerini niçin yayınladın" diyerek hizaya getiriyor. Ya da işkencecileri değil, resimleri çekip sızdıran askerleri cezalandırıyor. Hayali bile zor, değil mi? Türk Sineması da, son dönemlerde "Babam ve Oğlum", "Eve Dönüş" ve "Beynelmilel" gibi güçlü darbe karşıtı filmler üretti. Ancak, henüz terörle mücadelede yapılan hataları nazara veren Hollywood tarzı bir sinema filmi hatırlamıyorum. Dağlıca ya da Aktütün baskınını bütün yönleriyle aktaran bir filme, hangi yönetmen el atmaya cesaret edebilir? Hangi oyuncu rol alır? Hangi yapımcı para yatırır? Bırakın Dağlıca'yı, Kıbrıs Barış Harekâtı'nda hatayla batırılan Kocatepe'nin bile filmi yapılamadı. Yapılsaydı ne olurdu? Herhalde galadan çıkanlar, karşısında "balans ayarı" yapan tankları bulurdu! Türkiye'de medyanın, demokratikleşme sürecini daha iyi sindirdiği söylenebilir. Hatalar konusunda sivillere hesap sorulduğu gibi, askerlere de sorulabiliyor. Aktütün saldırısı sonrası yazılan haberler de, göz bebeğimiz TSK'yı yıpratmak veya zaafa düşürmek için değil, var olduğuna inanılan ihmaller zincirinin onarımı adına yapıldı. Dünyanın en güçlü ordusu bile hatalarının gösterilmesine, "emir" vererek, örtülü "tehdit" ederek tepki koymuyor. O halde, Orgeneral İlker Başbuğ'un dünkü konuşmasını nereye oturtacağız? Şeffaflık ve hesap verebilirlik, demokratik toplumun iki esasıdır. Hiç kimse dokunulmaz ya da hukukun üstünde değildir. Medya, kamuoyunu aydınlatma adına, 17 şehidin verildiği bir saldırı ile ilgili tespit ettiği aksaklıkları gündeme getiriyor. Sorular yöneltiyor. Orgeneral Başbuğ'un dün yapması gereken, "Akan kana ortak olmayın!.. Dikkatli olun!.. Doğru yerde durun!.." gibi sert üsluplu açıklama olmamalıydı. Güven zedeleyen sorulara cevap verilmeliydi. En azından şu iki soru aydınlatılmalıydı: 1) Saldırı öncesi istihbarat geldiği halde yeterli önlem alınmadığı doğru mu? 2) Teröristlerin, Aktütün çevresinde toplanmalarının görüntüleri ulaştığı halde vurulmadıkları doğru mu? İlker Paşa, soru soranları "azarlayan" yaklaşımı ile ihmalin faturasını da bizzat üstlenmiş oldu. Demokratik özgüvenden yoksun bir izlenim verdi. Oysa Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in tutumu örnek alınmalıydı. Şahin büyük bir cesaretle, bakanlığına mensup görevlilerin ihmalini kabul edip, devlet adına ilk kez özür diledi. Ve bir siyasetçi olarak, bir insan olarak halkın gözünde düşmedi, yükseldi... ERHAN BAŞYURT/BUGÜN
<< Önceki Haber Bu filme cesur oyuncu aranıyor! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER