‘Dost düşman barışta görsün’ girişimleri

Mutat barış görüşmelerinde önceden planlanmış tuzaklarla karşılaşmak Ortadoğulu liderlerin alışageldikleri durumlardır. Masa başı oturumlarında eldeki sermayeyi kaybetmemek için alternatif senaryolarla hareket eden liderler yine sahnedeler.

‘Dost düşman barışta görsün’ girişimleri

SAVAŞ GENÇ- AKSİYON Tam 20 ay sonra tekrar başlayan İsrail ile Filistinliler arasındaki doğrudan barış görüşmeleri sonuç alınamadan son bulma riski ile karşı karşıya geldi. Batı Şeria’ya on aylığına inşaat yasağı getiren Netanyahu hükümeti, bu süreyi uzatmayı gündeme bile getirmiyor. İsrail hükümeti bir yandan Başkan Obama’nın talebi ile Filistinlilerle irtibatta kalmaya çalışırken diğer yandan da iç politikaya yönelik hesaplarını devam ettirme niyetinde. Tam anlamı ile bir koltukta iki karpuz taşıma girişimi. Tatsız ve sonuç alınması mümkün görülmeyen bu senaryonun uzatılması her geçen gün Mahmut Abbas’ın elini daha da zayıflatmakta. Başlangıçta yeni yerleşim birimlerinin açılmasına müsaade edilmesi durumunda masadan kalkacağını açıklayan Abbas, barışın önünü tıkayan adam olmamak için karşı tarafa düşünme süresi verdiğini açıkladı. Netanyahu’nun yerleşimcileri durdurmaması neticesinde bir hafta ara verilen barış görüşmeleri bu hâli ile netice almaktan oldukça uzak görünüyor. İsrail tarafında yeni yerleşimcilerin hamleleri barış sürecini gölgelerken, Filistin tarafında ise Hamas ile kurulan dirsek temasının uzlaşma adına nasıl bir sonuç vereceği merak konusu. El Fetih yöneticileri ile Şam’da bir araya gelen Hamas’ın sürgündeki Siyasi Büro Şefi Halid Meşal’in buluşması tıpkı barış görüşmeleri gibi göstermelik girişimler. Görüşmelerin başlamasına öncülük eden Amerikan yönetimi barış için ön şart olarak masaya sürülen teklifleri sağlayamadı. Bir haftalık süreyi verimli değerlendirmek isteyen Obama yönetimi, Ortadoğu Temsilcisi George Mitchell’i derhal bölgeye gönderdi. Mitchell’in ilk hedefi barış görüşmeleri için yerleşim alanlarının imara açılmasını en az 60 gün daha uzatmak. İki taraf arasındaki sınırın çizilmesi ile başlanması planlanan barış görüşmelerinde, Kudüs’ün statüsü, Filistinli mültecilerin geri dönüşü gibi sorunlar da taraflar arasında masaya yatırılması planlanan diğer önemli hususlar. Mutat barış görüşmelerinde önceden planlanmış tuzaklarla karşılaşmak Ortadoğulu liderlerin alışageldikleri durumlardır. Sonuç alamayacakları masa başı oturumlarında eldeki sermayeyi kaybetmemek için alternatif senaryolarla hareket eden liderler yine sahnedeler. Gelinen noktada Mahmud Abbas’ın durumu oldukça çaresiz görünüyor. Müzakerelerin yürütüldüğü esnada yeni yerleşim bölgelerini bahane ederek masadan kalkmak Abbas’ı iç politikada rahatlatsa da ABD ve AB nezdinde oldukça zor bir konuma getirir. Hamas’a karşı ayakta kalması için sadece AB’den yıllık 300 milyon avro yardım alan El Fetih, bu tür riskleri son hamle şansını kullanmadan almayacaktır. Görüşmelere hiçbir şey olmamış gibi devam etmesi durumunda ise davasına ihanet eden adam olarak suçlanacak ve Hamas ile diğer radikal grupların ellerini daha da güçlendirecek. Bu açmazı çok iyi gören ABD muhtemelen durumu dengelemek ve görüşmelerin devam etmesi için Netanyahu hükümetine baskı yaparak yerleşim bölgelerinin imara açılmasını bir süre daha engellemesini talep edecektir. Art arda yaşanan büyük krizler akabinde Türkiye, barış görüşmelerinde iyi niyet temennileri haricinde sürece bir katkıda bulunamıyor. En son ‘Mavi Marmara’ eylemi sonrasında kopan hatlar, Ankara ile Tel Aviv’in bölgede birlikte neler kaybettiklerini barış görüşmelerine paralel olarak bir kere daha ortaya koymuştur. BM raporu neticesinde suçlu bulunan İsrail zaman geçirmeden uygun bir üslupla geri adım atarak artık Türkiye’nin taleplerini yerine getirmeli ve kelime oyunu yapmaksızın özür dilemelidir. Ortadoğu’da barış bu iki demokratik ülkenin tam mutabık olduğu bir konseptle çok daha kolay tesis edilebilir. İkili ilişkilerin rayına oturması için belki de Türkiye’de iktidarın değişmesini bekleyen Tel Aviv, yanlış ve çok uzun soluklu bir hesabın içine girmiş olabilir. Yol yakınken yeni krizlere mahal vermeden Ankara ile Tel Aviv’in rasyonel hareket edebilecekleri bir zeminde buluşmaları gerekiyor. Ne Türkiye’nin bölgede yoğun İsrail karşıtlığı üzerinden elde edebileceği kazanım kaldı ne de İsrail’in Türkiye’yi görmezden gelerek Ortadoğu’da atabileceği adım. Geçmişe yönelik kötü izlerin silinmesi için Netahyahu hükümetinin bir adım atması gerekiyor, geri dönme planı olmayan, ikinci bir hesabı bulunmayan ve Türk halkının gönlünü kazanabilecek sağlam bir adım.
<< Önceki Haber ‘Dost düşman barışta görsün’ girişimleri Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER