Görmez: Hiç kimsenin haddi değildir

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Alevilikle ilgili empati yaparak çeşitli çalışmalar yaptıklarını anlattı.

Görmez: Hiç kimsenin haddi değildir

Üç özeleştiri yaptıklarını vurgulayan Görmez, "Aleviliği İslam'ın dışında farklı bir din olarak göstermek hiç kimsenin haddi ve hakkı değildir." dedi. Prof. Dr. Görmez, Yazar Taha Akyol'un sunduğu 'Eğrisi Doğrusu' adlı programda Alevilikle ilgili açıklamalarda bulundu. "ALEVİ AÇILIMINDA 2 TANE HAYIRLI SONUÇ ÇIKTI" Taha Akyol'un 'Alevi açılımını' sorması üzerine Görmez, "Alevi açılımı doğrudan Devlet Bakanımızın öncülüğünde yürütülen bir çalışma... Biz Diyanet İşleri başkanlığı olarak doğrudan içinde yer almadık. Bir takım hassasiyetleri dikkate alarak. Ve raporu da bugünlerde yayınlanacak. Onu biz de bekliyoruz. Çok hayırlı 2 tane de sonucu çıktı. Bunu da takdir ediyoruz. Birisi Madımak'tır. Çünkü Madımak'ın bir kin ve öfke mekanı olarak kalması doğru değildi. Onun kamulaştırılması, en azından bir takım yaraları sarmaya yardımcı olacaktı. Bunu yapılmasına biz başkanlık olarak da destek verdik ve çok sevindik. Başbağlar'da aynı şekilde bir takım çalışmalar yapılıyor zannediyorum. Önemli bir neticesi de, Din Kültürü Ahlak Bilgisi dersi içerisine Alevilik öğretisi hakkında doğru bilgilerin konulmuş olması. Bunu da çok önemsiyorum; çünkü yan yana oturan iki tane çocuk ki yanında oturan ve kendisine Alevi diyen kardeşinin ne tür öğretilere sahip olduğunu; inanış olarak zaten öğrendiğinde ne kadar yakın olarak görecektir. Hakikaten çok önemli. Bunun da gerçekleşmiş olmasını takdirle karşılıyorum." "EMPATİ VE ÖZELEŞTİRİ YAPTIK" Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak Alevilik konusunda 5-6 sene önce empati ve özeleştiri yaptıklarını anlatarak, "Şunu sorduk kendimize; Diyanet İşleri Başkanlığı mevcut vizyonu, yasası, mevzuatıyla Alevi vatandaşlarımıza, kardeşlerimize yönelik ne yapabilirdi de yapmadı. Bunu sorduk biz. Yüksek sesle dedik ki; 3 şey yapabilirdi; ama yapmadı. Bunu bir ihmal olarak görüyoruz." dedi. Görmez, bu özeleştirileri de şöyle anlattı: "Birincisi; biz yüz bini aşan görevlimizi bu ülkenin bir realitesi olarak, beraber yaşadığımız Alevi kardeşlerimizin öğretileri hakkında doğru bilgi sahibi olmalarını sağlayabilirdik. Yani Hacı Bektaşi Veli kimdir, Alevilik nedir, 4 kapı nedir, 40 makam nedir, Pir kimdir, Ehl-i Beyt, Kerbela, Aşura, Muharrem nedir, ne değildir? Bunların ne kadarı, hepimizin camide de anlattığımız ortak bilgilerdir, ne kadarı bizden ayrışmıştır. Cem nedir, cem ayini nedir, orada hangi ayetle başlanır, hangi ayetle biter? Türkiye'de yaşayan, kendisi gelmese bile mahallesinde komşu olduğu, beraber yaşadığımız bu kardeşlerimiz hakkında bir din görevlisi olarak doğru bilgi sahibi olması gerekiyor idi. Ve bunu başlattık. Alevi vatandaşlarımızın yaşadıkları şehirlerdeki bütün müftüler, vaizleri, imamları akademisyen hocalarımız marifetiyle 'doğru bilgilendirme' eğitiminden geçirdik. İkincisi; her Cuma 15-20 milyon insan camiye geliyor. Bir bilim adamı olarak şunu söyleyeyim: Türkiye'de Alevilik, Sünniliğin zıddı ya da karşıtı değildir. Aleviliği herkes okusun, karşısına bir Emevilik çıkar, o da tarihte kalmıştır. Anadolu'da Alevilik hiçbir zaman Sünniliğin zıddı ya da karşıtı olmamıştır ve değildir. Kimse bunu ispatlayamaz. Çünkü Ehl-i Beyt yolu, Hz. Ali, Hz. Fatıma hepimizin ortak değerleridir. Hacı Bayram-ı Veli; Aşık Veysel... İki zıt kutup olarak bunları ifade etmeyi doğru bulmuyorum. Ama yalan yanlış bilgiler var. Biz bu bilgileri caminin içinde düzeltebilirdik. Burada ihmalimiz var. Bunu da ele aldık. Diyanet İşleri Başkanlığı kendi televizyon programlarında ilk kez Alevi büyüklerini aldı, onlarla konuştu. Üçüncü bir şey daha yapabilirdik ve yapamadık. Referans kaybından kurtarabilirdik. Çünkü bir kültür, şifahi kültürle hayatiyetini devam ettiremez. Bir kültür, eğer yazılı kaynakları var ise yazılı kaynaklarını kaybettiği zaman referanslarını da kaybeder. Dolayısıyla referans kaybını önleyebilirdik. Bunu hemen yapalım dedik. Ve yine bilim adamları ile birlikte üzerinde Alevi dedelerinin ittifak ettiği; öğretilerinin içinde yer aldığı temel Alevi, Bektaşi kaynaklarını bulduk ve bunları orijinal metinleri ile Türkçeleri ile altındaki sadeleştirilmiş halleri ile yayınladık. Tabi içindeki bir takım bilgiler bilimsel açıdan farklı olarak değerlendirilebilir." "ALEVİLİK İSLAM'DIR" Görmez, şöyle devam etti: "Dolayısıyla bu şekilde özeleştiri yaptık, empati yaptık. Bugün çok sağlıklı bir zemin oluştuğunu düşünüyorum. Ancak bu konuda Avrupa Birliği müzakereleri raporlarında önce azınlık tabiri yer aldı, sonra İslam'ın dışında gösteren bir takım çabalar ortaya çıktı. Danimarka'da farklı bir din olarak tescil edildi. Almanya'nın 2-3 eyaletinde farklı bir din olarak tescil edildi. İslam'ın dışında farklı bir din olarak tescil edildi. En son Viyana'da farklı bir dini düşünce olarak tescil edildi. Biz Diyanet İşleri Başkanlığı olarak, Türkiye'de yaşayan bir mümin olarak, akademisyen olarak, bilim adamı olarak, tarih bilgisine az çok vakıf olan biri olarak bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Yani İslam'ın dışında farklı bir din olarak göstermek hiç kimsenin haddi ve hakkı değildir. 'Aleviler Müslüman'dır' demek dahi kalbime diğran gelir. Böyle bir şey konuşulmaz, tartışılmaz. Alevilik İslam'dır, bunun dışında göstermek kimsenin hak ve selahiyetinde olamaz."
<< Önceki Haber Görmez: Hiç kimsenin haddi değildir Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER