Gözümüzün önünde yaşlandılar

Çocukken görmüştük onları. Gençtiler; 20'li yaşlarda her akşam evlerimizin değişmez konuğuydular. Bizler gençlik çağına adım atarken onlar olgunluk dönemine girdi.

Gözümüzün önünde yaşlandılar

Büyüdüler, evlendiler, çoluk çocuğa karıştılar, torun sahibi oldular. Her şey gözlerimizin önünde yaşandı. Kimlerden mi bahsediyoruz? 70'li, 80'li yılların televizyon spikerlerinden... İşte eski ve yeni fotoğraflarıyla Zafer Cilasun, Jülide Gülizar, Mesut Mertcan, Halit Kıvanç, Çetin Çeki, Necati Karakaya, Mehpare Çelik, Bülent Özveren, Orhan Ayhan... 'Burası üçüncü bant beşinci kanaldan deneme yayınları yapan Ankara televizyonu, bugün 31 Ocak 1968. Bu akşamki deneme yayınına başlıyoruz...' Ülkemizde televizyon yayınları işte bu anonslarla başladı. Aradan geçen 41 yılda, yayıncılık bir insan ömrünün alabileceğinden çok daha fazla gelişim gösterdi. O ilk heyecanlardan bu zamana gözümüzün önünden yüzlerce spiker ve sunucu geldi geçti. 1980'deki askerî darbeyi ilk açıklayan Mesut Mertcan'ın sesi hâlâ kulaklarımızda olduğu gibi, 1989'daki Galatasaray Monaco'yu eleyip Şampiyon Kulüpler Kupası'nda yarı finale yükseldiğinde İlker Yasin'in 'Ağlamak istiyorum sayın seyirciler!' haykırışı da hafızalardan hiç silinmedi. Bir klişe olarak kalmaya devam edecek. Çünkü onlar Türk halkına birçok alanda 'ilk'leri yaşatan, ilkleri duyuran sunucular oldu. Arman Talay, Zafer Cilasun, Jülide Gülizar, Mesut Mertcan, Halit Kıvanç, Çetin Çeki, Necati Karakaya, Mehpare Çelik, Bülent Özveren, Orhan Ayhan gibi duayen spikerler bir yana, 20'li yaşların henüz başında TRT ekranlarında başlayıp hâlâ sunuculuk yapan ve bir nevi seyircinin gözü önünde büyüyen spikerlerimiz oldu. Zamanında on binlerce kişinin katıldığı bir dizi zorlu sınavlardan geçip, büyük bir meşakkat ve çalışma sonrasında kazanılan 'spikerlik' unvanını hâlâ gururla taşıyanlardan bahsediyoruz. Hani hep derler ya 'TRT bu işin okulu' diye, işte bu okulun ilk öğrencileriydi onlar... Kimler mi bunlar? Zafer Kiraz, Nermin Tuğuşlu, Hamit Özsaraç, Orhan Ertanhan, Jülide Sönmez (Kiraz), Gülgün Feyman... Bu listeye 80'li yıllarda lig maçlarının televizyon ekranlarında yayınlanmasıyla beraber efsanevi spor spikerleri katıldı. İlker Yasin, Tansu Polatkan, Öztürk Pekin, Abidin Aydoğdu, Akın Göksu, Ercan Taner, Barbaros Talu, Ümit Aktan... İçlerinde yıllardır TRT ekranlarında seyrettiklerimiz olduğu gibi özel televizyonların açılmasıyla buralara transfer edilenler de var, özel televizyona geçip sonra tekrar TRT'ye dönenler de... Pek çoğu mesleğinde 30-40 yılı devirmiş olmasına rağmen emekliliği aklına bile getirmiyor. Çünkü mesleklerine olan bağlılık ve işlerine gösterdikleri titizlik bir yaşam tarzı haline gelmiş. Ama oyuncular gibi 'ölene kadar sahnede kalacağım' anlayışı içerisinde de değiller. Vakti geldiğinde elbet koltuklarını başkalarına bırakmayı düşünüyorlar. 90'lı yılların başında özel radyo ve televizyonların açılmasıyla mesleklerine olan sempati ve ilgi arttı ama onlar gibi belirli bir sınav süzgecinden geçerek spiker olabilen yoktu artık. Belki de bu yüzden hepsinin ortak derdi, yeni kuşak spiker ve sunucuların donanım, deneyim ve estetikten uzak olmaları. Eskiden spiker olmak için TRT'nin epey bir sınav süzgecinden geçmeniz gerekiyordu. Mesela 1980 yılındaki spikerlik sınavına 10 bin kişi başvurmuş ve sadece 9 kişi sınavı geçmeyi başarmıştı. Başaran kişiler de bir kursa tabi tutulup sonrasındaki sınavı geçtikten sonra spiker olarak atanabiliyordu. [email protected] *** Bir zamanlar herkes bizi seyrediyordu İLKER YASİN: Kendimi dünyanın en mutlu insanlarından biri olarak görüyorum. Çünkü en çok arzu ettiğim bir işi yapıyorum. Bizim en büyük avantajımız TRT'nin tek kanal olduğu dönemlerde bu işi yapmamız oldu. O zamanlar herkes bizi seyrediyordu. Mesleğimi yaparken çok çalıştım ve kesinlikle para kazanmak için yapmadım. Bugüne göre çok zor şartlar altında ve bilgiye ulaşmanın az olduğu dönemde çalıştık. Bütçemin yetmediği zamanlarda mesleğimle ilgili gazete ve dergilere abone oldum. Dil öğrenmek için ailemin rızası olmamasına rağmen İngiltere'ye gittim. Yani bu işi yapmak için elimden gelen her şeyi yaptım. Şimdi 18 yıldır özel sektörde çalışıyorum. Ben asker çocuğuyum, evde aldığım disiplini ve TRT'nin ciddiyetini burada da uyguluyorum. Ekrandan kopamamak gibi bir derdim yok, zaten zaman zaman uzun aralar veriyorum. Kendimi tam hazır hissetmeyince ekrana çıkmam, seyircinin karşısına boş çıkmam yani. TRT'de mikrofon karşısına geçmek bile dünyanın en zor işlerinden biriydi. Bunun için zor sınav ve kurslardan geçmeniz gerekirdi. Şimdi özel televizyonlarda fazla bir ölçü aranmıyor. Özellikle bayanların güzel ve şuh olması, biraz da halkın anlayacağı şekilde konuşması yeterli geliyor. *** Yaptığım iş beni besliyor ve enerjik tutuyor NERMİN TUĞUŞLU: Gelecek yıl meslekte 30. yılımı dolduruyorum, emekliliğim geçti ama devam ediyorum. Bu süre içerisinde Zafer Kiraz ile birlikte bir ara 10 ay kadar özel bir televizyona geçtik. Ama orada zorlanacağımızı hissedip kuruma geri döndük. Yaptığım iş beni besliyor ve farklılaştırıyor, hayatı daha kolay ve iyi algılamamı sağlıyor. Her gün yeni bir olay, yeni bir konuk ve bunlara hazırlıklı olma, bunlar beni çok enerjik tutuyor. Artık kendimi 15 yıl öncesindeki gibi görmüyorum, olaylara daha hazırlıklı ve daha donanımlı hissediyorum. Ama bunun sağlanması kişisel çaba ile olan bir şey. Mesleğimizin pek dezavantajını görmedim açıkçası, sadece ilk zamanlarda el yordamı ile zor şartlarda çalıştık. 12 saat yayında kaldığımız zamanlar oldu ama bunlar da keyifli geçmiştir. Meslekte beğendiğim kişileri de izledim ve dinledim ama sonuçta kendime göre bir tarz oluşturmaya çalıştım. Sesinizin ve Türkçenizin iyi olması bir spiker için önemlidir. Ama onu asıl ekranda tutan; topluma nasıl hitap etmesi gerektiğini bilmesi, ülkesinin gerçeklerini takip edip taraflı tarafsız tartışması içine girmeden olayları sunmasıdır. *** Maçlar bittiğinde bunalım geçiriyorum TANSU POLATKAN: TRT'nin disiplinli ilkelerini benimsediğim için başka bir yere gitmedim. Bir de Ankara'yı çok seviyorum, buradan kopamadım. 37 yıldır çalışıyorum ve kendimi emekliye ayırma gibi bir düşünce içine hiç girmedim. Bilakis maçların bittiği iki buçuk aylık dönemde bunalım geçiriyorum. Daha bu konuda kendimi genç ve formda hissediyorum. Mesleğim hayatımın bir parçası ve sesimin çıktığı ölçüde devam edeceğim. Özel radyo ve televizyonların açılmasıyla bizim mesleğe sempati duyan arkadaşların sayısı arttı. Ama çok özel sesi olmayanların sesi kulakta kalmıyor artık. Bizim şansımız TRT'nin tek televizyon ve tek radyo olmasıydı. Biz hep seyircinin gözü önündeydik. Ama binlerce kişi arasından ve birçok sınavdan geçerek bu aşamaya geldik. Tanınmış olmak güzel. Gençliğimde pek ciddiye almıyorlardı ama şimdi bana yaklaşımları daha saygılı. *** TRT'de öğütülmedim, hâlâ yerimde duruyorum JÜLİDE SÖNMEZ (KİRAZ): Ablam Şule Sönmez de TRT'nin ilk spikerlerinden olduğu için, o zamanlar kafaya koymuştum. Ben de bu hayalimi 1983 yılındaki spikerlik sınavını geçerek başardım ve Ankara Radyosu'nda göreve başladım. Şu an 25 yıl oldu, bu süre içerisinde özel bir kanalda kısa bir süre çalıştım, sonra tekrar döndüm TRT'ye. Özel televizyonlar çok çabuk insan öğütüyor ve ben yıllardır TRT'de öğütülmedim, hâlâ buradayım. Özel televizyon dünyası çok ayrı bir karmaşa. TRT'de çalışıp oraya adapte olabilen bence az kişi var. İnsanın emek harcadığı ve vefa gösterdiği yerde kalması birtakım artıları da getiriyor. Başka bir yerde sıfırdan başlamanın birçok riskini de yaşayabilirsiniz. Ama ilk yıllara nazaran TRT de çok değişti, bazı şeylere ayak uydurmak durumunda kaldı. Eski yılları arar olduk ama artık kanıksadık. *** Bir nesille beraber büyüdük ZAFER KİRAZ: TRT'de uzun yıllar hep ana haber ve canlı yayın programları sundum. TRT'nin tek kanal olduğu dönemlerde belli bir sunum anlayışı vardı ve bunun dışına çıkmak mümkün değildi. Biz orada mesleğimizi usta-çırak ilişkisi ile öğrendik. Özel televizyonlar yayıncılığa ve haber sunumuna çok şey kattı. Ama pek çoğu bunun ölçüsünü kaçırdı, seyirciler de zaten onları seyretmeyerek gereken cezayı verdi. TRT'nin en büyük hatas, kendi içinde çalışana yatırım yapmaması oldu. Dışarıdan hazırlanan programlar her şeyiyle tanıtılır ve seyircinin gözü önünde bulundurulmaya çalışılırdı. Ama ne yazık ki kendi içindeki sunuculara bunu yapmadı ve sunucuların elleri kolları bağlı olduğu için hep aynı görünmüşlerdir. Ama biz bir nesille birlikte büyüdük, sunduğumuz haberle bir güven ilişkisi kurduk onlarla. Ben seyircinin güvenini her zaman hissettim ve hep ona sadık kaldım. İki yıldır ekranda değilim ama, haber okumayı çok özledim. TRT veya başka bir özel televizyon fark etmez, mutlaka ekranlara dönmek istiyorum. ZAMAN-DİLEK CİHAN
<< Önceki Haber Gözümüzün önünde yaşlandılar Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER