Haşim Kılıç'ı köşe yazarları nasıl değerlendirdi?

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç dün manifesto niteliğinde tarihi bir konuşma yaptı. Gündemi sallayan o açıklamayı köşe yazarları farklı açılardan değerlendirerek, önemli analizler yaptılar.

Haşim Kılıç'ı köşe yazarları nasıl değerlendirdi?

İŞTE KÖŞE YAZARLARININ HAŞİM KILIÇ'IN KONUŞMASIYLA İLGİLİ FARKLI ANALİZLERİ:

FATİH ALTAYLI

"Haşim Kılıç tam da beklediğim gibi konuştu" diyen Fatih Altaylı Habertürk Gazetesi'ndeki köşesinde, Kılıç'ın iktidarla nasıl ters düştüğünü şu cümlelerle anlattı:

Haşim Kılıç, geçmişinde de "boyun eğen" bir adam olmadı.  Turgut Özal tarafından Anayasa Mahkemesi'ne atandığı günden beri "net" bir duruş sergiledi. 

Bazen yalnız kaldı, bazen konjonktürle ters düştü, bazen eleştirildi ama duruşu hep net ve aynı çizgide oldu. Haşim Kılıç'ın o duruşundan bugüne dek en fazla istifade eden ise daha önce de yazdığım gibi bugünkü iktidar oldu. Ama iktidar kendisini iktidara taşıyan çizgiden, "özgürlükçü" çizgiden çıkınca, Haşim Kılıç çizgisini sürdürdüğü için iktidarla da ters düşmekten çekinmedi. Dün askerle, önceki gün bürokrasiyle, daha önceki gün sermaye çevreleriyle ters düşmekten çekinmeyen Haşim Kılıç, bugün de aslında başlangıç çizgisinde yakın olduğu iktidara da "Bir dakika" demekten çekinmedi. Ve çok ilginçtir, Haşim Kılıç olduğu yerden bir adım kıpırdamadığı halde dün yan yana olduklarıyla bugün bambaşka yerlerde, dün bambaşka yerde olduklarıyla ise yakın görünüyor. Oysa değişmeyen tek şey Haşim Kılıç'ın duruşu.

"Haşim Kılıç'ın sözlerinde doğruluk payı yüzde 90" diyen Fatih Altaylı yazısını "Yüzde 10 ise belki "sertlik" nedeniyle eleştirilebilir. Ama sonuç olarak Haşim Kılıç da "insan". Evet, Kılıç'ın bazı tanımlamaları maksadını aşmış olabilir, ama bugün Türkiye'de maksadını aşan, hatta bile bile aşan tek kişi Anayasa Mahkemesi Başkanı mı? sözleriyle sürdürdü.

TAHA AKYOL

"Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın konuşması, temel hak ve hürriyetler konusunda bir hukuk manifestosu niteliğindedir." diyen Taha Akyol ise; konuşmanın hukuki içeriğine değinerek Hürriyet Gazetesi'ndeki köşesinden şu değerlendirmeyi yaptı:

"Kılıç konuşmasında, Anayasa Mahkemesi’nin eski, vesayetçi, “sınırlayıcı ve daraltıcı” tutumunu da eleştirdi. Yıllar önce yaptığı bir konuşmasındaki “Yargı, milletin iradesine tuzak kurulacak yer değildir ve olmamalıdır” sözünü tekrarladı.

Kılıç o zamanlarda da AYM’nin parti kapatma, türban yasağı, özelleştirme iptalleri gibi “sınırlayıcı ve daraltıcı” kararlarına “karşı oy” yazmış, evrensel hukuku ve liberal değerleri esas almıştı. Dünkü vesayetçi çevreler o zaman Kılıç’ı “irticacı” diye suçlamışlardı.
Kılıç bugün de konuşmasında aynı evrensel hukuku ve liberal değerleri savundu. Tuhaf olan, dün o değerleri alkışlamış olanların bugün iktidarda bundan rahatsız olmaları... 
Kılıç dün hangi evrensel ve liberal değerleri savunmuşsa, bu konuşmasında da aynı değerleri savunmuştur, konuşması siyasi değil, hukukidir."

EYÜP CAN

Haşim Kılıç'ın konuşmasını değerlendiren bir diğer isim ise; Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can'dı.  Can,"Haşim Bey sert ama esaslı konuştu. Keşke ders niteliğinde iyi hazırlanmış o özgürlükçü konuşmasını şahsi polemikle gölgelemeseydi." dedi.. Eyüp Can konuşmada rahatsızlık duyduğu hususu yazdı:

"Açık söyleyeyim…Konuşmanın özünü, evrensel hukuk vurgusunu, özgürlükçülüğünü gönülden alkışladım ama bir şeyden ciddi rahatsız oldum. Beni rahatsız eden ne konuşmanın sertliği ne de Haşim Kılıç’ın hükümete dönük eleştiri anlamına gelecek sözleri. 

Haşim Bey’in Başbakan'ı isim vermeden ‘gömlek değiştirmekten’ ‘sığlığa’ uzanan bir seviyede çaktırmadan ama adrese teslim bir üslupla şahsi polemik düzeyinde eleştirmesini hayli esaslı ve nitelikli konuşmasına yakıştıramadım. 
Anayasa Mahkemesi başkanları illa ideolojilerle değil hepimize hukukun evrensel standartlarını hatırlatırken de siyaset yapmış olurlar. Haşim Kılıç idelojik davranmıyor evrensel hukuk kurallarını hatırlatıyor, dün de ona göre davranıyordu bugün de. Dolayısıyla iktidar kanadının "Cüppesini çıkarıp siyaset yapsın" eleştirisi anlamsız. Ama Anayasa Mahkemesi başkanları gündelik siyasete ve kişisel polemiklere hele de böylesine esaslı bir konuşma yaparken girmezler, girmemeliler."

AHMET HAKAN

Hürriyet Gazetesi Yazarı Ahmet Hakan ise; yazısına 'Helal olsun Haşim Kılıç'a' başlığını attı. Haşim Kılıç'ın konuşmasında beğenmediği tek kısmın, 'gömlek değiştiren bir karakterin sahibi olamayız" cümlesi olduğunu belirten Hakan, yazısını şöyle sürdürdü:

"Haşim Kılıç dedi ki:
“Hukuk güvenliği, insanların güvercin ürkekliği içinde yaşamadığı korkusuz bir ortamın varlığı olarak tanımlanabilir.”
Soruyorum: Nesi yanlış bunun?
*
Haşim Kılıç dedi ki:
“Hukuk devletinin odağında esas itibariyle iktidar gücünün keyfi davranışlarının sınırlandırılması vardır. Bu nedenle kamu gücünü kullananlar da vatandaşlar gibi hukuksal ilkelerle kuşatılmıştır.”
Soruyorum: Nesi yanlış bunun?
*
Haşim Kılıç dedi ki:
“Son dönemde yargı “paralel devlet” ya da “çete” diye nitelendirilen vahim bir suçlamayla karşı karşıyadır. Bu suçlama üzerinde yapışık kaldığı sürece yargının ayakta kalması mümkün değildir. Herkes bu iddialarla ilgili bilgi, belge ve delilleri ortaya koymak zorundadır. Bu kişileri başka illere tayin edilerek sorun çözülmez.”
Soruyorum: Nesi yanlış bunun?
*
Haşim Kılıç dedi ki:
Kamu gücüne sahip olanların topluma sunduğu hak ve özgürlükleri, lütuf ya da bağış düzleminde değerlendirmesi düşünülemez. Farklı olanların hak ve özgürlüklerine karşı kimse, ev sahibi edasıyla duruş da sergileyemez. Yetmiş altı milyonun her ferdi bu evin sahibidir.”
Soruyorum: Nesi yanlış bunun?

Haşim Kılıç’ın benim için anlamı sadece ve sadece şudur:
Otoriterliğin kurumsallaşmaya doğru gittiği şu günlerde devleti yönetenlere hukuku, özgürlükleri, insan haklarını, evrensel standartları hatırlatma yürekliliği göstermiş bir hukuk adamıdır."

MEHMET KAMIŞ:

Zaman Gazetesi Yazarlarından Mehmet Kamış da Haşim Kılıç'ın tarihi konuşmasını şu sözlerle yorumladı:

"Haşim Kılıç, dün yaptığı konuşmada,  bugün içinde bulunduğumuz durumu çok güzel anlattı: “Bu ortamda gelişen kin ve nefret söyleminin farklı düşünce ve inanç sahipleri arasında ‘duygusal bir kopuş’a yol açtığı açıktır. Kalp ve gönül dünyasını ilgilendiren bu duygulardaki ayrışmaların, birlikte yaşama irademiz üzerinde olumsuz sonuçlar doğuracağını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu olumsuz sonuçlar siyaset, kültür, inanç, sanat, spor ve buna benzer etkinliklerde, farklı kesimlerin bir arada yaşamaları için gerekli olan ‘buluşma alanlarını’ yok etmektedir. Kin ve nefret söyleminin, korkuyla buluştuğu böyle bir noktada, insanlarımızı iç dünyalarına hapsedilmiş inançlar ve beyinlerinden dışarı çıkaramadıkları düşüncelerle baş başa bırakıyoruz. Oysa, çoğulcu ve katılımcı demokratik sistem, ‘farklılıkların sesli yaşaması’ gerektiği çağrısını yapıyor. Yüzyıllardır biriktirdiğimiz köklü kültür yapımız ve oluşan inanç dünyamız, demokrasinin tam da bu çağrısıyla örtüştüğünü söylüyor. Sahip olduğumuz bu sevgi ve hoşgörü kültürünün lojistik desteğine ihtiyacımız vardır.”

Kılıç’ın söylediği şeyleri tesis etmeyi başarırsak, bütün farklılıklar arasında barışı tesis edeceğimiz gibi Ermeni meselesini çözmek için attığımız adımlar da inandırıcı olacaktır.

<< Önceki Haber Haşim Kılıç'ı köşe yazarları nasıl değerlendirdi? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER