Havuz medyası yalan haberlerini nasıl manipüle ediyor, işte gerçekler...

Bugün gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak, havuz medyasının oluşturmaya çalıştığı ve mesnetsiz şekilde Hizmet Hareketi üzerine atmaya çalıştığı 'dinleme' iftiralarının arka planını anlattı.

Havuz medyası yalan haberlerini nasıl manipüle ediyor, işte gerçekler...

Hükümet medyası'nın yalan ve iftira dolu paranoya haberlerinin nasıl manipüle edildiğini açıklayan Ilıcak, Hizmet Hareketine atılan 'dinleme' iftiralarını da bir bir çürüttü. Ilıcak star gazetesinin bir haberin üzerinden yola çıkarak kafası karışanlar için çarpıtmanın nasıl yapıldığını gayet açık ve net bir şekilde anlattı. Yandaş medyanın  'istihbari dinleme' ve 'adli dinleme' arasındaki farkı bilmediğini de tüm açıklığıyla ortaya koydu.  

İşte Nazlı Ilıcak'ın 'Star ve telekulak skandalı' isimli köşe yazısı;

Derin bir yapının herkesi şantaj amacıyla dinlediği, bilgileri büyük bir havuzda toplayıp işine geldiği zaman kullandığına dair iddialar bir türlü ispatlanamadı. Önce, Adana'da 6 polis gözaltına alındı. MİT'e ait TIR'ların da Adana'da durdurulmasından hareketle, işe "casusluk" ve "çete" süsü verilmek istendi. Oysa bu polislerin TIR baskınıyla hiç ilgisi yoktu. Operasyon jandarmayla yapılmıştı. Kaldı ki, adli kolluk sıfatıyla vazife gören polisler, savcının talebine itiraz da edemezdi. Polisleri tutuklayan hâkim İbrahim Sağır'ın Erdoğan sevdalısı olduğu ortaya çıktı. Kendisi aynı zamanda Cemaat'le ilişkili kişilere "yecüci-mecüci" diyecek kadar Gülen düşmanıydı. Daha sonra bir başka hâkim, olsa olsa "görev kusuru" işleyen bu polisleri tahliye etti. Tayyip Erdoğan, esti gürledi... Tahliye kararı veren hâkim Hacı Hüseyin Bolat'ın ne haşhaşiliği kaldı ne de casusluğu. Bolat cevap verdi: "7 sülâlemde bir Cemaatçi bulsunlar, meslekten istifa ederim."

6 polisle işe başlandı ama 18 Mart 2014'te Star'da yayınlanan haberden ve İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın beyanlarından anlaşılıyor ki, iddialar 30 ili kapsayacak şekilde genişletilecek. Yeni kurbanlar bulunacak. Kurban dememin sebebi, haberin, iddiayı takviye edecek somut delillere dayanmaması, temelsiz suçlamaları ihtiva etmesi. Meselâ, Star'da şu cümlelere rastlıyoruz: "Suç oluşumuna gidiyor denilerek mahkemelerden alınan kararlar TİB'e yollandı; kişiler aylarca dinlendi. Bu dinlemelerin bazıları gerçekten adli soruşturma kapsamında gerçekleştirildi; ancak çoğu paralel yapının, şantaj ve siyaseti dizayn için gelecekte kullanmak üzere hazırladığı havuzda arşivlendi. Dinleme kararlarının ve dinlenen isimlerin UYAP sistemine kaydedilmediği belirtildi."

Anlaşılıyor ki haberi kaleme alanlar "istihbari dinleme" ile "adli dinleme" arasındaki farkı bilmiyor. İstihbari dinleme, Polis Vazife ve Selahiyeti Kanunu'nun (PVSK) 7'nci maddesine göre, adli dinleme ise, Ceza Muhakemesi Kanunu'na (CMK) göre gerçekleşiyor.

İstihbari dinlemede amaç, suç işlenmeden önleyici ve koruyucu tedbirleri almak. CMK'da düzenlenen adli dinlemelerde, kuvvetli şüphe ve başka yolla delil elde etme yolunun bulunmaması ön şartı mevcutken, PVSK'ya göre, önleyici mahiyette yapılan iletişimin denetlenmesi faaliyetinde böyle bir şart aranmıyor. Asıl amaç, suçun oluşmadan önce engellenmesi için bilgi toplamak. Maksat, suçun faillerinin yakalanması, suçun aydınlanması değil. Emniyet İstihbarat'a, hâkim izni alınmak kaydıyla, esnek hareket ve geniş bir takdir alanı veriliyor.

Önleme amaçlı istihbarat çalışması, Ceza Muhakemesi Kanunu tasarısının genel gerekçesinde de tarif ediliyor ve adli dinlemelerle aradaki fark ortaya konuluyor: "İstihbarat teşkilâtları tarafından yürütülen faaliyetler, SUÇ İLE İLİŞKİLİ OLMAYIP, ulusal güvenliğin sağlanması amacıyla, demokratik hukuk devletine yönelik tehdit unsurlarına ilişkin DÜZENLİ VE SİSTEMLİ BİLGİ TOPLAMA VE DEĞERLENDİRME faaliyetidir. Organize suçlar ve terörizme yönelik faaliyetlerin, EYLEME DÖNÜŞMEDEN BELİRLENEBİLMESİ amacıyla, ülkelerin istihbarat servisleri bilgi toplar ve analiz eder. Devlete yönelik tehlikelerin, YAKIN BİR TEHDİT HALİNE GELMEDEN, yani doğmadan bertaraf edilmesi için, bilgi toplama, değerlendirme, iletişime müdahale, takibe alma, gözleme ve tarassut gibi yetkiler söz konusudur."

İstihbarat çalışmalarını anlatan bu satırlar, Star'ın haberinin kasıtlı ve bilgisizce kaleme alındığını ortaya koyuyor. Haber, istihbari dinlemeyle adli dinlemeyi karıştırmış. UYAP sistemine kaydedilmediğinden bahisle, "Yasa dışı dinleme yapıldı" havası yaratılmak istenmiş. Oysa istihbari dinlemeler UYAP sistemine kaydedilmez, çoğu kere de adli bir soruşturmaya dönüşmez. Dinleme faaliyeti sona erdikten sonra, 10 gün içinde belgeler imha edilir.



CASUS OLMAK İÇİN

Bütün kurumlar (İstihbarat Daire Başkanlığı, MİT, Jandarma İstihbarat ve Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde adli kolluk olarak görev yapan Kaçakçılık, Organize ve Terörle Mücadele birimleri), ortalama yılda toplam 100 bin kişiyi dinliyor. Ama bir kişinin birden fazla telefonu, e-maili olabilir. Bu yüzden, sözgelimi 100 bin gerçek kişi dinlenirken, 600 bine yakın iletişim aracı izlemeye alınıyor.

Havuz medyası, "Telekulak Skandalı"nın varlığını ispat etmek amacıyla ya dolaylı dinlemeleri rakama dahil ediyor (Kudüs-Selâm Örgütü'nde olduğu gibi) ya da tek kişiye ait farklı iletişim araçlarına yekûn içinde yer veriyor. Sözgelimi, "2012'de 100 bin kişi dinlendi" yerine, haber "600 bin kişi dinlendi" şeklinde servis ediliyor. Bu dinlemelerin en büyük bölümü, yarısından fazlası, istihbari mahiyetteki dinlemeler. Yasal olup olmadığına karar vermek için, hâkim kararını araştıracaksınız. Ayrıca, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) da devreye giriyor. TİB'de bir hukuk departmanı var; kendisine ulaşan dinleme talepleri, hâkim kararı olsa dahi TİB tarafından bozulabiliyor.

Paralel yapının peşine düşen hükümet, Türkiye çapında geriye dönük bir inceleme başlattı. Anlaşılıyor ki, bazı dinlemeler usulüne uygun yapılmamış. Ama gene anlaşılıyor ki bu, bir elin parmakları kadar az. Meselâ Adana'da, İstihbarat'ta görevli 6 polisin binlerce dinleme faaliyeti içinde ancak birkaçında usulsüzlük tespit edildi. O polisleri yargılayan hâkim, bunun basit bir yanlışlıktan mı kaynaklandığını yoksa şantaj amaçlı, maksatlı bir dinleme mi olduğunu araştıracak. Neye bakacak? 1) Ses kayıtları şantaj amaçlı olarak saklanmış mı? 2) Şantaj yapılmış mı? 3) Medyaya servis edilmiş mi? 4) Cemaat'le ilişki kurulmuş mu? 5) Bir örgüt mü söz konusu?

Bu unsurlar bulunmadığı takdirde ne o polislere ne de 30 ilde ortaya çıkacak hatalı dinlemelere adli bir suç izafe edilebilir. Bazen istihbari dinlemelerde telefonun diğer ucundaki kişinin kimliği hemen tespit edilemiyor, İMEİ numarası üzerinden ya da kod adından takip sürüyor. Kasıt yoksa istihbaratçı polislere "casus" ya da "örgüt üyesi" diyebilir misiniz? Hangi devlete bilgi satmışlar? Kimlerle, hangi maksatla işbirliği yapmışlar? Bir hukuk devleti söz konusu olduğunda önce bunları araştıracaksınız.

<< Önceki Haber Havuz medyası yalan haberlerini nasıl manipüle ediyor,... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER