Hizmet erleri için Efendimiz'in (sas) hayatından çarpıcı bir örnek

Zaman gazetesi yazarı Ali Ünal, Hizmet erlerinin her daim ümit var olması adına önemli bir yazı kaleme aldı...

Hizmet erleri için Efendimiz'in (sas) hayatından çarpıcı bir örnek

Hizmet Hareketi için önemli olanın, kendisini daima iki endam aynasında kontrol etmek olduğunu belirten Ünal, bu iki aynayı Allah ile münasebet ve hizmet düsturlarından asla sapmama olarak vurguladı. Ünal, 'Bu iki noktada hata varsa, galibiyet gibi görünen sonuçlar mağlûbiyete dönüşür'; hata yoksa, mağlûbiyet gibi görünen neticeler, aslında galibiyettir' diyerek Peygamber Efendimiz (sas)'in hayatından önemli bir de örnek verdi.


Seçimlerden sonra gittiğim bir şehirde bir arkadaş, ilk karşılaşmamızda “Hocam, sizi çok diri gördük!” dedi. “Diri olmamam için bir sebep mi var?” dedim.

Kendine has çizgisi olan, reaksiyoner değil aksiyoner ve ferdiyet makamına mazhar bir Hizmet, kendi yolunda karşılaştığı her durumda usule uygun davranmışsa, çıkan her netice hayırdır ve lehinedir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Uhud Savaşı öncesi gördüğü bir rüya üzerine -ki, peygamberlerin rüyası vahye dâhildir- daha sonra Hendek Savaşı’nda yaptıkları gibi, Medine’de kalınıp, müdafaa savaşı verilmesi taraftarıydı. Fakat İslâmî idarede istişare asla vazgeçilemez bir esas olduğu ve savaşa katılacak her ferdin savaşla ilgili istişarede söz hakkı bulunacağı için ordusuyla istişare etti. Çoğunluk cephe savaşı verme yönünde irade beyanında bulununca Efendimiz (s.a.s.), söz konusu rüyasına göre belli bir mağlûbiyetin yaşanacağını bile bile istişareden çıkan karara uydu. Çünkü rüyasında bir neticeyi görmüş, bir emir almamıştı. İstişare asla vazgeçilemez bir esastı. Dolayısıyla usulde bir hata yapılmadı; başka sebeplerle kısmî bir mağlûbiyet yaşandı; fakat usule uygun davranıldığı için Uhud, İslâm’ın gerçekleşme sürecinde Bedir’den asla daha geri değildir; Uhud, münafıkların, posaların, içilmemesi gereken sulardan içenlerin, zayıf kalblilerin ayrışma sürecinin, dolayısıyla iman saflarında bir tasfiyenin, bir safîleşmenin adıdır. Ve Cenab-ı Allah (c.c.), Uhud Savaşı münasebetiyle indirdiği âyetlerde “İdarî meselelerde onlarla istişare et!” diyerek, bir defa daha istişareye vurguda bulundu. Hizmet hareketi için önemli olan, kendisini daima iki endam aynasında kontrol edip, ona göre ayarlamasıdır: Allah ile münasebet ve hizmet düsturlarından asla sapmama. Bu iki noktada hata varsa, galibiyet gibi görünen sonuçlar mağlûbiyete dönüşür; hata yoksa, mağlûbiyet gibi görünen neticeler, aslında galibiyettir.

Hizmet hareketi, bundan böyle de kendi aksiyoner çizgisinde yoluna devam edecektir. Meşrû çizgide meşrû sebeplere riayette kusur etmeyecek, fakat neticenin daima yapılanlardan dolayı değil, tamamen Allah’ın lütfu olduğu gerçeğini asla unutmayacaktır. Hz. İbrahim (a.s.), hanımı Hz. Hacer ve oğlu Hz. İsmail’i (a.s.) “kuş uçmaz, kervan geçmez” Mekke toprağında bıraktığı zaman Hz. Hacer, “Buraya bırakılmamızı emreden Allah, bize su da, ekmek de gönderir!” diyerek oturmadı. Derhal önce su aramaya girişti; büyük bir heyecanla, bir defa gidip gelmesi etrafı görmesi için kâfi iken Safa ile Merve arasında yedi defa koşturdu. Üzerine düşeni hakkıyla yapmıştı, ama Allah (c.c.), neticeyi onun sa’yiyle vermedi; su, bebek İsmail’in ayaklarının altından, bir mucize olarak kaynayıverdi. Hendek Savaşı’nda iman ordusu ya hendeği atlayıp düşmanı yenecek ve kuşatmayı kıracaktı -ki, mümkün değildi; veya aylarca dayanacak ve düşmanın kuşatmayı kaldırmasını bekleyecekti. Şartlar ve imkânlar bunun da mümkün olmadığını gösteriyordu. Fakat onlar, tek bir kişi kalmayıncaya kadar müdafaaya devam etme azmindeydiler. Allah, bu niyetlerini ve sebatlarını gördü ve düşmanı kendi gönderdiği kasırga, fırtına, toz ordularıyla mağlûp etti. Mü’minlere düşen, kendi yollarında yapmaları gerekeni yapmaktır; zafer ise, daima Allah’ın lûtfu olarak ve umulmadık tarzda gelir ve o, bilhassa nihaî netice adına balığın karnındaki Hz. Yunus (a.s.) misalinde olduğu gibi, ortada tutunacak sebebin kalmadığı âna, dolayısıyla Tevhid nuru içinde Ehadiyet’in inkişafına, yani, mü’minlerin bütün kalbleriyle ve ızdırar içinde Allah’a yönelebilmesine bakar. Yaşanacak süreç, yine aynı süreçtir.

<< Önceki Haber Hizmet erleri için Efendimiz'in (sas) hayatından çarpıcı... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER