'Hürriyet benim gözükse de aslında...'

Org. Eruygur ve Tolon’un gözaltına alınmasıyla derinleşen soruşturmada sona gelindi. Türkiye şimdi Ergenekon yapılanmasının sırlarını duymaya hazırlanıyor.

'Hürriyet benim gözükse de aslında...'

‘Yeni yapılanmanın ana teması bunlar. Ergenekon, lobi. Belgeleri var. Bütün bu askerî sivil cuntaya bakacaksanız, bunların adı Ergenekon’dur. Ergenekon sizin bildiğiniz MHP’lilerin demir dövdüğü grup değildir. Amerika’nın, NATO’nun komünizmle mücadele zamanında kurmuş olduğu, MHP’lilerin, fakat Türkeş’i de çok sevmezler, ordu içerisinden çıkardıkları… Bunlar subay kanatları… Siviller de vardır. Sivilleri biraz kullanırlar, profesörler falan… Veli Paşa Devlet Bahçeli’yi biraz eleştirir; sanki kendini muhalefet gibi görür. Bu örgütün esas adı Ergenekon’dur.’ “Ama ilerde menfaatleri olacak. Zaten o lobi faaliyetlerimiz ve o Ergenekon içinde, orada yazıyor her şey. Para, kaynak sağlanacak. Ali B. Yurt Bank’ın sahibi değil mi? Bizim Murat D. ölülerin üzerine alıyor da biz canlı adamların üzerine kredi alamaz mıyız? Alırız, bunları düşünüyoruz. Korkmaz Y.’in kaşına gözüne montofon ineği olarak görüyor Veli Paşa da. Sadece orada Korkmaz Y. montofon diye yazdırmıyor da lobi diye yazdırıyor. Farkı bu. Ama sanatçılar ve işadamları herkes böyle bir lobi faaliyetine girmeyi arzuluyordu. Niye? Veli Paşa onlar için isim olarak da şey bir isim, reklamasyonu filan iyi, bir de biliyorlar. Neyi biliyorlar? Hayyam G. Korkmaz’a, Korkmaz Ali B.’ye. O ona, bu elit insanlar bizim gibi değil ki otobüste filan buluşmuyor. Hepsinin buluştuğu konuştuğu parmakla sayılı olan kafeler, lobiler var. Oralarda birbirlerine söyleyince otomatikman lobi oluşmuş oluyor. Mason Locası’nın örgütlenmesinin bir başka versiyonunu yapıyoruz.” SIRLAR GÜNEY’İN KONUŞMASIYLA ÇÖZÜLMEYE BAŞLADI Ergenekon ve lobi faaliyetlerini anlatan bu iki paragraf, yıllarca Veli Küçük’ün yanında kalmış, gazetecilik yapmış, 2001’de İstanbul Emniyeti Org.nize Suçlar Şube Müdürlüğü polislerine verdiği ifadelerle Ergenekon Terör Örgütü’nün şifrelerini polis kayıtlarına ilk kez geçiren Tuncay Güney’e ait. Güney şu anda Kanada’da yaşıyor. 3 Şubat 2001’de ‘dolandırıcılık ve sahtecilik’ iddialarıyla Asayiş Şube Müdürlüğünce gözaltına alınmış, organize suç örgütlerine ilişkin beyanları üzerine soruşturma genişletilmiş. Bir video kasetine çekilen konuşmasıyla Tuncay Güney, şu anda Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün eski mutemedi olarak âdeta örgütün şifrelerini polisin eline vermiş. TUNCAY GÜNEY’İN İFADELERİNDE YER ALAN SIRLAR Mehmet Ağar da Susurluk kazasında ölecekti. Ama nedense arabada yoktu. Abdullah Çatlı’nın çantasını (kayıp çanta) Veli Küçük’e getiren Drej Ali’dir. Susurluk kazası kurmaydı. Hasbelkader meydana gelmedi!Doğu Perinçek’in Susurluk yorumu ‘Müttefik Kuvvetlerin’ Çatlı ve Ağar’ı tasfiye operasyonu oldu. • Doğu Perinçek’in hücre tipi yapılanmasını kimse çözemez. Ama iki isim Adnan Akfırat ve Ferit İlsever tüm yapıya hâkimdir. • 3 Kasım’da Susurluk kazası meydana geldiğinde Veli Küçük ve ekibi adeta kabuğuna çekilir. Küçük Paşa’nın meşhur bir sözü vardır o dönemlerde: “Ben iki darbe yedim, üçüncüsünü kaldıramam.” İlki Özal’ın JİTEM’i bir gecede kapatmasıdır, ikincisi Susurluk kazasıdır. Hizbullah’ı Teoman Koman Paşa kurdurttu Veli Küçük Paşa yönetti. • Dursun Karataş, Veli Paşa’ya mektup yollayıp, “Siz Giresun’dayken ben bölgede eylem yapmam.” demiş. Radikal Gazetesi’nde ‘Nerede faili meçhul orada Veli Küçük’ manşeti çıkınca Veli Küçük, “Perinçek gitsin Aydın Doğan ile görüşsün.” dedi. Aydın Doğan, Perinçek’i dış kapıda karşıladı. Doğu Perinçek, Doğan’ın Milliyet gazetesinde haber yapmamaya gayret edeceğini; ama Radikal’e karışamayacağını, Hürriyet gazetesi her ne kadar benim gözükse de aslında Rahmi Koç’un dediğini anlattı bana.Necip Hablemitoğlu, Fethullah Hoca raporu için 50 bin dolar almıştı. • Doğu Perinçek, Ulusal TV için Avrupa’dan 500 milyar lira getirdi. • Veli Paşa İran gladyosu MOD ile çok iyiydi. • Uğur Mumcu’nun katilini bulmak istiyorsanız ofis boyuna sorulması lazım. (Tuncay Özkan’a dikkat çekiyor)Cumhuriyet demek derin devlet demektir, İttihat Terakkiciler demektir. Amerika ile girintili ilişkiler demektir. • Veli Paşa, bakın Mustafa Kemal bu ülkeyi çetelerle kurdu, derdi. • Veli Paşa hücre yapılanmasını çok iyi bilir? Hiçbir birim bir diğerini tanımaz. Geçmişte Hasan Sabbah’ı, yakın tarihte Atatürk’ü örnek alır. Çok akademik örgütlenme yapıyor hem sağdan hem soldan. Bir yandan Fazilet’i bölmeye çalışırken bir yandan da Tansu hanımla farklı işler yapıyordu. Akın Birdal’ın vurulmasında da Veli Paşa vardı. Veli Paşa, Yeşil, Cengiz astsubay ve Semih Tufan Gülaltay bu işi organize eden ekipti. • Yeşil, Veli Küçük’ün adamıydı. Onun talimatlarıyla sıkardı… Arandığı zamanlarda bile askerî tesislerde kalırdı. • Ergenekon üyesi 12 kişilik bir şûra var. • Veli Paşa koordinatör. Hepsiyle görüşür ama hiçbirinin bir diğerinden haberi olmaz. • Ergenekoncular devletin sahibi olarak görüyorlar kendilerini. Devlet adına devleti ele geçirip yönetmek. Ergenekon lazım olan parayı her türlü gayrimeşru işlerden elde ediyordu. • Atatürkçü Düşünce Dernekleri de bu yapılanmanın içinde… • Veli Küçük’ün Kuzey Irak’ta bir radyosu ve bir de TV’si vardı. • Veli Paşa Ergenekon’un sözcüsü. • Veli Paşa, Kuzey Irak’a giden silahlardan değil, Karadeniz’e, Elçibey’e giden silahlardan korkuyordu. Gazetelere yazı yazdırdı Kuzey Irak’a giden silahları Çevik Bir göndertti diye. • Hizbullah’ı JİTEM organize etti. Veli Küçük’ün JİTEM’deki kod adı Abbas’tır. ÜMRANİYE’DE ORTAYA ÇIKAN EL BOMBALARI Ergenekon Analiz Yeni Yapılanma, Lobi Çok Gizli, Birleşik Komün Girişim gibi belgeleri de arşivine alan gazeteci Güney’in sorgusu bizzat Adil Serdar Saçan tarafından yapılmış. Ancak ifadelerin yer aldığı sorgu kaseti kaybolmuştu. Daha sonra Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı Adli Emanet Memurluğu’nda bulunan kaset Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı Zekeriya Öz’e teslim edilmiş, kasetin çözüm metinlerinin bir kısmı basına yansımıştı. Metin ve ifadeler kuşkusuz sona yaklaşılan 2 bin 500 sayfalık Ergenekon Soruşturması iddianamesinde birçok sırrın açığa çıkmasını sağlayacak. Çünkü metin ve ifadeler, Susurluk’tan Sabancı suikastına, Hizbullah-PKK ve DHKP-C gibi terör örgütlerinin JİTEM ve derin devletle ilişkilerinden halen tutuklu olan Veli Küçük, Doğu Perinçek, emekli ve muvazzaf subaylar, bürokratlar, iş adamı, gazeteci, sanatçı ve mafya mensuplarını kapsayan onlarca ismin Ergenekon’la ilişkilerini gözler önünü seriyor. 12 Haziran 2007 tarihinde İstanbul Ümraniye’de bir gecekonduda 27 adet el bombasının ele geçirilmesiyle başlayan Ergenekon Soruşturması 1 Temmuz’da yepyeni bir boyut kazandı. Bir yılı aşkındır süren soruşturmada artık finale gelindi. Aralarında emekli orgeneraller Şener Eruygur ve Hurşit Tolon, gazeteciler Mustafa Balbay, Ufuk Büyükçelebi, ATO Başkanı Sinan Aygün, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, emekli Tümamiral İlker Güven gibi isimlerin yer aldığı birçok kişi gözaltına alındı. Onlarla ilgili soruşturma ‘ek iddianame ya da yeni bir dava’ olarak kayıtlara girecek. Ergenekon terör örgütünü ortaya çıkaran süreçte belli kırılma tarihleri önemli rol oynadı. Onlardan bazıları şunlar: Tuncay Güney’in ilk ifadeleri. Doç. Dr. Ümit Sayın’ın İstanbul Üniversitesi rektörlük seçiminde Prof. Dr. Mesut Parlak’a attığı tehdit maillerinden sonra bilgisayarında ele geçirilen bilgi ve belgeler. Sauna ve Atabey çeteleri. Alparslan Aslan’ın Danıştay baskını. Vatansever Kuvvetler Güç Birliği başta olmak üzere ‘ulusalcı’ örgütlenmenin illegal faaliyetlerinin ve ilişkilerinin deşifre edilmesi. 12 Haziran 2007’de Ümraniye’de eski Astsubay Oktay Yıldırım’ın gecekondusunda ele geçirilen 27 el bombası. DERİN DEVLETE UZANAN DÖRT DERİN DALGA Birinci dalga operasyonda Oktay Yıldırım, daha önce Danıştay saldırısı ve saldırganı avukat Alparslan Aslan ile ilişkileri tespit edilen Yüzbaşı Muzaffer Tekin, iş adamı Kuddisi Okkır, yazar Ergün Poyraz’ın da aralarında yer aldığı 13 kişinin tutuklanmasıyla sona erdi. Şüphesiz Ergenekon terör örgütüne dair önemli ipuçları ve manifestolar bu dalgada çıktı ortaya... Soruşturmanın genişletilmesinden sonra Kuvvayi Milliye Derneği Başkanı emekli Albay Fikri Karadağ ve emekli Tuğgeneral Veli Küçük etrafındaki ilişki ağı izlenmeye başlandı. Çünkü dernek çatısı altında ölüm listeleri, suikast timleri hazırlandığı saptandı. Teknik takip sonucu gerçekleştirilen ikinci dalga operasyonlar tam manasıyla şok edici bir etkiye sahipti. Sıra yıllarca derin devlet-mafya-siyaset üçgeninin dokunulmaz ismi hâline gelen Veli Küçük Paşa’ya gelmişti. Küçük, JİTEM’in kurucusu, birçok faili meçhulün mesulü olarak aranan ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım’ın telefonu üstüne kayıtlı bulunan, Susurluk kazasında ölen Abdullah Çatlı ile son telefon görüşmelerinden birini yaptığı tespit edilen, Sami Hoştan, Sedat Peker, Ömer Lütfi Topal, Haluk Kırcı, Alaattin Çakıcı gibi isimlerle girift ilişkilerin adamıydı. Ergenekon terör örgütünün şifrelerini çözen, ilişkiler ağını daha derinlemesine çözen bu ikinci dalganın tek meşhur ismi Veli Küçük değildi kuşkusuz. Yazar Orhan Pamuk’tan DTP’li Ahmet Türk’e kadar pek çok isme suikast hazırlığında olduğu belirlenen örgüte yönelik operasyonda aralarında Avukat Kemal Kerinçsiz, Gazeteci Güler Kömürcü, Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol, Fikri Karadağ, Drej Ali lakaplı Ali Yasak, Sami Hoştan, Zekeriya Öztürk, Yasin Hayal’in (Hrant Dink cinayeti sanığı) avukatı Fuat Turgut gibi isimlerin de bulunduğu 33 kişi gözaltına alındı. Bu isimlerin çoğu tutuklandı. DOĞU PERİNÇEK, İLHAN SELÇUK, ALEMDAROĞLU 14 Mart tarihinde açılan AK Parti kapatma davasından hemen sonra gerçekleşen üçüncü dalga operasyonda ise şok edici isimler vardı. İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek, Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk, eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu, Ferit İlsever, Adnan Akfırat, Hikmet Çiçek, Ümit Sayın, Doç. Dr. Emin Gürses, Behiç Gürcihan gibi isimler gözaltına alındı. Selçuk ve Alemdaroğlu tutuksuz yargılanmak üzere salıverildi. İşçi Partisi bilgisayarlarından çıkan belgelerden biri Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın da bulunduğu binanın krokileriyle suikast planlarıydı. Başkent Ankara’da Genelkurmay başkanlığının önündeki bir üst geçidin havaya uçurulması, İzmir NATO üssü ile ilgili iddialar da bu operasyon dalgasında ortaya çıkan bilgi ve belgeler olarak soruşturma kapsamına girdi. Nokta Dergisi’nin 2007 başında ortaya çıkarttığı eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in günlüklerinde, dönemin kuvvet komutanlarının 2003-2004 yıllarında ‘Sarıkız’ adıyla bilinen bir darbe tertibi içinde olduğu ancak bunun gerçekleştirilemediği; daha sonra dönemin Jandarma Komutanı Orgeneral Şener’in tek başına ‘Ayışığı’ darbe planlarını yaptığı ortaya çıkmıştı. İşte 1 Temmuz’da gerçekleşen son dalga operasyonla Ergenekon soruşturması bambaşka bir boyuta taşınmış oldu. Emekli üst düzey komutanlar, işadamları ve gazetecileri de kapsayan son operasyonda emekli orgeneraller Eruygur ve Tolon’dan elde edilen belgelerde aşamalı darbe planlarının yer aldığı öne sürüldü. Buna göre çoğunluğu itirafçılardan oluşan bir grup çeşitli illerde terör eylemleri yapacak, yargı mensupları gibi önemli kişiler öldürülecek ve bu olaylar medyada büyütülecekti. 7 Temmuz dehşet senaryosu olarak basın kayıtlarına giren iddialara göre, faili meçhul ve suikastlarla birlikte Gaziantep’ten başlamak üzere 40 farklı ilde eylemler yapılacak ve ülke kaosa sürüklenecekti. Halkla polis karşı karşıya getirilecek, yeni siyasi oluşuma start verilecekti. Yani askeri lojmanlardan Genelkurmay’ın talimatıyla gözaltına alınan Eruygur ve Tolon geçmiş dönem darbe girişimlerindeki rolleri kadar, geleceğe yönelik planların içinde yer aldıkları gerekçesiyle gözaltına alınmıştı. Soruşturma kapsamında, Ocak 2008’de Ankara’da Patalya’da gerçekleştirilen ‘Millî Egemenlik Hareketi’ toplantı ve kararları da masaya yatırıldı. Doğu Perinçek, Hurşit Tolon, Yaşar Okuyan, Tuncer Kılınç, Prof. Dr. Anıl Çeçen, Vural Savaş, Prof. Dr. Mehmet Haberal gibi isimlerin katıldığı bu toplantılar o dönemde alternatif siyasi oluşum olarak gündeme getirilmişti. Kuşkusuz bugüne kadar yapılan operasyonlar, bir yıldan fazla sürdüğü ve henüz iddianamesi ortaya çıkmadığı eleştirileriyle gündeme getirilen Ergenekon Terör Örgütü Soruşturması önümüzdeki günlerde farklı bir sürece girecek. İddianamenin teslimiyle artık söz Türk yargısına geçmiş durumda. AZINLIK PSİKOLOJİSİNE DİKKAT! Ergenekon operasyonunu yakından takip eden bir uzman, Aksiyon’a yaptığı değerlendirmede vatansever ve ulusalcı çetelerin ‘azınlık psikolojisine’ dikkat çekmişti: “Son 3 yılda deşifre edilen bütün derin devlet uzantılı çetelerin hedefleri arasında başbakan ya da bakanlar var. Onların evlerinin krokileri çıkıyor. Bunca anti-batıcılığa (ABD, AB karşıtlığı) rağmen bir tek yabancı hedef olmaması istihbari çözümlemelerimizde bizi şaşırtıyor. Adı ne ise bu derin yapılanmanın hükümet ve Türk halkı dışında düşmanı gözükmüyor.” Daha Sauna operasyonunun yapıldığı ilk günlerde konuşulan şekliyle, Türkiye’de kaos beklentisi olan, askerî müdahaleye zemin hazırlamaya çalışan onlarca yapılanma bulundu. Bunların tamamının sırlarının açığa çıkması Ergenekon soruşturmasıyla gerçekleşecek şüphesiz. İtalya’da derin devlet yapılanması Gladio’nun (kutsal kılıç demek) tasfiyesi sırasında bu örgütün merkezi olarak P2 Mason locası tespit edilmişti. Devletin yetkili komutanları, yargıçları, hatta cumhurbaşkanları gibi kişilerin bu locanın üyeleri oldukları anlaşılmıştı. Yasalara uymak zorunda olduklarını asla hatırlamayan çok etkili bir gruptu deşifre edilen. Türkiye’nin de Soğuk Savaş döneminde NATO örgütlenmesi kapsamında bir derin devleti olduğu, Türk Gladyosu’nun on yıllarca deşifre edilip çökertilmediği yazıldı, çizildi. Bugün Türkiye özellikle 1999’dan sonra kendine farklı bir yol haritası çizerek ‘yeniden yapılanan’ ve ülkeyi kan gölüne çevirmek pahasına iktidara yürümek isteyen karanlık bir yapıyla karşı karşıya. YENİ BİR SÜRECİ TETİKLEYEBİLİR Bu yapının derinliği ve boyutu Ergenekon soruşturmasıyla ortaya çıkarılmaya çalışılıyor. Eğer ilişkiler ağının tümü ortaya çıkarılabilirse o zaman Susurluk’tan Şemdinli olaylarına, Gaffar Okkan’ın öldürülmesinden Sabancı Suikastı’na, Danıştay cinayetinden Sarıkız gibi ihtilal denemelerine kadar birçok iddia gün yüzüne çıkarılmış olacak. Soruşturmayı çok yakından takip eden bir emniyet yetkilisinin yaptığı analizle, “PKK, Hizbullah, DHKP-C gibi terör örgütlerinin naylon örgütler olduğu, bu yapılar arasında mekik dokuyanların gerçek kimliklerinin deşifre olacağı, suikast ve faili meçhullerin sahiplerine ulaşılacağı” yeni bir süreç başlamış olacak. Sovyet Tarihçisi L. N. Gumilev’in tarifiyle Ergenekon ‘dik yamaç’ demek. Rusya, Çin, Moğolistan, Kazakistan dörtgeninin ortasında bulunan ve tarih kaynaklarında geçen Türk Mitolojisi’ne göre Türkler burada dişi bir kurttan türemişler ve dünyaya yayılmışlar. Yani, Ergenekon ve bozkurt mitolojisi Türklerin varoluşunu ve dünya egemenliğini sembolize ediyor. Adı çete üyelerinin kendilerine verdiği isim nedeniyle Ergenekon olan bu soruşturma gerçekten Türkiye’nin siyaset, demokrasi, diplomasi, dünya politikaları açısından ‘dik bir yamaçta imtihandan geçtiği bir döneme’ rastlıyor. Bu dik yamacın aşılması ise artık eskisi kadar uzak değil. AKSİYON
<< Önceki Haber 'Hürriyet benim gözükse de aslında...' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER