Kapatma konusunda akil insanlara düşen en büyük görev

Bugün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erhan Başyurt dershanelerin kapatılması ve bu bağlamda aydınların üstüne düşen sorumlulukları köşesine taşıdı

Kapatma konusunda akil insanlara düşen en büyük görev

Başyurt yazısında, aklıselim olarak bugüne kadar öne çıkmış bazı aydın ve entelektüellerin politik bazı beklentilerle hareket ettiğini ve hakkın değil kuvvetin hizmetini verdiklerini dile getirdi. 

SETA,TOBB ve MEB'in dershanelerin kapatılmasıyla birlikte sorunların daha da artacağını bildiklerini ifade eden Başyurt, hali hazırda hiç bir dershanenin dönüşüme hazır olmadığını ve sözde dönüşümün başlaması halinde dershanelerin yüzde 95'inin kapısına kilit vurulacağını söyledi.  

İşte Erhan Başyurt'un 'Dershaneleri kapatmak ve aydınların sorumluluğu' isimli yazısı

Medenîlere galebe ikna iledir, vahşilere olduğu gibi zorla, icbarla değildir.”

Bediüzzaman Hazretleri neredeyse bir asır önce bu tespiti yapıyor.

Dershaneleri kapatma konusunda yaşanan tartışmalar bu düsturun bir kez daha ne kadar ehemmiyet arz ettiğini gösteriyor.

Maalesef milyonlarca gencimizin geleceğini ilgilendiren bu konuda ikna edici gerekçeler sunmak bir yana “ikna odaları” kuruluyor ve muhatapların ifadesi ile istişare için çağrılanlara bile “dayatma” yapılıyor...

Böyle bir dönemde, gazetecilere de aydınlara da düşen; kamuoyuna gerçekleri ulaştırmak ve kamuoyunun da hassasiyetlerine duyarlı olmaktır.

BUGÜN olarak dershaneleri kapatma konusundaki yayınlarımız da, yaşanan bu fasit dairenin aşılabilmesi için gerçekleri gösterebilmek amaçlıdır.

ÂKİL İNSANLARA DÜŞEN...

Hak ve hakikatin ortaya çıkmasını sağlamak “Halka rağmen halk için” gibi bir anlayışla yaralayıcı bir adım atılmasını önlemek herkese en çok da “akil insanlar”a düşer.

Ülkenin geleceği adına “stratejik miyop” bir yasal düzenlemenin oldubitti ile hayata geçirilmesinin kime ve topluma ne faydası olabilir?

Hükümet, özel dershaneleri “eğitimde dönüşüm” amacıyla kapatmak istediğini ifade ediyor. Ancak özel dershanelerin ileri sürülen şartlarda dönüşmesi mümkün değil. Yüzde 95’inin kapısına kilit vurulması gerekiyor.

Ayrıca söz konusu düzenleme ile üniversite kapısındaki yığılma da sınava hazırlık ihtiyacı da ortadan kalkmıyor. Yani parası olan özel ders alacak, dar gelirli ailelerin çocukları, İHL’ler, meslek liseliler ve taşradaki öğrenciler için fırsat eşitsizliği daha da artacak. Anadolu insanının geleceği karartılacak...

Bu gerçekleri dile getirmek ne muhalefet etmek ne de “kara propaganda”dır. Olsa olsa, kamuoyunun sesini ve taleplerini hükümete ulaştırmak, demokratik itiraz hakkını fikir ve ifade özgürlüğü kapsamında kullanmaktır.

MAZLUMUN SESİNİ BASTIRMAK 

Gazetecilere ve aydınlara düşen de böyle zor zamanlarda hakkın ve mağdurun yanında olmaktır.

30 yıldır hizmet veren kurumların kapılarına kilit vurulmasını savunmak, mağdur ve mazlumun sesini bastırmaya çalışmak, “siz de böyle yanlış bir ifade kullanmasaydınız” diyerek mağduru eleştirirken mağduriyete sebep olan düzenlemeye tek satır bile yer verememek, yanlışın yanında yer almak ve ona alkış tutmaktır.

Vicdan sahiplerine düşen; milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un şu satırlarında yer aldığı gibi bir haksızlık karşısında dik duruş sergilemektir;
“Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.
Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım...”
Evet, dershanelerin kapatılmasının sorunları daha da büyüteceğini, hükümete yakınlığı bilinen düşünce kuruluşu SETA da Türkiye’de her ticari kuruluşun üyesi olduğu en büyük sivil toplum kuruluşu TOBB da hatta Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendisi de ifade ediyor.

Buna rağmen, aklıselim olarak bugüne kadar öne çıkmış bazı aydın ve entelektüellerin politik bazı beklentilerle hareket etmesi, aklını hakkın değil kuvvetin hizmetine vermesi, onlar adına büyük bir kayıp.

Oysa “orta yol” bellidir. MEB özel dershaneleri isterse denetim dışına çıkarır, isterse kendisi de Halk Eğitim Merkezleri ve devlet okullarında ücretsiz kurslarla bu rekabete katılabilir.

Anne babalar evladını isterse özel dershaneye, isterse devletin kurslarına istemiyorsa da hiçbirine göndermez. İmkânı varsa özel takviye dersler de aldırır.

Devletin özel yaşama ve bireylerin tercihlerine yasa zoruyla müdahalesinin nesi demokratik?

50 yıldır özel okullara teşvik vermeyip, hâlihazırda kontenjanlarının yüzde 40’ı boşken, özel dershaneleri kapatıp özel okula dönüşmeye zorlamak ve bunun için teşvik planlamak hiçbir makul gerekçe ile açıklanamaz.

VİCDAN SAHİBİ HİÇ KİMSE KABUL ETMEZ 

Madem 2003’ten bu yana 10 yıldır dershanelerin kapatılması düşünülüyordu da, bugüne kadar neden tek bir adım atılmadı? Şimdiye kadar özel okul için tek bir teşvik verilmedi? Hoş halen de nasıl bir teşvik verileceği ortada yok...

Anayasa’ya da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de teşebbüs hürriyetine de serbest piyasa ekonomisinin esaslarına da ters, hukuka aykırı böyle bir düzenleme, aklı başında vicdan sahibi hiç kimse tarafından kabul edilemez.

Ancak gel gör ki, bazı aydınlar demokratik olmayan bu taslağı eleştirmek bir yana, mağdurların üslubu ve hak arayışlarındaki kusurlar üzerinden eleştiriler yöneltiyor, “politik amaçlar ve farklı niyetler” denilerek mağdurun hak arayışı etkisizleştirilmeye çalışılıyor. Tek kelime ile yazık!

Bu süreçte entelektüel ve aydın duruşu sergileyenleri de, eğilip bükülenleri de Adil-i Mutlak görüyor...

<< Önceki Haber Kapatma konusunda akil insanlara düşen en büyük görev Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER