Salla bayrağı Türk’ün üstüne!

Başbakan Erdoğan’ın muhtemel cumhurbaşkanlığını engelleme niyetiyle başlayıp gelişen süreç içinde ‘laikliği her türlü tehlikeden koruma ve kurtarma’ya evrilen Cumhuriyet mitinglerinin beşincisi bugün İzmir’de gerçekleşti

Salla bayrağı Türk’ün üstüne!

Dikkat ettiniz mi, bu mitingler, yapılan konuşmalardan atılan sloganlara, seslendirilen marşlardan orada olma gerekçelerine kadar birbirine tezat teşkil eden pek çok unsuru içinde barındırıyor. Ancak meydanı kırmızıya boyayan Türk bayrağı, bu tezatları görünmez kılarak meydanda bulunanları ve bulunmayanları gözlerden saklıyor. Bu mitinglerde bayrak sayısının kişi sayısından daha fazla olmasının sebebi tam da bu mu yoksa? Biri diğerinin karşısında olan pek çok yorum ve değerlendirmenin eşliğinde gerçekleşen bu mitinglerdeki tezatlar yumağı, katılımcıların orada bulunma gerekçeleri ve taleplerinde belirdi önce. Askere selam duranı da vardı, darbeden korkanı da. Solcusu da vardı, sağcısı da. Memleketinden kendi imkânları ile gelen de vardı, organizatörlerin ısmarladıkları otobüslerle gelen de. Bu mitingleri ‘Kurtuluş Savaşı’nın ikincisi’ olarak gören de vardı, maça tezahürata gitmiş gibi rahat olan da. Memleketin düşman istilasına uğramasından korkan da vardı, laikliğin elden gitmesinden korkan da… Katılımcıların taleplerinde beliren tezat, yapılan konuşmalarda, atılan sloganlarda da ortaya çıktı. Kimi konuşmacılar, ‘yaratılış hurafesi’nden söz ediyor, ‘Kutlu Doğum’ haftasındaki kutlamaları karalıyor, iki cümle sonra ise İslam ile hiçbir problemlerinin olmadığından söz açıyordu. ‘Atatürk düşmanları’nın fazlasıyla nasip aldığı konuşmaların hemen ardından da, ‘rejim ve Atatürk düşmanı’ ilan edildiği için hapiste yatan Sabahattin Âli’nin hapiste yazdığı şiirin bestesi yükseliyordu: “Aldırma gönül aldırma…” Sloganlarda ve konuşmalarda Batılı değerlerin ve yaşam biçiminin savunulması ile Batı emperyalizminin oyunlarına ‘hayır’ itirazının aynı mitingden yükselmesi, çelişkisi itibarıyla dudak ısırtıyordu. Bayrak neyi örtüyor? Bu karmaşayı örten, gözden kaçıran ve meydanları ala boyayan tek bir unsur vardı: Bayrak. Bilgi Üniversitesi öğretim üyelerinden sosyolog Ferhat Kentel, “Hepsi çok önemli bir sembolü -bayrağı- taşıyordu. Bütün karmaşıklık hallerini bir anda basitleştiren, görünmez kılan, en garantili sembolü taşıyordu.” diyor ve bayrağın mitinglere sağladığı imkanı şöyle özetliyor: “Bugün Türkiye’de herkes gibi orta sınıf da karışıklıktan, karışımdan, ‘evine’ başkalarının girmesinden korkuyor. Risklerden korkuyor ve bu riskler karşısında sokağa çıkma pratiğini yaşıyor. Ancak sokağa çıkması bile risksiz bir durumun garantilendiği, şartların olgunlaştığı bir ortamda gerçekleşiyor. Bir tarafta silahlı gücün verdiği garanti altında, diğer tarafta kimsenin laf edemeyeceği bayrağın gölgesi altında...” Bir kesimin başka bir kesim üzerine, ortak ve milli bir sembol olan bayrağı sallamasının, ortak değerlerin zedelenmesine yol açtığını söyleyen yazar Mehmed Niyazi Özdemir mitinglerin dışarıdan tahrik edildiğini savunuyor ve şöyle diyor: “Her muhtıradan sonra ekonomimiz büyük bir darbe alıyor. AK Parti ile birlikte ekonomide istikrar sağlandı. Bu, birkaç sene daha devam ederse dünyanın ekonomik merkezi Ortadoğu’da Türkiye bir yüksek basınç merkezi oluşturacaktır. Bu da pek çok Batılı ülkeyi olumsuz etkileyecektir. Dolayısıyla Türkiye’yi karıştırıp ekonomisini kontrol altına almak için buradaki uzantılarını kullanmaktadır. Bu yüzden güya particilik yapmadan milli birliğimizin bir sembolü olan bayrağı kullanmaktadır.” Müslüman’a karşı laik, Ermeni’ye karşı Müslüman, Doğu’ya karşı Batılı, Batı’ya karşı Doğulu, iktidara karşı muhalif, muhalif olana da iktidar söylemiyle karşı çıkanların kendi dışındakileri ‘öteki’ kılarak bayrak açması, Kentel’e göre korkunun tezahürü: “Talepleri yoktu; korkuları vardı ve savunma halindeydiler... Ellerinden bir şeylerin kayıp gitmesinden korkuyorlardı. Yaşadıkları karmaşık ve güvensizliklerle dolu hayatlarının, hayat tarzlarının tehdit altında olduğunu düşünüyorlardı.” Cumhuriyet tarihinde azınlıkların güven duygularını yitirdiği olaylarda evlerine Türk bayrağı asması hep bu hezeyanlardan kaynaklanmaktadır. Semboller silah haline geliyor Ferhat Kentel: Bir kısım Türkler başka Türklere karşı, sembolleri silah haline getirerek, savaş açıyorlar. “14 Nisan resmi zihniyetli törenlerine” katılmayı “vatana ihanet etmek-etmemek”, “rejim düşmanı olmak-olmamak” ikilemine sokuyorlar. Kimileri bayrağı alenen tehdit haline getiriyorlar; “Cumhurbaşkanı seçimi tamamlanıncaya kadar indirmemek üzere evimize, işyerimize ve otomobilimize ay yıldızlı bayrağımızı asmaya” çağırıyorlar. Bir kısım Türklere karşı, “tehlikenin farkında olan” başka Türklerin “kampanyaya katılıp bayraklarınızı asacaklarından emin olduklarını” ilan ediyorlar bildirilerinde... Yaşadıkları dünya ve toplum değiştikçe bastıkları zeminin kayganlaştığını görüp korkan ama daha da çok sahip oldukları imtiyazları kaybetmekten korkan ve kendilerini hep memleketin “asıl ve tek sahipleri” olarak gören yaşlanmış asık suratlar, etraflarında “başka türlü Türkler” görmek istemiyorlar. O görmek istemedikleri Türkleri “tehlike” olarak tasnif ederken, bu memleket için bizzat kendileri “bölücü bir tehlike” haline geliyorlar. *** Meydanı doldurmak için bayrak kullanılıyor Mehmed Niyazi Özdemir: Bu mitingleri düzenleyenlerin kullanamayacağı hiçbir şey yoktur. Bugün bayrağı kullanırlar, yarın ezanı ve Atatürk’ü. Bunlar istediği için Sabahattin Âli ve Nazım, Atatürkçüdür. Oysa Nazım Hikmet’in Atatürk’e karşı yazdığı şiiri, Sabahattin Âli’nin mahkemede Atatürk’e hakaret ettiği için hapse atıldığını iyi bilirler. Sabretmek gerekir. Karşısında demokrasi mitingleri yapmaya kalkarsanız memleketin karışmasına yardımcı olursunuz. Bu mitinglerini düzenleyenler tam da bunu, ortalığın karışıp memleketin meçhule sürüklenmesini istiyorlar. Bizim ortak bir sembolümüz de ‘sancak-ı şerif’tir. Bakın tarihe, birkaç kez, en kara günlerimizde kullanılmıştır. Bayrak da milleti topyekun alakadar eder durumlarda açılmalı. Ama milleti heyecana sevk etmek, meydanı doldurmak ve tabanı yaymak için bunu kullanıyorlar. *** Bayrak kelime-i tevhide işaret eder Şaban Abak: Bayrağımızdaki yıldızın beş köşeli yıldıza dönüşmesi, Peygamberimiz’in adı olan ‘Muhammed’ kelimesinin eski alfabemizle yazılışının beş köşeli olmasından ilham almıştır. Birçok hattat ‘Muhammed’ kelimesini beş köşeli yıldız biçiminde istif ederek yazmış, ‘Allah’ kelimesini ise, onunla ebced hesabıyla aynı sayı değerinde olan ‘hilal’ kelimesi içine istif etmiştir. Kelime-i tevhit ise İslam’ın adeta sözlerden ve kelimelerden oluşan bayrağıdır. Bayrağımızdaki ay ve yıldızın kelime-i tevhide işaret etmesi sebebiyle, sömürgeleştirilen topraklarımızın sonradan bağımsızlığa kavuşan parçaları üzerinde kurulan devletlerin, küçük değişikliklerle bayraklarında da hilal ve yıldız korunmuştur. Al renk ise şehadete işaret etmesinin yanı sıra Selçuklu ve Osmanlı ailelerinin özel işaretiydi. Bayrağın rengi, üzerinde simgelerle ifade edilen değerler uğruna şehit olmayı, bayrağı yere düşürmeme ve daima yüksekte tutma âdeti ise yine simgelediği değeri yüceltme, Allah adını yüceltmek gerektiği düşüncesinden ileri gelmektedir. Zaman
<< Önceki Haber Salla bayrağı Türk’ün üstüne! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER