Skandal yargı paketinde pes dedirten detay!

Soruşturmaları etkisiz kılmak için getirilen düzenlemeler, misliyle geri alınıyor.

Skandal yargı paketinde pes dedirten detay!

Ancak sıkıyönetim dönemlerinde söz konusu olabilecek değişikliklerle, bizzat Erdoğan'ın 'proje' olarak adlandırdığı sulh ceza hakimlerine "her muhalifi tutuklama ve malına el koyma" yetkisi veriliyor.

AKP'nin gece yarısı Meclis'e sunduğu yargı paketinde, darbe dönemlerine rahmet okutturacak düzenlemeler yer alıyor.
Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Kanunu, HSYK ve Yargıtay kanunları, Noterlik Kanunu, Adalet Bakanlığı kanunlarında öngörülen antidemokratik değişikliklerle hak ve özgürlüklere büyük sınırlamalar getiriliyor. Getirilmek istenen düzenlemelerle bir kişinin üzerinin, konutunun ya da arabasının aranması için 'makul şüphe' yeterli olacak. Sakallı bir insan terör, siyah eldiven giyen kişi hırsızlık, üzerinde bol palto olan canlı bomba şüphelisi sayılabilecek. İstanbul'daki bir hakim Türkiye genelini ilgilendiren işlemlere imza atabilecek. Örneğin, tek bir hakim Türkiye genelini ilgilendiren arama kararları alabilecek.

Beşiktaş'ın taraftar grubu Çarşı'ya açılan darbe davasının onlarca benzeri açılabilecek. Anayasal düzene karşı suçların yaptırımı genişletildiği için dinleme, teknik takip gibi konular için anahtar madde olacak. En önemlisi bir hakim ve bir savcı ile yandaş olmayan işadamlarının mal varlığına el konulabilecek.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda özgürlükleri genişletme adı altında geçtiğimiz mart ayında bazı değişiklikler yapıldı. Ancak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimlerini Yargıda Birlik Platformu'nun (YBP) kazanmasının hemen ardından, 8 aydır uygulanan değişiklikler eskisinden de kötü bir duruma getirildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gelen yargıyla alakalı torba yasa teklifiyle, yoldan geçen vatandaşın aranması için bile makul şüphe yeterli olacak. Olağanüstü yetkilerle donatıldığı için eleştirilen sulh ceza hakimleri, Türkiye genelinde yetkili olabilecek. Bu hakimler, iletişimin tespiti kararlarına tek başına karar verebilecek. Şüpheli avukatlarının haklarındaki dosyayı inceleme imkânı ortadan kaldırılacak. Bu kadar köklü ve ülkeyi hukuk devleti olmaktan çıkaran değişikliklerin HSYK seçimlerinin hemen ardından gündeme getirilmesi akıllara “Özgürlükler bir araç olarak mı kullanıldı?” sorusunu getiriyor.

Bütün savcılar, özel yetkili savcı statüsü kazanıyor


İletişimin gizliliğinin korunması konusunda kamuoyunun büyük endişeleri ve hassasiyeti bulunuyor. Bu hassasiyetler üzerinden algı kampanyası yürüten hükümet, daha önce ağır ceza hakimleri tarafından verilen iletişimin tespiti ve benzeri bütün kararların görevli tek bir mahkeme tarafından oybirliğiyle verilmesi yönünde kanun değişikliği yapmıştı. Aynı torba yasayla özel yetkili hakim ve savcılıklar kaldırılmıştı. Bir kişiyle ilgili arama kararı verilebilmesi için makul şüpheyi yeterli görmeyerek, bunun yerine somut delile dayalı kuvvetli şüphe bulunmasını şart koşmuştu. Soruşturmada şüpheli olarak yer alan kişilerin müdafiinin dosyaya bakması ve dosyadan örnek almasının önü açılmıştı. Bütün bunlar, temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi vaadiyle yapıldı.

Ancak bunun üzerinden 9 ay geçmeden, aynı maddeler yeniden değiştiriliyor. Özel yetkili hakim-savcılar yerine süper yetkili sulh ceza hakimleri Türkiye'nin genelini ilgilendiren kararlar verebilecek. Bu yasal düzenleme hayata geçerse örneğin İstanbul'daki görevli sulh ceza hakimi, Tunceli'de arama, el koyma kararı alabilecek. Bu durumda bütün cumhuriyet savcıları özel yetkili savcı statüsü kazanacak.

Suçlanan dosyayı göremeyecek ancak suçlayan görebilecek

Sulh ceza hakimleri, dosyanın şüpheli avukatı tarafından incelenmesine yasak getirebilecek. Ancak suç duyurusunda bulunan kişi dosya içeriğinin tamamını inceleyebilecek ve örnek alabilecek. Kişi ne ile suçlandığını bilmeyecek, ama suçlayan kişiye şüpheli ile ilgili özel kalması gereken bilgi ve belgeler verilecek.

Tüm toplum şüpheli konumuna getiriliyor


Arama kararlarına ilişkin somut delile dayalı kuvvetli suç şüphesinden vazgeçilerek, yeniden 'makul şüphe' esasına dönülüyor. Sulh ceza hakimi tarafından soruşturma aşamasında kişinin suç işlediğine dair şüphe oluşması yeterli görülerek arama yapılacak. Şüpheden delile gitmek için kullanılacak bu değişiklikle, kişilerin dış görünüşü bile arama yapılması için yeterli sayılacak. Sakallı bir insan terör, siyah eldiven giyen kişi hırsızlık, üzerinde bol palto olan herkes canlı bomba şüphelisi sayılabilecek. Hastalığından dolayı terleyen kişinin uyuşturucu bağımlısı gibi muamele görmesinin önü açılacak. Arama kararları için delil göstermeye dahi ihtiyaç duyulmayacak. Böylece tüm toplum şüpheli muamelesi görecek.

Şiddete başvurmayan yürüyüşler de suç kapsamına alınıyor

Öte yandan ‘Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar'ın yaptırımları artırılıyor. Bu suçu işlemek için manevi cebir ve şiddet yeterli sayılabiliyor. Bu yüzden şiddete başvurmadan eylem veya yürüyüş düzenleyen kişilere bile bu konuda soruşturma ve dava açılabiliyor. Geçtiğimiz aylarda, Beşiktaş taraftar grubu olan Çarşı'ya bu suçlamayla dava açılmıştı. Bundan sonra muhalif olan herkese bu konuda soruşturma açıldığında, mal varlığına el koyma, teknik takip yapma, telefon dinlemenin önü açılıyor. Hükümet aleyhinde açıklama yapan bir işadamı hakkında soruşturma açılarak mal varlığına el konulabilecek. Bu karar tek bir sulh ceza hakiminin onayıyla uzun bir süre devam edebilecek. Böylece muhalif işadamları iflasa sürüklenebilecek.ZAMAN
<< Önceki Haber Skandal yargı paketinde pes dedirten detay! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER