TUSKON Başkanı'ndan çok önemli açıklamalar

Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu Başkanı Rızanur Meral, Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını değerlendirdi...

TUSKON Başkanı'ndan çok önemli açıklamalar

Seçimi kazanan Tayyip Erdoğan'ın daha önceki balkon konuşmalarında yer alan kapsayıcı olma taahhüdünü bu sefer yerine getirmesini beklediklerini belirten Rızanur Meral, iş dünyasının kendini güvende hissetmediğine dikkat çekti. TUSKON Başkanı, ekonomide önceliğin son dönemde ağır hasar gören ve neredeyse ortadan kalkan güçler ayrılığını oluşturan kurumları tarafsız ve bağımsız şekilde çalışır hale getirilmesi olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Anayasadaki değişiklikler neticesinde cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin önü açılmıştı. 55 milyon seçmenden 20 milyonu aşkın bir kısmının oyuyla 12. Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmiş oldu. Seçim neticesinin milletimize hayırlar getirmesini niyaz ediyoruz. Seçim akşamı Başbakan’ın yaptığı konuşmada verdiği mesajları izledik. Kazanılan bir seçimin ardından ‘kapsayıcı’ olarak nitelendirilen bir konuşmada bile halen toplumun belirli kesimlerinin hedef alınıyor olmasını yanlış buluyoruz. 
Ülkemiz en kısa zamanda dar ve gergin gündeminden sıyrılıp tüm enerjisini birlik içinde kalkınmaya yönlendirmelidir. Zira ülkemiz sıcak sularda seyrediyor, ekonomimize yönelik ciddi ikazlar ve sinyaller geliyor, bunlara odaklanmamız gerekiyor. İçerde ve dışarda atılması gereken çok önemli adımlar var. Son dönemdeki gelişmeler ışığında özellikle dış politikada alınacak kararların orta ve uzun vadede ekonomimize etkilerinin öngörülmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Önümüzdeki süreçteki ekonomik risklere dikkat çektiniz. Sizce ekonomideki öncelikler neler olmalıdır?

Ekonomide önceliğimiz iş dünyasındaki tedirginliğin giderilerek güven ortamının yeniden tesisi olmalıdır. Ülkemizde son dönemde pek çok kesimin kendisini güvende hissetmediğini açıkça gözlemliyoruz. Gelişmeye muhtaç ama işleyen bir parlamenter demokrasiye sahibiz. Son dönemde ağır hasar gören ve neredeyse ortadan kalkan, güçler ayrılığını oluşturan kurumları tarafsız ve bağımsız şekilde çalışır hale getirmeliyiz. Her bir bireyin eşit hak ve özgürlüklere sahip olması, din ve vicdan hürriyeti, teşebbüs hürriyeti ve fikir hürriyeti anayasanın garantisi altında işlemesi temin edilmelidir. Devlet kurumlarının, özgürlükleri ve toplumsal ahengi sağlayacak şekilde eş güdümlü çalışması sağlanmalıdır.
Hukuka güven tesis edilmeli. Herkes hukuk önünde eşit olmalı, mahkemelerde hak  adil ve hızlı dağıtılmalıdır.

İş dünyasının kendisini güvende hissetmediğini ifade ettiniz. Bu şahsi görüşünüz mü? Yoksa bu konuda size ulaşan bilgiler var mı?

Şöyle ifade edeyim. Anadolu’nun samimi, fedakar, üretken, istihdam sağlayan, milletine ve devletine gönülden bağlı müteşebbislerinin şiddetli yıldırma ve baskı politikalarına maruz kaldığına her gün şahit oluyoruz.. Öyle ki iktidarla aynı bakış açısına sahip olmayan iş insanlarına yanlı ve maksatlı vergi denetimlerinden, ihalelere sokmamaya, çıkmış hakedişlerini ödememeye, geçerli lisans ve ruhsatlarının iptaline kadar ağır baskılar yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Bu keyfi uygulamalar öyle bir hal aldı ki; müteşebbisin verdiği vergiyle maaşını alan vergi denetçisi, müteşebbise üye olduğu ve destek verdiği STK’dan istifa etmesi halinde, defterlerini geri alabileceğini ve ceza kesilmeyeceğini açıkça ifade edebilecek kadar pervasızlık yapabiliyor. 

Diğer yandan bu uygulamaların bir söylem eşliğinde; basına yansıyan yönüyle, hükümetin politikalarını destek vermeyen, toplumun hemen her kesiminden TOBB, TUSKON, TUSIAD ve benzeri iş kuruluşlarına üye 100bin şirketin vergi ve denetim ablukasına alarak yıldırma politikası uygulandığı ifade ediliyor. Bunlardan önemli bir kısmının Fethullah Gülen Hocaefendi’yi seven ve onun teşviki ile yapılan sosyal sorumluluk faaliyetleri ve hizmetleri destekleyen iş insanlarının sahibi veya ortağı olduğu şirketler olduğunu açıkça ifade edeyim. Bu insanları baskılarla doğru bildikleri ve inandıkları yoldan çevirmeye, yıldırmaya ve değerlerinden vazgeçirmeye çalışıyorlar.

Bakın; gönül rahatlığı içerisinde üyelerimizin neredeyse tamamının bu beyanımı desteklediğini bilerek şunu ifade edeyim. Biz Fethullah Gülen Hocaefendi’ye bu millete ve insanlığa verilen çok kıymetli hizmetlere vesile olduğu için müteşekkiriz, kendisine büyük bir muhabbet ve hürmet duymaktayız. Ne kendisine olan sevgi ve saygımızı, ne de inandığımız doğrulara bağlılığımızı; dünya menfaatleri karşılığında ya da tam tersi usulsüz yasal ya da yasadışı baskı ve zulümler ile değiştirecek değiliz. Yapılan bu baskılardan bir değiştirme-dönüştürme arzu ediliyorsa bu çabanın beyhude olduğundan emin olabilirler.

Diğer yandan ekonomide şirketler bir binadaki tuğlalar gibidir. Siz tuğlaları aradan seçerek kırmaya çalıştığınızı düşünebilirsiniz ancak sonuçta bina topyekûn zarar görecektir. Dünyada parasal daralmaya bağlı olarak gelişmekte olan ülkelerde büyüme risk altındayken ve ülkemizde makro ekonomik veriler alarm vermeye başlarken siyasi saiklerle şirketlerin seçilerek hedef alınmasının hiçbir rasyonel izahı olamaz.

Makro-ekonomik veriler alarm veriyor diyorsunuz, bu konuyla alakalı çok sayıda veri ve yorum var. Alarm veriyor derken neyi kastediyorsunuz?

Burada detaylı bir analize girmeye gerek görmüyorum ancak bir yıl içerisinde kamu ve özel sektör olarak yurt dışına ödenecek 240 milyar dolarlık ödeme için yeni kaynak bulunması ve bu kaynağın siyasi riskler yüzünden yükselen bir faize maruz kalmaması çok önemli.

Peki bu bir seneye mahsus bir durum mu?

Hayır! Ülkemiz sürekli olarak sadece senelik 60 milyar doları bulan cari açığı kapamak için bile aylık 5 milyar dolar net para girdisi sağlamak zorunda.  Bu girdiler yatırıma dönüşse ve ciddi bir katma değer sağlayarak cari açığı kapatmaya yardımcı olsa belki daha iyimser olabiliriz ancak maalesef tam tersine katma değeri sağlayacak sanayi üretimimizin milli gelirdeki payı sürekli düşüyor ve şu anda %21 seviyelerinde. Ekonomimizin büyüme motoru olarak görülen inşaat sektörü, yüksek karlılık sebebiyle bütün sermayeyi kendisinde topluyor ve özellikle sanayiye yapılması gereken yatırımlar bu sektöre kanalize ediliyor.

En son olarak vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Zaman'ın haberine göre, ekonomisi dünya ile entegre ve açık bir ülkeyiz. Mevcut durumumuzu korumak için bile ülkenin bütün kaynaklarını etkili ve verimli bir şekilde kullanmamız icap ediyor. Sanayiye yatırılacak her bir kuruşa ve ihracattan gelecek her bir sente ihtiyacımız var. Bu da ancak iç barışı sağlanmış, yolsuzlukların olmadığı, yapılanların da cezasız kalmadığı, demokratik kurumları güçlü ve hukukun bağımsız ve tarafsız olarak işlediği bir ülkede mümkündür. Gelin; ülkemizin menfaatlerini en azından bundan sonra bütün şahsi ve siyasi menfaatlerin üzerinde ve önünde tutalım.



<< Önceki Haber TUSKON Başkanı'ndan çok önemli açıklamalar Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER