İskenderun'da neler oluyor?
Fotoğraf kareleri nasıl olursa olsun,
Başbakan Erdoğan'ın saldırı bölgesi Gediktepe'ye gitmesini hiçbir zaman doğru bulmadım. Askere moral için yapılan bu yolculuktan
terör örgütünün de nemalanabileceği hesaplanmalıydı.
Siperdeki duruş şeklinden siyasi proje üretilmesi,
Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un buna alet olması, ince ayarla kum torbaları
burun hizasına getirtilerek Kemal Kılıçdaroğlu'na ayakta poz imkanı sağlanması ise tam bir rezalet.
Ne hazindir, yüreğine kor düşen ailelerin feryatlarına
kulak tıkarcasına, can pazarının yaşandığı bölgede kum torbalarıyla askercilik oynanıyor ve
siyaset projelendiriliyor.
Teröristle mücadelede başarının askerin hanesine yazıldığı, başarısızlık durumunda bedeli siyasi iktidarın ödediği böyle bir coğrafyada olup bitenleri iyi okuyamayan hükümetlerin ayakta durması zordur. Onun içindir,
Ağustos şurası çok önemli. Açık söylüyorum, altını çizerek belirtiyorum, kelimeyi seçerek kullanıyorum, Başbuğ üslubuyla ifade ediyorum, TSK, “hainlerden” arındırılmalıdır.
Şura meselesine ayrıca gireceğim, bu faslı burada kapatıp 6 askerimizin şehit düştüğü İskenderun saldırısıyla ilgili Genelkurmay'dan
cevap beklediğim 3 soru var:
1-Saldırı sonrası idari soruşturma kapsamında Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Uğur Yiğit tarafından bölgeye gönderilen ekibin ön raporunu ihmal ve kasıtları örtücü şekilde hazırladığı iddiası doğru mu?
2-Saldırının gerçekleştiği kışlada terör örgütüyle bağlantılı olduğu gerekçesiyle “sakıncalı” kategoride görülen Deniz Memuru Y.K hakkında Deniz Üs Komutanı Tuğamiral Turgay Erdağ nasıl bir işlem yaptı?
3-Kışla Komutanı Albay Hüseyin Yavaş hakkında suç duyurusu (içeriği bizde saklı) yapıldığı, bir koramiral (ismi mevcut) tarafından korunduğu ve saldırı sonrası toplantılara katılmadığı iddiası size ulaştı mı?
Özetle, İskenderun'da neler oluyor? Sayın Başbuğ, Kemal Bey'in burun hizası kum torbası pozu kadar önemli mi değil mi, derin mahfillerin gazetesine
vakit ayırmak kadar değerli mi değil mi, takdir sizin, lütfen İskenderun'a da bir el atın.
Sayın Gül YÖK rezaletine ‘dur' deyin
Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül'ün
rektör atamalarına daha ilk günden tepki gösterenlerden biriyim. Hatta önerim şuydu:
Cumhurbaşkanlığı makamı tümden devreden çıksın, üniversiteler özgür iradesiyle kendi rektörlerini seçsinler.
Arzu eden arşive bakabilir.
Dün
Ahmet Necdet Sezer, bugün Abdullah Gül, fark etmez. Doğru tektir, şahıslara göre şekillenmez. İlkelerimizi unutur, tavrımızı şahıslara göre belirlersek, zulüm karşısında söyleyecek sözümüz kalmaz.
Son rezalet,
Giresun Üniversitesi rektörlük
seçimleri sonrasında yaşandı. Prof. Dr. Halil İbrahim
Bahar 31 oy, Prof. Dr. Mustafa
Türkmen 29 oy, Prof. Dr.
Aygün Attar 21 oy, Prof. Dr. Ayhan Bölük 4 oy, Prof. Dr. Yılmaz Can 2 oy, Prof. Dr. Murat Teker 1 oy aldı. YÖK ne yaptı?
En çok oyu alan Bahar ve Türkmen'i eledi, üçüncü sıradaki Attar'ı liste başı yaptı. 4 oy alan Bölük'ü ikinci sıraya, 2 oy alan Can'ı üçüncü sıraya yerleştirdi. Sormak lazım, o zaman bu seçim neden yapılıyor?
Sayın Cumhurbaşkanı, “
demokrasi, hak ve hukuk” diyerek o makama geldiniz, lütfen siz de bu rezalete dur deyin. Ayrıca, YÖK'ten adaylara, “Sayın Cumhurbaşkanının talimatı üzerine böyle liste oluşturduk” dediklerini hatırlatmak isterim.
Böyle bir talimatınız olduğuna ihtimal vermek istemiyorum, bu kötü kampanyayı boşa çıkarmanın da boynunuzun borcu olduğunu düşünüyorum.
Dursun Çiçek süre mi verdi?
Albay Dursun Çiçek'in mahkemedeki ifadesinde,
Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'in “Ben devlet memuruyum, emredilen görevleri yaptım” sözüne gönderme yapması, dikkat çekicidir. Bir ara serbest dolaştığı sıralarda
Beşiktaş adliyesinde gözükerek kimilerine göre “yukarıya
mesaj” turu atmıştı.
Yeni açıklamanın aynı amaca matuf olduğu söylenebilir mi?
Başkent kulislerinde dolaşan son söylenti şu: Albay, şuradan önce serbest bırakılmasını, aksi halde konuşacağını söylüyormuş. Yukarıdaki Boğazlıyan mesajı, bu talebin dışa vurumuymuş.
Bugüne kadar koruyup kollayanlar ise biraz sabırlı olmasını, şuradan önce tahliyesine çalışacaklarını, aksilik olsa bile şuradan sonra da çok gecikmeden sonuca ulaşacaklarını söylüyormuş.
Bu söylentinin doğruluk payı bir tarafa, albayın çok zeki biri olduğunu belirtmem gerekir, süreci iyi yönetti. Bakalım, son hamlesi tutacak mı, mesaj adrese ulaşacak mı? Bu arada kötü haberim var albaya, hükümet, şurada emekliliği konusunda ısrarlı olacakmış.
DÜZELTME: Geçen
Çarşamba günkü “Apo'yu asabilir miyiz?” başlıklı yazımdaki “ana
yasa” ifadesi sehven yer almıştır, doğrusu “yasa” olacaktır, MHP'nin çekimser oy skandalı, yasa değişikliği sırasında yaşanmıştır, düzeltir, özür dilerim.
ŞAMİL TAYYAR - STAR
İLGİLİ FOTOGALERİLER:
TSK'NIN KILIÇDAROĞLU SEVGİSİ BAMBAŞKA-TIKLAYIN
TSK ERDOĞAN'IN ADINI BİLE KOYMADI-TIKLAYIN