Kulislerde konuşulan Esed gerçeği!

Suriye meselesi günden güne hararetini artırırken, Bugün Gazetesi Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Arslan kulislerden son bilgileri bugünkü köşesine taşıdı.

Kulislerde konuşulan Esed gerçeği!

Diktatörlerin illüzyonu ve Esed'in sonu Meclis'in tatile girmesiyle sakinleşen Ankara gündemi Suriye'de yaşanan gelişmeler yüzünden yeniden hareketlendi. Özellikle Esed'in kontrolü kaybetmesi ve doğan kaos ortamından PKK'nın istifade etmeye çalışması başkenti alarm durumuna geçirdi. Nitekim Suriye gündemli çok sayıda toplantı yapıldı, yapılıyor. Başbakan Erdoğan önceki akşam AK Parti Genel Merkezi'ndeki iftarda Suriye konusunda çok sert mesajlar verdi. Hatta denebilir ki Egemen Bağış tarafından başlatılan Ömer Çelik döneminde kapsamı genişleyen iftar programlarında bugüne kadar yaptığı en dikkat çekici konuşmaydı. Başbakanın konuşmasının satır aralarında önemli ipuçları var. Mesela Esed için yolun sonuna gelindiği gerçeği 'haftalar, günler ömrü kalan' ifadesinde gizli. Kimse mikrofonlara açıktan söylemiyor ama 'Esed'in önümüzdeki ayı göremeyeceği' gibi bir kanı var. İftar öncesinde de Suriye muhalifleri ile bir araya gelen Bakan Davutoğlu'na muhaliflerin 'çifte bayram' beklentisi ile ilgili yorumlarını sorduğumda ihtiyatlı bir dil kullanarak cevap verdi. Dışişleri kaynakları Esed için süre vermekten ısrarla kaçınıyorlar ama 'artık Rubikon'un eşiği aşıldı' diyorlar. Peki Esed için kulislerde neler konuşuluyor? Her ne kadar başta CHP olmak üzere çeşitli kesimlerde hükümetin Suriye politikası ile ilgili eleştiriler olsa da gelişmeler aslında Türkiye'nin doğru yer tuttuğunu teyit ediyor. Çünkü ilk günden bu yana Ankara, Esed'in 'mevcut politikaları ile' devam edemeyeceğini söylüyordu. Bir başka ifadeyle Esed'in gidişi Türkiye'nin öngörülerinin gerçekleşmesi demek. Tabii aynı zamanda bu süreçle ilgili politikalarının da doğruluğunu gösteriyor. Rejimle birlikte devlet de çökmemeli Bu da diplomatik başarı olarak görülebilir. Türkiye ilk günden bu yana 'kontrollü ve yönetilebilir bir süreç' öneriyordu. Çünkü Ankara'nın temel kaygısı Esed'in gidişiyle birlikte rejimin de devletin de çökmesi. Eğer Irak'ta olduğu gibi tüm kurumları ile birlikte devlet de çökerse barışın tesisi o kadar zor olacak. Moskova temasları da Rusya'yı 'ikna etmek ya da tavır değişikliğine razı etmek' için yapılmadı. Türkiye 'neden bir an önce geçiş sürecinin tesis edilmesi gerektiğini' anlattı. Zaten Moskova da Esed rejiminin bir yere varmayacağını gördü. Fakat değişim metodolojisi üzerinde görüş farklılıkları var. Kaldı ki Rusya, Suriye yüzünden Ankara ile ilişkilerinin bozulmasını da istemiyor. Bu aşamada şu ayrıntıyı da kayda geçmek lazım: Türkiye Davutoğlu döneminde 'başkalarının kurduğu oyunun sonuçları' ile uğraşmak yerine 'kendi oyununu kurup sürece müdahil olmaya' çalışıyor. Suriye politikaları da bu düşüncenin bir yansıması. Peki Esed rejimi bundan sonra ayakta kalabilir mi? Açıkçası bu soruya 'evet' cevabı verebilen pek yok. Özellikle son Şam patlamaları sonrasında psikolojik eşik aşılmış durumda. Bu saatten sonra her şey çok daha hızlı gelişebilir. Esed rejimi ise bu aşamada şiddeti artırarak ayakta kalmaya çalışıyor. Bu durum da Ankara'nın temel endişelerinden. Esed 'önce güvenliği sağlayayım sonra demokratik adımları atarım' görüşünde. Ancak Davutoğlu daha ilk günden Esed'e açıkça 'öyle bir gün asla gelmeyecek' demişti. Esed'in önünde çok fazla seçenek kalmadı. Artık kan dökmeden kalamayacağını biliyor. Çünkü başka bir ülkeye gitse sürgün hayatında başına neler geleceğini öngöremiyor. Ayrıca Mübarek'in yargılanması Esed için kâbus olmuş. Kaldı ki ölümüne neden olduğu yaklaşık 20 bin kişinin kan davası bir şekilde sürer. Yani güven içinde bir yerde yaşaması seçenek dışı. Bu saatten sonra 'hiçbir şey olmamış gibi' Suriye'de yaşaması da mümkün değil. Esed de son seçenek olarak 'savaşır kontrol altına alırım' politikasını seçti. Saddam ve Kaddafi'nin de hatası buydu. Yani Esed kendinden önceki diktatörlerin illüzyonuna kapılmış durumda. Bu açıdan sonunun da Saddam ve Kaddafi'den farklı olmayacağını söylemek abartı olmaz. Peki Kuzey Irak'tan sonra bir de Suriye'de Kürt özel bölgesi olur mu? Açıkçası Ankara bu konuda sakin. Suriye'nin kendi özel şartları olduğu, PKK'nın Kürt bölgelerinde bile hâkimiyet kuracak güçte olmadığı ifade ediliyor. Yani bu saatten sonra PKK için Bekaa benzeri yerlerin Suriye topraklarında kurulabileceğine ihtimal verilmiyor.
<< Önceki Haber Kulislerde konuşulan Esed gerçeği! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER