Terör örgütü, Şemdinli'de başarılı olamayınca...

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün kaçırılması olayında terör örgütünün neyi hedeflediği ve bu eylem sonucunda hedefine ulaşıp ulaşmadığı cevap arayan soruların başında geliyor.

Terör örgütü, Şemdinli'de başarılı olamayınca...

Bazı aydınlar, örgütün propaganda amaçlı Aygün'ü kaçırdığını ve hedefine ulaştığını düşünüyor. Ancak Kürt siyasetinin önemli isimleri PKK'nın Şemdinli'deki kalkışmada başarısız olduğu, gündemi değiştirmek için Aygün'ü kaçırdığı görüşünde. Bu isimlerden İbrahim Güçlü, örgütün adam kaçırarak 'ben varım ve hüküm sürmek istiyorum' mesajını vermeye çalıştığına, bir diğer yönüyle 'varlığımı kabul edin' dediğine işaret ediyor. Güçlü, "PKK Şemdinli'de kurtarılmış bölge amaçladı, başarılı olamadı. Gündem değiştirmeye yönelik bir hamle yaptı" dedi. Güçlü, Aygün'ün 2 gün içinde bırakılması ve CHP'li vekilin açıklamalarını ise şöyle yorumladı: "Bırakılmasında ise Aygün'ün Alevi ve Kürt olması, her kesimin tepki göstermesi ve Tunceli'de bir karşılığının olması etkili oldu. Burada acaba alttan bir anlaşma var mı, sorusu akıllara geliyor. Aygün'ün sanki birtakım sözler verdiği izlenimi oluştu bende. Aygün, barış talebini önemsediğini söyledi, örgütün barış talebinin nasıl bir talep olduğunu açıklamadı. PKK acaba Dersim'i terk edin mi, dedi." HAKPAR Genel Başkanı Bayram Bozyel de insan kaçırmanın hak gasbı olduğunun, çözüm imkânını yok edeceğinin altını çiziyor. Terör örgütünün, kaçırdığı insanları daha çok propaganda malzemesi olarak kullandığını belirterek, "Aygün'ü de bırakmak zorundaydı. Çünkü kaçırma olayına karşı tepki yerinde ve anlamlı oldu. Bundan böyle adam kaçırma olaylarında kamuoyunun tepki göstermesi, sivil toplumun sesini yükseltmesi gerektiğini gördük. Sivillere yönelik saldırı ve kaçırma tutumu içine girilmemesi gerektiği ortaya çıktı. Tabii ki Kürt sorunu çözülmeden coğrafya mayınlardan temizlenmeden bu sıkıntılar devam edecektir. Kalıcı çözüm bulmamız gerekiyor." diye konuştu. Kürt yazar-siyasetçi Tahsin Sever ise sivil siyasete müdahalenin doğru olmadığına dikkat çekerken, PKK'nın Türk siyasal sistemi içinde 1991 yılından beri temsil edildiğini, bugün fiili olarak Meclis'te yer aldığını anlatıyor. "Durum böyle iken bir milletvekilinin silahla kaçırılması ve propaganda amacıyla kullanılması doğru ve ahlaki bir yöntem değil" diyen Sever, şöyle devam ediyor: "Aygün, PKK'nın savaşı anlamsız gördüğünü söyledi. Hiç kimse anlamsız gördüğü bir savaşı sürdürmez, döner kendi içinde bunu tartışır yeni bir yol yöntem belirler. Bu savaşın anlamsız olduğunu söyleyen Kürt muhalifler hain edilmedi mi? PKK yıllardır Kürt sahasını kapatmış diğer Kürt ya da siyasi partilerin buraya girmesini istememiştir. Aygün açıklamalarına baktığımızda çözüm için kendisinden yardım istediğini söylüyor. Ortada bir çelişki var. CHP'nin açılım dönemindeki açıklamaları hâlâ hafızalarda. Ret ve inkarın mimarı olan bir CHP açıkça bir ikilem içindedir. Çok sayıda ulusalcının olduğu bir parti, atılacak her adıma karşı çıkmaya devam etmiştir." Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar da, şu ifadeleri kullandı: "Aygün'ün kaçırıldığı andan beri toplumda herkesin takındığı tavır çok önemliydi. Umarım bu ve buna benzer olaylar tekrarlanmaz. Bu kaçırma olayı, herkesin bu konuda, sorunların çözümüne yönelik, düşünmeye ve kafa yormaya yönelmesi gerektiğini gösterdi." Ankara Strateji Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Özcan: PKK propaganda amaçlı yaptığı eylemde başarılı oldu. Kamuoyunda, Alevi tabanında ve siyasette meydana gelen ciddi tepkiler nedeniyle örgüt bu süreci kendi adına iyi yönetti. 'Bakın ben bölgedeki milletvekilini bile kaçırabilirim, bu güç bende var, bölgeye hâkimim' mesajını vermeye çalıştı. Şemdinli saldırısı da dünya kamuoyuna verilmek istenen bir mesajdı. Terör örgütü, Alevi taban üzerinde korkutma, baskı ve yıldırma noktasında amacına ulaşamadığı için propagandaya başvurdu. Oysa örgütün daha önceki açıklamalarında Hüseyin Aygün, ciddi bir şekilde devletin o bölgede özel savaş yöntemlerinin yürütücüsü olmakla suçlanıyor. Bu, örgüt içinde işbirlikçilik anlamına gelir. Gazeteci-yazar Orhan Miroğlu: Hüseyin Bey'in kaçırılma olayı üzerinde hiç durmaması PKK'nın kaçırma yöntemini onayladığı anlamına geliyor. Yaşananları meşru bir şekilde gösteren Aygün partisiyle sıkıntı yaşar. Aygün'ün çıkıp olayı kınaması gerekirken çok güzel bir şekilde gösterdi. Bu durum partisiyle arasını açar. Çünkü PKK bir talebini Parlamento'da konuşulmasını istiyorsa kendi grubu ile dile getirebilir. Olmadı Karayılan çıkar açıklamada bulunur. Açıklamalar, son günlerde PKK'nın oluşan sert yüzünü yumuşatabilir ancak PKK bu durumdan hiçbir şey kazanamaz. Yaşananlar Dersim bölgesinde PKK ve Alevileri karşı karşıya getirecektir. Alevilerin ve PKK'nın stratejilerini çakıştıracak. Geçen seçimlerde CHP'nin Hüseyin Aygün gibi bir adayı göstermesi PKK'nın Dersim'de bir adayını kaybettiğini gösteriyor. Kürt yazar ve siyasetçi Ümit Fırat: PKK nabız yoklaması yaptı ve toplum tarafından tasvip edilmediğini de gördü. Örgüt bu eylemle bir şey kazanmadı ancak gündemde kalabileceğini düşündü. PKK, barış çağrısı yapmak istese bunu Aygün vasıtasıyla değil, Kandil'de kamera önünden yapar. Amaçları Aygün'ü daha uzun süre tutmaktı. Ancak gelen tepkiler karşısında geri adım attılar. Alevilere bir gözdağı verildi gibi iddialar var. Ben buna katılmıyorum. Çünkü Alevilerin AKP'ye ya da sağ görüşlü bir partiye meyletmesi halinde PKK'da tedirginlik olurdu. PKK, Alevilerin durduğu yerden rahatsız değil. Onların daha önce Tunceli milletvekilliğinden dolayı Hüseyin Aygün'e karşı bir öfkeleri vardı. Ama artık Tunceli ve Alevi deyince Hüseyin Aygün gündeme gelecek.
<< Önceki Haber Terör örgütü, Şemdinli'de başarılı olamayınca... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER