Hangi Zirve? [ Kadir Gürcan]

Türkiye ekonomisi taşıma su ile dönmeyecek kadar derin bir çamura gömüldü.

SHABER3.COM

KADİR GÜRCAN - SAMANYOLUHABER.COM 

Türkiye ekonomisi taşıma su ile dönmeyecek kadar derin bir çamura gömüldü. Dolar'ın her gün artan ağırlığı ümitleri biraz daha söndürüyor. Ülkenin diğer bütün gündemleri suni ve realitelerden tamamı ile kopuk. Cumhurbaşkanı'nın Afrika yolculuğu öncesi, Ana Muhalefet Parti başkanı için suç duyurusu da “Ben gelene kadar bununla idare edin!” türünden modası geçmiş ve yıpramış taktiklerden. Bunun, Rahmetli Özal'dan kalma eskimiş bir taktik olduğunu hatırlayacak zihni tecrübemiz var. Deşifre olduğu için, artık siyasi bir strateji olmaktan çıktı.

Son bir kaç  senedir, Saray ve iktidar deplasmandan sürekli yenilgi ile dönüyorlar. Avrupa'da yapılan G8, G20 gibi siyasi zirvelere ala'l-usul dahil olan Saray'ın aradığı rüzgar eskilerde kaldı. Bazen “Türkiye'nin bu tür toplantılarda ne işi var?” diye düşenmeden edemiyoruz. Bir iş yapacakmış gibi Turkish AirOne'a doluşan rüküş, Saray Soytarıları gününü gün etsin diye olmadık masraflara girmeye ne gerek var canım? Gerçi yol harcırah'ı cebimizden çıkmıyor ama, yine de merak edip soruyoruz. Sizin de “Emekli maaşımıza yapılan göstermelik zamlar Bankamatik'ten çekmeden neden eriyor?” diye sormaya başlamanız gerekiyor.

En son Birleşmiş Milletler görüşmelerinden hüsranla dönen Saray, aldığı derin yaraların hala tesirinde. ABD dönüşünde, daha uçağın motoru soğumadan Rusya'ya yapılan ziyaretin amacı, ABD'ye gözdağı vermenin ötesinde bir şey ifade etmiyordu. Normalde İran'a da bir gezi yapılıp, Rusya-İran ve Türkiye ittifakına 'Zirve' havası verilirdi ama bu kez öyle olmadı. İran, Amerika ile ilişkileri düzeltmek için çok gayret sarfediyor. Gelinen noktada İran için, Türkiye'nin alınması, gücenmesi ya da “Onu bırak beri al!” cilvelenmeleri pek bir şey ifade etmese gerek. Türkiye'nin, kapıdan kovulsa, bacadan girecek kadar kötü bir duruma düştüğünü biliyorlar. İran, ne pahasına olursa olsun altında ezildiğini ambargolardan kurtulmak istiyor. Türkiye-ABD gerginliği bu şekilde devam ederse, İran'dan kaldırılan ambargo ve yaptırımların, hazır bölgeye gelmişken Türkiye'ye bırakılabileceği ciddi ciddi konuşuluyor. 

Hem içerde hem de dışarda bu kadar yıpranmaya bir çare bulunması şarttı. İstemeye istemeye de olsa, Afrika'ya yeni bir sefer düzenlenmesi bu açıdan kaçınılmaz oldu. Ortadoğu'da, devletin hala işlediğini gösterecek ve çatkapı gidilebilecek dost ve komşumuz kalmadı. İslam Ülkeleri ile kanlı-bıçaklı hale gelen Made in Turkey Halife gerçekten marjinal hale geldi. Kaç zamandır, Hilafet Jargonundan dem vurulamaması bundan olsa gerek. Mısır ve Suriye ile yumuşama gayretleri hala ısınma safhasında. Efsane güzel Kleopatra kendine yeni aşıklar arıyor olmalı. 

Afrika, yokluklar ve imkansızlıklar kıtası. Bu yüzden Saray'a bağlı Havuz Medyası'nın Velinimetleri hatırına köpürttükleri 'Afrika Zirvesi'nin Siyahi Kıta'ya vadettiği bir şey yok. Afrikalı liderler, kendi ülkeleri yangın yerine dönen kibirli Beyaz Adamlar'ın ülkelerine gelip, kendilerini iyi hissetmelerine çok alışmışlar. Misafirlerini uçağa bindirip uğurladıktan sonra, iyileşme imkanı olmayan, sağlık, açlık, ölüm ve lokal terör gibi kronik rahatsızlıkları ile ölmeye devam edecekler. Bu yüzden, gelişmiş ülkelerde günlük yayınlanan Covid-19 raporlarına bu ülke insanları dahil değil. Onlar, “Nasıl olsa ölüyoruz. Covid-19, Menenjit, Malarya, flue, açlık ya da bir başka salgın hastalık olmuş ne farkeder!” diyor olabilirler. 

Geçtimiz hafta içinde, Besleme Basın'ın 'Afrika Zirvesi' ve 'Afrika Fatih'i' diye haberleştirdikleri Saray Safari'si, dünya basınında pek alıcı bulmadı. Dünyayı asıl ilgilendiren, Türkiye'de onbeş gün içinde Saray'ın dengesizlikleri ile çığırından çıkan ve 'Zirveler' de dolaşan Dolar hareketlenmesi oldu. Kurları 9.10 civarında bırakıp Afrika Seferi'ne çıkan Saray, geri döndüğünde 9.60 zirvesini gördü. Türkiye'de şu an derin bir develüasyon yaşanıyor.

Seviyesiz tartışma programlarına misafir bulmakta zorlanan ekran yüzlerinden biri, en son dört astroloğu programına konuk etmiş. Onlar da çaresiz. Önümüzdeki günlerde, siyasi hareketliliğin artacağını, siyasilerden bir ya da birkaçına suikast düzenlenebileceğini ve bütün bunlara rağmen ekonominin düze çıkabileceği yönünde ortaya karışık servis yapıyorlar. Saray'ın hassas sinir uçları olan ekonomiye bir şey demeyi gözleri yemiyor. İyi de, bir kaç gün önce pırıl pırıl Dolunay'a baktınız da çıka çıka bu bitpazarı kehanetleri mi çıktı? Astrolog künye ve ünvanınızdan utanın!

Fıkra bu ya! Aynen böyle ekonomik kriz yaşandığı bir dönemde, şimdi vefat eden siyasilerimizden biri vahim durum karşısında çaresizdir. Onun bu halini gören Efsanevi Sihirli Lamba'nın Cin'i “Dile benden ne dilersen. İstersen güneş'i yaklaştırayım ülkenizde bütün yıl yaz mevsimi olsun. Ay'ı yaklaştırayım, geceleriniz gündüz'e benzesin. Akdeniz'i yeni bir okyanus haline getireyim.” diyerek, yorgun siyasetçiyi teselli etmeye çalışır. Cin'in bu vaadlerinden ümitlenen siyasetçimiz “Şu Türkiye'nin ekonomisini bir el atsan da yoluna girse!” diye coşunca, zavallı Cin, düşünür, taşınır. Boşa koyar dolmaz, doluya koyar almaz. Sonra, kendisine ümitle bakan siyasetçiye, çaresizlikle “Siz isterseniz, güneş'i yaklaştırma teklifini bir kez daha düşünün!” der.

Programa doluşan astrologlar'ın endişelerine hak veriyorum. Çaresizliğe düşen ülkenin yakın geleceği konusunda kendilerine iş düşmesinden dolayı gayet memnunlar ve bunu bir programda harcamak istemiyorlar. Onlar da ne Dolunay ne Hilal'in pırıl pırıl parlaması, ne de Ay ve Güneş tutulmalarının yaklaşmakta olan ekonomik çöküşe iyi haberler getirmeyeceğini anlamış olmalılar.
<< Önceki Haber Hangi Zirve? [ Kadir Gürcan] Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER