Havuz görmedi Doğan yüklendi

Reza Zarrab'ın ABD'de tutuklaması Türkiye gündemine bomba gibi düştü. Hükümete yakın medya olayı görmedi. Doğan grubu ise Hürriyet sürmanşeti ve yazarlarıyla olayı çok yönlü görmeyi tercih etti.

Havuz görmedi Doğan yüklendi

ABD’yi dolandırmak, ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarına yasal zemin oluşturan Uluslararası Acil Ekonomik Güçler Yasası’nı ihlal etmek, banka sahtekarlığı ve kara para aklama suçlarından 75 yıl hapisle yargılanması istenen Zarrab’ın geçtiğimiz cumartesi günü gözaltına alınmış ve 2 gün sonra çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanmıştı.


Tutuklanmanın duyulmasının ardından iki gündür Türkiye'de havuz medyası tabir edilen hükümete yakın basın yayın organları haberi neredeyse hiç görmedi. Hükümetle soğuk savaş yaşayan Doğan Medyasının amiral gemisi Hürriyet ise bugünkü gazetesinde olayı sürmanşetten 'şerif yakalattı' başlığıyla gördü, yazarları ise tutuklamanın Halkbank skandalı ve 17 Aralık operasyonu ile ortaya saçılan iddialarla desteklenerek uluslararası boyut kazanacağını ifade etti.



Türkiye'de gündeme oturan bu tutuklamayı Doğan Grubu yazarları da kaleme aldı, İşte o yazılardan kesitler;
 

CENGİZ ÇANDAR

“Belâ geliyorum demez” hesabı, Brüksel’de patlayan bombaların sesinden önce, Atlantik ötesinden gelen ve bir anlamda “daha şiddetli” patlamanın sesi Türkiye’de duyuldu: Rıza Zarrab, Miami’de tutuklandı.
 
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan nezdindeki, İran kökenli 28 yaşındaki hayırsever iş adamı.” Erdoğan, onu “hayırsever” diye nitelediğinde 26 yaşındaydı ve bastırılan ve kapattırılmak istenen 17 Aralık (2013) soruşturmasının bir numaralı sanığı olarak, 28 Şubat’ta (2014) “tuhaf biçimde” serbest bırakılana dek 70 gün Türkiye’de cezaevinde kalmıştı.

Rıza Zarrab (ya da Sarraf), 17 Aralık soruşturmasında “rüşvet alıp verme ve altın kaçakçılığı” suçlarından 37 yıla kadar hapsi istenirken, 28 Şubat’taki tahliyesinin ardından, dava sonucunda da aklanmıştı.
 
Zarrab (Sarraf), AKP’li dört eski bakan hakkındaki yolsuzluk fezlekelerindeki ifadeyle “suç örgütünün lideri”ydi. Dört bakan istifa etmiş ama AKP’lilerin oylarıyla Yüce Divan’a gitmekten kurtulmuştu.
 
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş da ona resmi törenle “plaket” vermişti.

Amerikan hukuk sistemine göre Rıza’nın 75 yıl hapis cezası yemekten kurtulması da, birilerini “satması”yla da mümkün olabilir.

Bakalım, onu ve onları Türkiye’de “hayırseverler” olarak görenler, New York’taki yargılamanın “hayrını” görecekler mi?'


MURAT YETKİN

'Davayı yürüten Hint asıllı Amerikalı savcı Preet Bharara.

Kimsenin gözünün yaşına bakmıyor, 2012 yılında Bank of America’yı bile usulsüzlükle suçlayıp cezaya çarptırdı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu beni görevden alır mı diye bir endişesi yok belli ki.

Geriye, Zarrab’ın Türk bayrağı fonunda “25 milyara 200 ton altın ihraç edip Türkiye’nin cari açığının yüzde 15’ini ben kapadım” demesi kaldı,  İran hesabına petrol karşılığı altın kaçakçılığ suçlaması değil.

Bir de Zarrab’a, daha sonra Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un “Bilsem vermezdim” dediği başarılı işadamı töreni.
Halk Bankası’nın o zamanki Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın yatak odasındaki ayakkabı kutuları içine istiflenmiş 4,5 milyon dolar da kısa sürede medyadan silindi, unutuldu.

Şimdi Zarrab sorgulanıyor.

Savcı Bharara soruşturmayı yürütürken FBI Müdür Yardımcısı Diego Rodriguez ne demiş?
“Bugün ilan edilen suçlamalar, bu kişilerin gerçek ortaklarını gizlemeye çalışanlara bir mesaj göndermeli” demiş.

Zarrab’ın sorguda vereceği isimler önemli.

Bu isimler İran’dan da, Türkiye’den de olabilir. Kim bilir, bakarsınız Zarrab’ın Türk hükümetindeki bağlantıları üzerinden QAB’ye giriş vizesi aldığı iddia edilen İtalya’dan bile olur.

Ama FBI yetkilisinin bahsettiği mesajın daha çok iki adresi var gibi: İran ve Türkiye.'


EZGİ BAŞARAN

'Yani United States of America v. Rıza Sarraf. Yani Amerika Birleşik Devletleri Rıza Sarraf’a karşı.

İddianamede Sarraf’ın İran ambargosunu kırmak için yaptığı işlemlerin merkezinde Türkiye (Royal Holding, Durak Döviz) ve Suudi Arabistan’daki şirketlerin/bankaların (Mellat Exchange, Bank Mellat) olduğu belirtiliyor.

Bu para transferlerinde hayati rol oynadığını bildiğimiz Halk Bankası’ndan bahsedilmiyor.

Fakat bu demek değil ki, dava başladığında konu ‘oralara’ gelmeyecek. Doğal akış gereği gelecek çünkü Sarraf’ın 3 Aralık 2011’de İran Merkez Bankası’na yazdığı mektupta dediği gibi “ambargoyu zekice nötralize etmek ve fırsata çevirmek” için kurduğu sistemin göbeğinde duruyor Türkiye.

Türkiye ve Halk Bankası.

Davanın savcısı Preet Bharara’nın davayla ilgili sözlerine dikkat edin: “İddia edildiği gibi bu sanıklar (Rıza Sarraf, personeli Camelia Jamshidy ve İranlı Huseyin Najafzadeh) yıllardır ABD ambargosunu ihlal ediyor ve dünyadaki bir çok kurumu kullanarak kara para aklıyorlar. Federal suç işliyorlar.”

Ne diyor? “Dünyadaki bir çok kurumu kullanarak.”

Bu kurumlar nedir, nasıl Sarraf kurduğu sistemin içine dahil oldular, hangi para transferlerinde ne kadar kullanıldılar, hepsi araştırılacak, sorulacak.'


MEHMET Y. YILMAZ

Türkiye'de "hayırsever işadamı" unvanı kendisine layık görülen Reza Zarrab, Amerika'da tutuklandı.
Zarrab’ın, ABD bankacılık sistemini dolandırarak karapara akladığı, İran’a yönelik ambargoyu deldiği iddia ediliyor.

Aslında iddia ediliyor sözü de biraz tuhaf kaçıyor bu işte.

Çünkü biz burada biliyorduk ki, Reza Zarrab, İran’a yönelik ambargoyu Halkbank aracılığıyla ve “altın ve değerli taş ticareti” ile deliyordu.
Türkiye’de rahatça çalışabilmek için bakanları maaşa bağladığı, saat gibi pahalı hediyeler verdiği, elbise torbalarında, ayakkabı kutularında rüşvet dağıttığı bir sır değildi.

17 Aralık soruşturması sırasında bütün bunlar, kayıtlarıyla belgeleriyle ortalığa dökülmüştü.
O dönemin Halkbank genel müdürünün evinden de ayakkabı kutularında, banyo keseleri içinde milyonlarca liralık döviz ele geçirildiğini de hatırlıyoruz.

Reza Zarrab ve suç ortakları, Türkiye’de paçayı kolayca kurtardılar.

Nasıl ve neden olduğunu hepimiz biliyoruz.

Ama bu kez işleri zor.


İSMET BERKAN

İran asıllı Türkiye vatandaşı Reza Zarrab'ın Amerika'da tutuklanması ve hakkındaki iddianamenin hemen açıklanması gündeme bomba gibi düştü.

Bir hesaba göre Reza Zarrab, İran adına yürüttüğü ticarette yüzde 15 civarında bir komisyon geliri elde ediyordu. Yani, İran kendisine ait her 1 lira için 85 kuruşluk mal veya altın alabiliyor, 15 kuruş Zarrab’da kalıyordu.

Meşhur 17 Aralık dosyasında Zarrab’ın bu 15 kuruşların yaklaşık yarısını Türkiye’de rüşvet olarak dağıttığı iddia ediliyordu.

Şimdi Amerika’da yöneltilen suçlamalardan anlıyoruz ki, Zarrab sadece Halkbank’tan İran’ın izniyle bu ülkenin parasını çekip sonra da mal alıp bu ülkeye yollamıyordu, bir de bir nevi paralel İran bankası gibi hareket edip başka mal alımları için Kanadalı, Çinli veya Türkmen şirketlere para transferini o gerçekleştiriyordu. Bu transfer edilen paraların Zarrab’a İran tarafından nasıl verildiği henüz karanlık.

Konuşulan ve merak edilen şey, ABD’de Zarrab’a yöneltilen suçlamaların Türkiye’ye yöneltilip yöneltilmeyeceği. Şimdiden Türkiye’de bir nevi halk kahramanına dönüşen Amerikalı savcının, Zarrab’ın Kanada, Çin ve Türkmenistan’a göndermeye çalıştığı paraların kaynağında Türkiyeli bir banka olup olmadığını öğrenmesine bağlı bu durum.

Karikatürist Latif Demirci ise olayı böyle yorumladı;





İktidara yakın 15 gazete, Reza Zarrab’ın tutuklanmasını birinci sayfalarında görmedi!

Milliyet, Vatan, Habertürk, Yeni Şafak, Karar, Star, Akşam, Güneş, Sabah, Takvim, Yeni Akit, Milat, Türkiye, Diriliş Postası ve Zaman(kayyım esareti altında!) gazetesi, Zarrab’ın tutuklanma haberini iç sayfalarında gördü.



(Görsel T24'ten alınmıştır)





<< Önceki Haber Havuz görmedi Doğan yüklendi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER