Hücrede ölü bulunan polis müdürü Zeki Güven’in son mektubu

3 yıl önce Sincan Cezaevinde hücreye konan ve hücreden 40 gün sonra cansız bedeni çıkarılan Zeki Güven'in, eşine yazdığı son mektubu ortaya çıktı.

SHABER3.COM

Deniz Baykal'a kaset komplosu ile suçlanarak cezaevine konan Zeki Güven, 40  gün kaldığı hücreden hakim eşi Sevda Güven’e yazdığı son mektubunda Baykal kasetiyle ilgili hakkındaki iddialara da cevap verdi. Bold Medya'nın haberine göre Güven mektubunda iddiaların doğru olmadığını, hakkındaki yalan haberleri tekzip etmekten bıktığını söylüyor. 

Güven'in yazdığı mektup şöyle:

“Beni o gece önce (22 Mayıs) Çarşı Karakolu nezaretine koyacaklardı. Sonra fikir değiştirmişler. TEM’in nezaretini açtılar. İftar sonrası nezarete koydular. Teravih kılıp yatmıştım ki görevli gelip uyandırdı. TEM’e çıktık. TEM Müdürü gelmiş. Onunla mülakat yaptık. Elinde hakkımda çıkmış yalan haberlerden oluşan bir koçan. Güldüm. ‘Ya ben bunları tekzip etmekten bıktım, artık yetişemiyorum da…’ dedim. Senin de bildiğin abuk sabuk yalan haberler. Güzelce izah ettim. Oradan buradan derken, TEM müdürüyle ortak tanıdıklar çıktı. Bizim Hayati ile çalışmış. Ayşegül’ün vefatını duymamış. Hayati abiden ‘Terörist olmaz’ dedi. ‘Bizden olur mu?’ dedim. ’22 yıl bu devletin terör ve istihbarat biriminde çalışmışım. İnsanları işte böyle karalıyorlar.’ dedim.” ifadelerini kullanıyor.

Sevda Güven’in verdiği bilgiye göre de Baykal kaseti olayında Zeki Güven’e ilişkin suç isnadı ve iddia bulunmuyor. Çok sanıklı birden fazla usulsüz dinleme iddiası dosyası tek dosya altında birleştirildiğinden, bu torba davanın sanıkları ile birlikte aynı dosyada yargılandı. Dolayısıyla kaset olayında Güven’in ismi hiçbir yerde geçmiyor.

Zeki Güven, aynı dönemde Samsun Cezaevinde tutuklu olan eşi Sevda Güven’e, 22 Mayıs’tan 2018’den, 6 Haziran 2018’e kadar yazdığı günlük şeklindeki son mektubunda, yemeklerini yüksek tuz oranından dolayı yıkayarak yediğini tansiyon ilaçlarının ve gözlüklerinin verilmediğini söylemişti.

ZEKİ GÜVEN’İN MEKTUPLARININ ORİJİNALİ

Gözümün Nuru…
Çocuklarımın Annesi…
İlk ve Tek Sevdam…

Sana nasıl hitap etsem bilemedim. Benim için o kadar anlamın büyük ki… Hayat yoldaşım… Şimdi de cezaevi arkadaşım… Ne zorlukları beraber aştık birlikte… İnşallah Allah’ın izniyle bugünlerde geçecek ve biz yine çocuklarımızla mutlu ve mesut günler geçireceğiz.

TEM’in lavabolarının oradaki karşılaşmamızın “son” görüşmemiz olacağını nerden bilebilirdim. Bir daha göstermediler seni bana. Olsun her gece rüyalarımdasın… İlk geceden beri.

Beni o gece önce Çarşı Karakolu nezaretine koyacaklardı. Sonra fikir değiştirmişler. TEM’in nezaretini açtılar. İftar sonrası nezarete koydular. Teravih vs. kılıp yatmıştım ki görevli gelip uyandırdı. TEM’e çıktık. TEM Müdürü gelmiş. Onunla mülakat yaptık. Elinde hakkımda çıkmış “yalan” haberlerden oluşan bir koçan. Güldüm. “Ya ben bunları tekzip etmekten bıktım, artık yetişemiyorum da…” dedim. Senin de bildiğin abuk sabuk yalan haberler. Güzelce izah ettim. Oradan buradan derken, TEM müdürüyle ortak tanıdıklar çıktı. Bizim Hayati ile çalışmış. Ayşegül’ün vefatını duymamış. Hayati abiden “Terörist olmaz” dedi. “Bizden olur mu?” dedim. “22 yıl bu devletin terör ve istihbarat biriminde çalışmışım. İnsanları işte böyle karalıyorlar.” dedim.

Neyse vakit geç olmuştu. Beni tekrar nezarete koydular. Biraz uyumuştum ki, bu sefer parmak izi alacağız diye uyandırdılar. Emniyetin içinde ellerim kelepçeli epey bir tur attırdılar. 50 metrelik yeri 300 metre yürüdük. Anlayacağın sirk maymunu gibi teşhir ettiler.

Gösteri bununla da bitmedi. Bahçeye çıkardılar. Orada da gazeteciler varmış. Görüntü ve resim aldırdılar.

Gece tansiyon ilaçlarımı eczaneden temin edin dememe rağmen getirmediler. Parmak izinden sonra adliyeye gidiyorduk. Yolda evde arama yapıldığını söylediler.  “Gözlüklerimi getirir misiniz?” dedim, onu da getirmediler.

O gün anladım ki meslektaş meslektaşın “kurdu” imiş. Aradan 15 gün geçti hala yakın gözlüklerim yok, 1 haftadır tansiyon ilaçlarımı alabiliyorum. Detaylarını yazacağım ilerde.

Anlayacağın hayatında benimle tek bir dakika çalışmamış, beni tanımayan insanlar hakkımda gazete yalanları ile hüküm verip, karar veriyorlar.

Hakkımda hükmü çoktan vermişler: Suçlu. Hem de idamlık… Öğleye doğru adliyeye gittik. SEGBİS bekledik. Önce 5 gibi Selfet Giray bağlandı. 10 dakikada tutuklama dedi. İftardan sonra da 14’e bağlandık. O da 10 dakikada tutuklandı.

Gece H Tipi Cezaevine getirdiler, saat 23 filandı. 4 kişilik bir koğuşa tek başıma koydular. İçerisi epey pamukçuk bağlanmış, tozlu idi. Üst katımda hücreler vardı. Tamamı adli suçlular. Disiplin cezası almışlar. Pencereyi açtım. Yanık yanık İbrahim Tatlıses çalıyor. Sahur için bir şeyler getirdiler. Onları yedim. Yatağımı yapıp uyudum.

Sabah uyandığımda her yerden bağırışlar. “Müdür hoş geldin”, “Müdür geçmiş olsun” üst kattaki adli suçlular. Bende tek tek cevap verdim camdan. Meğer gece haberlerden izlemişler. Bu arada adliyedeki katip de söylemişti. “Abi o müdür siz misiniz, az önce televizyonda izledim” diye.

Kendimi HANİBAL kadar cani hissettim birden : ))) Öyle bir haber yapmışlar ki… 50 tane ev değiştirmişiz, kılıktan kılığa giriyormuşuz. Ya dedim 2 yıldır aynı evde oturuyoruz. Kira kontratı da ortada. Kılık değiştirsek yakalanmazdık zaten. Kaçtığımız da yoktu. Bu eşgal ile ortadaydık. Emniyet kendi beceriksizliğini örtmek için vermiş gazı piyasaya.

O gün bir iki saat sonra avlu açıldı. Bizim adli mahkumlar ‘Abi bi uca gel de pencereden görelim’ dediler. Ben de ‘Yüz görümlüğü isterim’ deyince kahkaha koptu. Gelene kadar camdan benimle muhabbet ettiler. Biri 2 adam öldürmüş. Diğeri bildiğin White Color… Yapmadığı iş kalmamış.

Yine eskiden Emniyet’ten tanıdık Deli Ziya diye bir müdür vardı. Onun arkadaşı… O da cinayetten içerideymiş. O da sesleniyor. Anlayacağın meşhur olmuşuz orada.

Hemen kantin ve revir talebim oldu. İlaçlarımı alamıyordum. Gözüm görmüyordu. Kantini o gün halledip bir güzel temizledim koğuşu. Revire de perşembe çıkardılar. Kan verdim. Diyetisyene, nefroloğa ve göze sevk verdi Dr. Hanım.

Dr Hanım da Şırnak’ta çalışmış. Epey lafladık onunla da. Ortak dostlar çıktı. ‘Sevkler çok dolu. Biraz zaman alabilir’ dedi. Bana kullandığım ilacı yazmak için tansiyon takip kartı verdi. Koğuşa gittim. Biraz sonra ‘Ziyaretçin var’ dediler. Baban ile annem birbirlerinden habersiz ayrı ayrı gelmişler.

Senin Samsun’a götürüldüğünü onlardan öğrendim. Kıyamam. Oruç oruç yol nasıldı. Zor gelmiştir. Biraz onlarla konuştuk, sonra ayrıldılar. Cuma sabahı, yani bugün (25 Mayıs) ‘Sevkin var hemen hazırlan gideceksin’ dediler. Saat 2 gibi çıktık. 5 gibi de Sincan’daydık.

Yolculuk iyiydi. Yormadı. Burada da dubleks koğuşa verdiler. Üst yatakhane. Altta banyo, WC ve mutfak var. Yine yalnızım. Şimdi biraz temizlik yaptım. İftarımı açtım. 10-15 dk kestirmişim. Uyanınca aklıma sen geldin. Bu satırları karaladım.

Senin yakalandığını söylemek için evi aradıklarında kızım Zehra açmış telefonu. ‘Dedem evde yok’ derken babam girmiş içeri. Telefonu almış. Ona söylemişler yakalandığını. Annen yine klasik hareketi dövünmeye başlamış.

Zehra ‘Ne oldu?’ deyince, ‘Sana şimdi söyleyemeyiz’ demiş babam. Halbuki söyleseler, benim kızımın ne kadar akıllı ve olgun olduğunu hala anlayamadılar. Ertesi gün evde tablette oynarken babam yanına yatmış. ‘Bana söylemeseniz de ben haberleri izledim. Üzülüp durmayın, biraz yatarlar içerde, namaz kılar, Kuran okurlar, 1-2 aya da çıkarlar. Siz üzülmeyin’ diye onlara telkin vermiş. Kızımla bir kez daha gurur duydum. 10 yaşında değil sanki 18 yaşında.

Babam abisine de senin avukatla gönderdiğin mesajı söylemiş. ‘Derslerine çalışsın, bizim için en büyük ödül, gururlandıracak şey’ o olur diye.

Bu arada Setoş’a da ayrı bir paragraf açmak isterim. Kızcağız ikimiz için de ayrı ayrı gözaltı çantası hazırlamış. Muhtemelen Marziye ablayla. Allah onlardan razı olsun. Çok duygulandırdı beni.

Bu mektubu yazarken senin adli durumunu hala bilmiyorum. İnşallah serbest kalırsın da bende mektubu eve atarım.

Senden haber alana kadar da yazmaya devam edeceğim.

26 Mayıs 2018

Yarim… Avlu bildiğin Eskişehir’deki evin bahçesi: )) 16 adım uzunluk, 6 adım genişlik. Bir farkla her yer beton. Toprak olsaydı kendi ürünümüzü yetiştirirdik. Muazzam güneş de alıyor. Bugün 29 dakika oturdum güneş altında. D vitamini takviyesi.

Öğleden sonra müthiş bir yağmur başladı. Elbiselerle attım kendimi. Yarım saat yürümüşüm. Onları bir güzel yıkayıp astım. Tavsiye ederim. Çok iyi geldi. Hem güneş, hem de yağmur. 2 gün kantin kapalı. Pazartesiye kadar pinekliyorum. Yoksa bugün epey bir temizlik yapacaktım. Koğuş genel olarak temiz. Biraz mutfak ve banyoya el atacağım.

Senden bugün de bir haber alamadım. Onun için merak içindeyim. Rabbim bir çıkış nasip etsin.

28 Mayıs 2018

Bugün önce psikoloğa sonra da doktora çıktık. Öncesinde kurum müdürü ve yardımcıları benimle görüştüler. Öğleden sonra 2 tane tebliğ evrakı aldım. 1. Beni “Azılı teröristler, tehlikeli sanıklar” listesine almışlar. Bu nedenle 08.00-20.00 arasında olan bahçe hakkım 09.30-10.30 günde 1 saate indirilmiş.

2. Televizyon hakkım da elimden alınmış!! Ne güzel değil mi??? 50 bin kişinin katili, bebek katili ve hükümlü APO tv seyredip adada rahatça dolaşabiliyor, odasında tv izleyebiliyor. Ama yıllarca PKK ile mücadele etmiş ben, üstelik tutuklu olmama rağmen, alenen suçlu ilan ediliyor ve elimden haklarım alınıyor. Allah’a havale etmekten gayrı elimden bir şey gelmiyor. TUTUKLULUK hakkımda cezalandırmaya dönüştürülmüş durumda.

30 Mayıs 2018

Bugün hastaneye göz doktoruna gittim. Sol göz pert olmuş. Hani şişiyordu ya. Uzağı göremiyor. 1,5 derece yakında da sol 2,5 sağ 1,5. En son 1,25 idi. 3 yılda artmış. Solda ne olduysa sıkıntı var anlaşılan.

31 Mayıs 2018

Revire gözlükçüler numune göndermiş 5’er tane. İçinden 1 uzak 1 yakın seçtim. 1 haftaya gelirmiş öyle dediler. Şu an hiçbir şey okuyamıyorum. Kantin listesi verdiler. Ne var ne yok onu bile göremiyorum. Yemekler için dilekçe vermeme, doktora söylememe rağmen tuzsuz yemek verilmiyor. Çareyi yemekleri yıkamakta buldum. : ))
Gelen yemeği salçasından ve tuzundan ayırmak için bildiğin yıkayıp suda bekletiyorum. Taneli yemeklerde oluyor da. Çorba pilav, cacık vs’de olmuyor. Onları da kontrollü yemeye çalışıyorum. Dr. tuz sana ZEHİR demişti. Bildiğin zehirleniyorum şu an. Bakalım sesimi duyan çıkacak mı?

2 Haziran 2018:

Çok şükür bugün TUZSUZ DİYET yemek geldi. Afiyetle bir akşam yemek nasip oldu. 15 gün sonra ELHAMDÜLİLLAH…

DEVAMI 3. SAYFANIN ARDINDA

Bu sayfa en son okunacak.

NOT: Her mektuba bir sayı vereceğim. Arada kaynayan olmasın diye.

NOT 2: Az önce gözlüklerim geldi. Elhamdülillah 5/6/2018

5. sayfa

Gülüm zarf küçük. Daha fazla kağıt kaldırmaz. Benden şimdilik bu kadar. Benim gözlük gelene kadar biraz irice yazarsan iyi olur. Ancak okuyabilirim. Bir de kalın yaz, bastırarak. Seni çok merak ediyorum. Bana detaylıca yaz emi. Seni seviyorum kendine dikkat et. Allah’a emanet ol. Hoşça kal. Kocan 













<< Önceki Haber Hücrede ölü bulunan polis müdürü Zeki Güven’in... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER