Işık alır ışık verirler
Cenab-ı Hak matmah-ı nazar ve ışık evler edinme hususunda Hz. Musa ve Hz. Harun Aleyhisselamlara buyuruyor ki: “Kavminiz için Mısır’da kıble olacak (herkesin gözü kıble gibi oraya dikilecek matmah-ı nazar evler hazırlayın, evlerinizi ibadet yeri yapın, namazı hakkıyla ifâ edin ve ey Musa müminleri müjdeleyin) diye vahyettik.” (10/57)
Kur’an-ı Kerim her türlü ibadet yerlerinin yasaklanmasına rağmen Allah’ın izniyle açılan ışık evlerden bahseder:
“Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun misali, tıpkı içinde lâmba bulunan bir kandil gibidir. Lâmba bir cam içinde, o cam da sanki parlayan incimsi bir yıldız!.. Bu lâmba, ne yalnız doğuya ne de yalnız batıya mensup olmayan kutlu, pek bereketli bir zeytin ağacından tutuşturulur. Bu öyle bereketli bir ağaçtır ki, neredeyse ateş değmeden de yağı ışık verir. Işığı pırıl pırıldır. Allah dilediği kimseyi nuruna iletir, gerçeği anlamaları için insanlar için böyle temsilleri getirir. Allah herşeyi bilir. O NUR’a, Allah’ın, yükseltilmesine ve içlerinde kutlu isminin zikredilmesine izin verdiği EVLERDE kavuşulur. Oralarda sabah-akşam O’nun şanını yükselterek tesbihat yapan öyle YİĞİTLER vardır ki, ne ticaretler, ne alım-satımlar onları Allah’ı zikretmekten, namazı hakkıyla ifâ etmekten zekatı vermekten alıkoyamaz. Onlar kalblerin ve gözlerin dehşetten hâlden hâle döneceği, alt üst olacağı bir günden korkarlar.” (24/ 35-37)
M. Fethullah Gülen Hocaefendi, “Işık Evler” yazısının bir bölümünde diyor ki: “Işık evlerde hava kararıp, gece o sihirli atmosferiyle bir yanı sarınca, birden bire her şeyin dili ve edası değişir; her ses, kalb atışlarının ritmine uyar, her söz bir büyü halini alır… Açık beyan yerini remizlere, işaretlere bırakır… Ve evin içi, sabah saatlerinde güneşe uyanan bir KOVAN’a döner… Derken sırlı ve sihirli gelip gitmeler başlar. ÇİÇEK-KOVAN arası gelip giden arılar gibi IŞIK ALMAK, IŞIK VERMEK ve NURDAN DÜŞÜNCELERLE petekler örmek için bu büyülü konup kakmalar ta gece yarılarına kadar sürer. Hemen herkesin ruhunda ayrı bir derinlik oyan geceler, ışık evlerin ışık süvarilerine dâhiyane ilhamların kapılarını aralar; onları dâhiyane düşündürür, dâhiyane konuşturur ve onlara, gönüllerine benzeyen yüksek mefkûreler, hülyalarına benzeyen renkli arzular aşılar ve sırlarının altındaki en gizli fikirleri ortaya çıkarır. Onları geçmişin hatıraları ile mest eder ve geleceğin hülyalarına doğru şahlandırır. Her şeye ledünnî bir lezzetin sindiği ve gönüllerin güzelliğe, ümide, neşeye, aşk ve şevke koyduğu teheccüd saatlerinde, gözden gönüle, gönülden tâ fezanın derinliklerine kadar her yerde karanlıkların bozguna uğradığı ve her yanı ışıktan bir atmosferin sardığı hissedilir. Bu hülyalı mavilikler içinde, evlerde, sokaklarda, yol boylarında göz kırpan ışıklar, yıldızlarla bitevî bir tablo teşkil ediyor gibi uç uca yan yana gelir ve bu iki dünya arasında gelgitler başlar.. ve her şey, herkes âdeta semâvileşir…
“Işık evler, gelmiş-geçmiş mukaddes binaların en velûdu, en doğurganıdırlar…” (Günler Baharı Soluklarken)
Genceli Nesîmî’nin GÜL şiiri gibi, bu ışık evlerde de, Nur alır, nur satarlar... Nurdan terazi kurarlar… Çarşı Pazar nurdur, nur…
İnşaallah bu ışık evler, Üstadımız ve daha sonra Zübeyir ve Bayram Ağabeyler gibi zatların dönemindeki fonksiyonlarına denk güzelliklere günümüzde de mazhar olurlar…
Bu haberler de ilginizi çekebilir
En Çok Okunanlar

SAFVET SENİH

CUMA KARAMAN

ERTUĞRUL İNCEKUL

ABDULLAH AYMAZ








