IMF’nin şartlarına boyun eğmekten başka şansları yok

İstanbul seçimleri ile ekonomideki kriz hâli, tırmanmaya devam ediyor.

SHABER3.COM

İktisatçı yazar Mustafa Sönmez, bugünkü tabloyu anlatırken 2001 krizini hatırlatıyor.

“Çünkü o krizin sonunda bir AKP fenomeni ortaya çıktı” diyen Sönmez, “O yıllarda, yüzde 60’ı bulan enflasyon ortamında beklenen yabancı kaynak girişi de olmadı. Türkiye ekonomisi yabancı kaynak girişi olmayınca büyümüyor” ifadesini kullanıyor.

Dış iklimin AKP’ye sıçrama sürecinde yardımcı olduğunu söyleyen ekonomist, sözlerini şöyle açıyor:

“Çünkü dışarıda bir dönem para bolluğu vardı ve para gidecek adres arıyordu. Türkiye’yi borç verilecek ülkelerden biri olarak gördüler. Fakat 2013’ten sonra, küresel sistemin krizinin aşılmasının ardından şartlar değişti. ABD Merkez Bankası, ‘Krizi kontrol altına almak için bastığımız paraları yavaş yavaş toplayacağız’ dedi. Faizleri yükseltmeye başladılar. Bu andan itibaren Türkiye gibi ülkelere gelen yabancı para yüzünü ABD’ye döndü. Bu denli para girişine alışmış bir Türkiye ekonomisi bocalamaya başladı. Çünkü yıllardır alınan dış parayla döviz üretilemedi ve bu para hep iç pazara harcandı. Sonuçta da borçlar ödenemez duruma geldi ve Türkiye riskli ülke oldu. 2013 sonrasında kısmi iniş çıkışlarla bocalama dönemi başladı. O döneme kadar, konut, inşaat ve kent yatırımlarıyla büyüyen bir AKP sermayesi de çıkmıştı ortaya. Politik olarak da iktidar sendelemeye başladı. 2013’te Gezi Ayaklanması bunun bir örneğiydi. Sonra Gülencilerle çatışması nedeniyle bir kan kaybı yaşadı. Kürt siyasetiyle olan ilişkisinde de sarsıntılar oldu. Bütün bunlardan sonra AKP’nin kimyası da değişti. Daha otoriter bir iktidar haline geldi."

“Türkiye riski müthiş artmış bir ülke olarak artık dışarıdan da para bulamıyor” diyen Sönmez, “Bu anlamda diğer benzer ülkelerden de epey ayrışmış durumda. Burada dönüp dolaşıp gideceği yer sonunda IMF. Piyasadan bulamadığı parayı IMF’den bulup, IMF’nin şartlarına boyun eğmekten başka şansları yok. Ama onun da ABD ile ilişkilere bağlı olan birçok şartı var” görüşünü dile getiriyor.

Sönmez’e göre, “tekrar seçim kararı yeni bir türbülans yarattı.”

“Takvimde seçim varsa, herkes ‘bekle gör’ pozisyonuna geçer” diyen Sönmez, “Dolayısıyla yatırım ve tüketim niyetleri ertelendi. Herkes kendisini güvende hissetmek için daha çok dövize yönelir. Seçim, yani bekleme konjonktürleri hep böyle sonuçlar doğurur” ifadesini kullanıyor.


Son dönemde, kredilerin geri dönmediği konuşuluyor. Sönmez, kamu bankalarının Hazine’den sermayelendirerek yüzdürmeye niyet ettiklerini söylüyor ve şöyle devam ediyor: 

“Kendilerince böyle bir çözüm buldular fakat özel bankaların alacakları hâlâ ciddi bir muamma. Bunun çok sert icra iflas meselelerine yol açmaması için, özellikle seçim öncesinde bankalara baskı yapıldı. “Kredileri yapılandırın ve yüzdürmeye çalışın” denildi. Sonradan Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın yerel seçimlerin ardından yaptığı konuşmada, en fazla batık kredinin olduğu inşaat ve enerji sektörleri için kimi tedbirler düşünüldüğü ortaya çıktı. Fonlar kurup, borçla hisse senedi takas ettirip yükünü de Hazine’ye yıkan arayışlara girdiler. Konutla ilgili bir adım attılar. Ziraat Portföy fonu kurdurdular ve bu fon satılamayan konutları kendi bünyesine alacak, bankaların alacaklarıyla bunları takas edecek, fondaki varlıklar gösterilerek birtakım kâğıtlar türetilecek ve bu kâğıtlar satılmaya çalışılacak vs. Aslında şunu biliyoruz. Konut fiyatları düşmüş vaziyette. Bu kâğıtlaştırılacak. Gayrimenkul varlığın para etmeyeceği çok açık. Dolayısıyla bu fon, dönüp dolaşıp zarar yazacak. Zarar kamu bankasının zararı olacak, bu zarar da Hazine’nin zararı olacak."
<< Önceki Haber IMF’nin şartlarına boyun eğmekten başka şansları yok Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER