'Irak'ın kayıp hayallerinin peşindeyim'

Adı diktatörlük, savaş ve acziyetle anılan Irak'tan genç bir yönetmen çıktı ve ülkesinde yaşananların adeta bir özetini sundu.

'Irak'ın kayıp hayallerinin peşindeyim'

12 yıldır sinema eğitimi için Avrupa'da yaşayan 28 yaşındaki bu genç yönetmen, Muhammed el-Deredcî, 9. Uluslararası Sinema Tarih Buluşması'nda yarışan filmi "Ahlaam-Rüyalar"da Irak'ın hem işgal öncesi hem de işgal sırasındaki durumunu anlatıyor. Filmin sonundaki notlardan biri, filmin, diktatörlükler ve savaşların ezdiği insanlara adandığını söylüyor. Diğeri ise filmin Kareer el-Deredcî'nin anısına olduğunu. Kareer, yönetmenin, 10 yaşındayken Amerikan bombardımanında ölen yeğeni. Film, üç karakter üzerinden geri dönüşlerle ilerliyor. Ahlaam, İngiliz dili ve edebiyatı eğitimi alan, yakında evlenecek bir genç kız. Mehdî, son sınavlarını verip doktor olan; ancak Baas üyesi olmadığı ve babası da siyasî suçlu olduğu için master yolu kapanan bir genç. Bir de saçkıran tedavisi için para bulup askerden kaçmaya niyetlenen Hasan ile en yakın arkadaşı Ali. Saddam döneminde başlayan bu hikâye, maalesef kayıplar ve perişanlıklarla ilerleyip Amerikan bombalamaları ve işgaliyle en üst noktaya ulaşacaktır. Düğün günü evden zorla götürülen ve bir daha kendisinden haber alamadığı nişanlısının ardından deliren Ahlaam, akıl hastanesine yatırılır. Amerikan bombardımanı sırasında gözünün önünde ölen arkadaşı Hasan'dan sonra aklî dengesini yitiren Ali de. Mehdî ise onların doktorudur; çaresiz ama umutlu… Pek çok festivalden ödül alan ve Irak'ın Oscar aday adayı olan film, gerçek olaylardan yola çıkılarak yazılmış. El-Deredcî, bir gece BBC'de rastlamış Ahlaam'ın hikâyesine: "Bağdat'ta bir akıl hastanesinin bombalandığı söyleniyordu haberde. O sırada beyaz elbiseli ve anlaşılmaz şeyler söyleyen bir kadın gördüm; oradaki hastalardan biri. O beni şoke etti. O gece rüyamda, aynı kadını Bağdat sokaklarında koşarken gördüm. Uyanıp hemen basitçe yazdım bunu." Yönetmen, benzer bir sahneyi 2 ay sonra Bağdat'a gittiğinde yaşamış. Sokakta kimsenin umursamadığı iki akıl hastasını, hastaneye götüren el-Deredcî, orada 3 hafta geçirmiş ve filmin hikâyesi de bu arada tamamlanmış. Çekimleri, 2004'te Bağdat'ta gerçekleştirilen filmdeki insanlar, Saddam döneminde kaybettiklerini, işgal döneminde arıyorlar. Bunu bir özeleştiri olarak görmek mümkün; zira yönetmen "Her iki dönem de Iraklıları ve onların hayallerini yıktı. Filmdeki 'kayıp' temasının önemi de bu. Ama ben bu arada Iraklıların hatalarını da göstermeye odaklandım; çünkü hatalarımızdan ders alıp öğreniriz." diyor. Bu anlamda, film pek mutlu sonla bitmese de el-Deredcî umudunu koruduğunu söylüyor. Bu sadece boş bir umut değil; Irak'ın tarihine ve kültürüne güveniyor. Irak'ın, Batı aynasında 'ölüm, kaçırma ve kimyasal silah'larla yansıtılmasını eleştiren genç yönetmen, "Olayın insanî yanını görmüyorlar. 'Ahlaam'ı yapma sebebim de budur. Yeni filmimde de insanlara Irak'ın büyük bir tarihi ve büyük bir geleceği olduğunu göstereceğim." diye konuşuyor. Zaman
<< Önceki Haber 'Irak'ın kayıp hayallerinin peşindeyim' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER