Nijerya'da hayat var

Eğitim gönüllülerinin hasret kokan, insanlık adına gelecek muştuları fısıldayan hicret hikayeleri getirmişti bizi buralara.

Nijerya'da hayat var

Yeşeren Ümitler Ekibi Nijerya'da ... Nijerya'daki ilk günlerimiz. Eğitim gönüllülerinin hasret kokan, insanlık adına gelecek muştuları fısıldayan hicret hikayeleri getirmişti bizi buralara. Gitmeyin diyenler olmuştu… Gitmeyin orada sıtma var,tifo kol geziyor… Bu cümleler Nijerya'da yaşayan insanlar,en çok da eğitim gönüllüleri adına incitmişti beni. Gitmeliydik çünkü orada Türkiye'nin 17 okulu 1 üniversitesi vardı. Demek ki orada yaşanılası ve ibret alınası hayatlar vardı. Tifo ve sıtma teferruattı… Başkent Abuja'daydık. Afrika'ya ait zihnimde ne varsa harmatan rüzgarlarına karışıp gitmişti çoktan. Kara Afrika'nın beyaz eğitim gönüllüleriyle sütlü kahve tadında sergilediği uyumdu, belki de bunu bana düşündüren. Son derece medeni ve insanca. Abuja kız kolejinde etrafımızı saran öğrenciler Türkçe pratik yapma telaşındaydı biz ise İngilizce. İsimler, Rukayye,Ayşa,Amina,Fatımaydı konuşma dilimiz ise Türkçe. Pratik yapma telaşım bir anda esmer tenlerden dökülen Türkçe'nin fesahatinde eriyip gitti. Türkçeye ne güzel bir renk kattıklarını biliyorlar mıydı acaba? Tanışma faslından sonra onlar öğrendiklerini hayata geçirme mutluluğuyla ayrılıyorken yanımızdan ,en yakındaki öğretmenin ellerine sarılmak geldi içimden. Henüz 22 sinde ve henüz 2 aylık muhacir Havva öğretmen karşıladı bizi. Hasretle sarıldık birbirimize. O, geride bıraktıklarının hasretini gideriyordu . Bense sıkı sıkı sarılarak adeta yek vücut olmaya çalışıyordum. Belki de bir gün Havva hoca olabilirim diye… --Ben buralara gelme hayaliyle okudum üniversiteyi diyor Havva öğretmen. Gıptayla bakarken yüzüne kelimeler düğümlendi boğazımda. Güçlükle: --Ya ailen? diyebildim. Nasıl gönderdiler seni buralara? -- Babamın ümidi ve hayaliydim ama Nijerya teklifi gelince hayır diyemedim. Babama Afrika'nın ihtiyacını anlattım ikna olmadı. Hayalimi anlattım kendi hayalleriyle çakıştı. Sonunda onu ikna etmek gönül mimarıma düştü. Rüyasında sıkı sıkı sarılmış ona gönül mimarım. Gitsin demiş anneme. Geldim ama babamla hala telefonda konuşamıyoruz… Odayı derin bir sessizlik kapladı.Burada kelimeler hükmünü yitirmişti. Bu anın bende hiçbir zaman kelime karşılığı olamadı… Nijerya'ya gelirken valizimin yanı sıra bir de dostların gönderdiği hediyeleri,siparişleri ve selamları getirmiştim. Abuja'da Nil üniversitesine gittiğimde, İklime hocayı sordum herkese bendeki emanet selamı ulaştırmak için. Posta güvercini gibi adres ararken, güler yüzlü, samimiyeti yüzünden okunan biri yaklaştı yanıma. İşte dediler aradığınız İklime hoca. İçimden; --Söylemeseydiniz de bilirdim dedim. Tıpkı dostlarının anlattığı gibi… Telaşı vardı selamlaşabildik sadece ama ben kırk yıllık dostumu görmüşçesine huzur doluydum. Kısa süre sonra elinde hediye dolu hasır bir sepet ve can yoldaşı Muhsine ile geldi yanımıza. İklime hoca Kırgızistan'ın ilk eğitim gönüllülerinden. Uzun yıllar Kırgızistan'da kaldıktan sonra Nijerya düşmüş nasibine. Aslına bakılırsa Nijerya'nın bahtına düşmüş İklime hoca .Ne güzel bir baht…Neden mi? Gittikçe koyulaşan sohbetin arasında İklime hoca: --Geçen gün yurda yılan girmişti öldürdük hocam dedi. Şaşkınlıktan dilim tutulmuş, muhtemelen de gözlerim yuvasından fırlamıştı. O ise günlük işlerden birini anlatır gibi devam etti: --Ne yapalım hocam kampus arazisi büyük ve yeşillik. Doğal hayatın içindeyiz. Burada insanlar yaşıyorsa biz de yaşamak zorundayız dedi.Anladım ki İklime hoca çoktan Afrikalı olmuştu. O ortama ilişik duran bendim sadece… Muhsine hoca Kırgızistan'daki Türk okullarının ilk meyvelerinden. Amerika'da eğitimini tamamladıktan sonra ,Nil Üniversitesi'nin eğitim gönüllülerine taze kan olmuş. Yüzündeki ciddiyet, duruşundaki ağırlık üstlendiği sorumluluğun farkındalığını gösteriyordu.İçimden şu dizeler geçiverdi, tutamadım: İklime ile Muhsine Bahçıvan ile Meyve Meyveler bahçıvan olmuş Yeni filizler peşinde Muhsine hoca başka Muhsinelerin elinden tutuyordu. Dünya bahar şarkılarının bestesini yapıyordu. Güftesinde daha nice eğitim gönüllülerinin fedakarlık destanları vardı. Kampüsün içinde arabayla yol alırken “içinden nehir geçen şehirleri” yazan edebiyatçıları düşündüm. Abuja'ya gelselerdi, kuvvetle muhtemel içinden nehir geçen Nil Üniversitesi'nin yerine, buradaki eğitim gönüllülerini yazarlardı. Kalemlerinin mürekkebi yeter mi onu bilemiyorum… Sıtma, tifo buralarda hakikaten teferruat, grip makamında ağırlanıyor. Ama Nijerya şartlarında gönüllüler için biraz ağır bir misafir. Onlar sıtmayı ağırlayıp memnun gönderme olgunluğunda. Telaşsız, son derece teslim. Hatta bu vaziyette misafir bile ağırlayabiliyorlar. Onlardan biri de bizdik. Bu izlenimleri Kaduna'da bizi kabul eden Şerife ablanın evinde edindim. Düşündüm ki evin üç ferdinin hasta olduğu bir durumda misafir kabul eder miydim? Kabul edilebildiğini öğrendim tüm sıcaklığı ve samimiyetiyle. Dünyayı gönlüne sığdırmanın yolu buradan geçiyor olmalı. Zira Nijerya Şerife-Mehmet Ali çiftinin ilk hicret diyarı değil. En büyük çocukları Emine Türkiye'de doğmuş, Tacikistan'da İlkokulu, Hindistan'da ortaokulu okumuş. Burada liseyi okuyor. Ufku açık, donanımlı, sinesi insan sevgisi ile dolu,dünyalı bir nesil yetişiyor. İlk gittiğim şehre karanlıkta girmeyi sevmem. Sanki bir kaçak gibi giriyorum şehre, sanki gündüz olsa dağ, taş, insanlarla selamlaşıp, kucaklaşacağım. Bilemiyorum benimle aynı hissi paylaşan var mıdır? Nijerya'da her gece farklı bir eyalete yaptığımız yolculuklarda, çok ca yaka paça oldum bu duygularla. İşte Yobe eyaletine gidiyorduk ve gecenin siyah örtüsü Yobe'yle sarmaş dolaş olmuştu çoktan. Şehirle hoş beş etmek yine sabaha kalmıştı Yalnızlık çöküverdi içime birden oysa ki kalabalık bir minibüsün içindeydim. Büyük bir arazi üzerine kurulmuş eğitim kompleksine ulaşamamak belki de beni bu düşünceye sürükledi. Büyüklük karşısında insan acizliğini fark ediyormuş demek ki. Gecenin karanlığında fark edebildiğim tek şey birbirinden uzak birkaç bina ve çakıllı yollar. Müstakil bir evin önünde durduk . Valizler elimizden bir kuş misali uçup evin kapısına bırakılmıştı misafirperver ev sahipleri tarafından. Bize de davete icabet düştü. Duyguların hallaç pamuğu gibi savurduğu bir yolculuk yorgunluğu, ancak uzanarak geçer sanırdım. Yobe'deki eğitim gönüllüleri öyle samimiydi ki tüm yorgunluğum gitti ,ruhumdaki yaralara ilaç oldu. Diğergam ve çok çalışkan bu ekibin başında Nurefşan öğretmen vardı. Onun her anı dolduran vakit tanzimi ve dertli yüzü Yobe'li öğrenciler için ümidin ta kendisiydi… Sohbet sohbeti açtı Nijerya'nın eskilerinden Tuğba hocanın hikayesi geceye damgasını vurdu: Nijerya'ya ilk gelen grupların birinde tek bayan olarak gelmiş Tuğba hoca. Gündüz okulda öğretmen, gece yurtta müdür olmuş. Öyle günler olmuş ki Türkçe konuşmayı özlemiş. Ana dil bu özlenmez mi? Gurbet soğukluğunda insanın içini ısıtıverir herhalde ana sıcağı gibi… Ama olsun, savaşın olmadığı, insanların kardeşlik destanı yazdığı bir dünya için barış soluklayan bir nesil yetişiyordu. Böyle bir gelecek için nelerden vazgeçilmez ki…Yardan da geçilir, serden de…Tabii geçebilene…Selam olsun bu eşiği aşan eğitim gönüllülerine… EMİNE ULU
<< Önceki Haber Nijerya'da hayat var Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER