AK Parti, İstanbul'u kaybetti mi?

Zaman Gazetesi yazarı Bülent Korucu, Baykal'ın son çıkışını ve İstanbul'un önemini yazdı

AK Parti, İstanbul'u kaybetti mi?

Anketlere güvensizliğini her fırsatta dile getiren CHP lideri Deniz Baykal, İstanbul'da AK Parti'yi geçtiklerini söyleyen ankete atıf yaptı. Klasik, 'Ben ankete anket demem, beni birinci çıkarmazsa' tavrı. Kamuoyu araştırmalarında ter dökmüş biri olarak bu çifte standardı belirleyip meseleye geçelim: İstanbul neden önemli? Seçmen sayısının fazlalığı ve Parlamento'ya soktuğu üye sayısı İstanbul'u tek başına önemli kılmaya yeter. Ancak bunu ikinci planda bırakacak özelliklere sahip İstanbul. Her şeyden önce Türkiye'nin aynası. İstanbul'u alan Türkiye'yi kazanıyor. Yıllarca ANAP'ın lokomotifi oldu, Refah geleneği patlamasını ona borçlu, Tansu Çiller, İstanbul'a giremediğinden DYP'deki erozyonu durduramadı. Bütün partiler için önemli İstanbul, ama AK Parti için daha önemli. Başbakan Tayyip Erdoğan kendini İstanbul'la özdeşleştiriyor, hâlâ çok yakından takip ediyor. Kaybederse, en stratejik mevzisi düşmüş olacak. Bu kayıp, sayısal yenilginin ötesinde psikolojik hezimete bile dönüşebilir. Ancak, diğer partilerin bu gerçek doğrultusunda proje ürettiğine dair bilgilere sahip değiliz. Son açıklamasına kadar Baykal'ın şehrin ismini telaffuz ettiğini dahi hatırlamıyoruz. Her ilde başarıyı etkileyecek üç sacayağı var. Teşkilat, yerel yönetimler ve parlamenterler sahadaki aktörler olarak partilerin performansını belirliyor. Teşkilattan başlayarak kritiğe tabi tutalım. AK Parti il teşkilatı, iddialı hedeflerini gerçekleştirmek için işi sıkı tutuyor görüntüsünde. Mahalle toplantıları, en azından katılımını sağladıkları gazetecilere bu fotoğrafı veriyor. Son kongrede yönetime taşınan yeni isimler de bu yargıyı pekiştiriyor. CHP il teşkilatı, adet üzere gergin geçen kurultay sonrasında, Baykal'ın adayı Şinasi Öktem'le devam kararı aldı. Muhalefetin adayı olarak Altan Öymen'in çıkması, çekişmenin büyüklüğünü gösteriyor. İstifalar ve ihraçlar da problemli yapının diğer göstergeleri. İkinci ayak olan yerel yönetimler, vatandaşa birebir hizmet götürme ve kaynak aktarma aracı. Su ve kanalizasyon gibi klasik hizmetler yanında, sosyal fonlarla yapılan doğrudan aktarımlar seçmenin aklını çelmenin en kolay yolu. Yerel yönetimlerde üstünlüğü bulunan AK Parti haliyle epey avantajlı. Tek risk ikinci, üçüncü dönemini yaşayan belediye başkanlarını kaydıracak tatmin edici görevler bulamaması olabilir. Yerelde siyaset yapanlar, önlerinin kapalı olduğu hissine kapılmamalı. Bu endişe, başkanlar için olduğu kadar, sıra bekleyenler için de geçerli. CHP'nin Avcılar dışındaki başkanlıkları Şişli, Kadıköy, Bakırköy ve Beşiktaş gibi altyapı çalışmalarını nispeten bitirmiş, sosyal fonlara da çok muhtaç olmayan bölgeler. Daha çok ideolojik kaygılarla oy kullanan bölgeler. Kısacası sağlam kale olarak nitelenebilir. Ancak Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ile Baykal arasındaki çekişme ve ihraç girişimleri partiyi yıpratıyor, oy kaybına yol açıyor. Parlamenterler açısından en talihsiz il İstanbul. Partilerin kontenjan torbası gibi algılanıyor. Genel politikalarla ilgilen vekillerin, sadece seçim döneminde uğradığı bir bölge durumunda. AK Parti teşkilatının, genel merkeze ve vekillere sitemli, zaman zaman öfkeli olduğunu biliyoruz. İller kabineye girmeyi önemser; fakat İstanbul, 7 bakan ve pek çok komisyon başkanına sahip olmanın somut faydalarını göremiyor. CHP, aynı açmaz yanında kopmalarla da mücadele ediyor. Meclis'e CHP'den giren dört vekilin bugün farklı kulvarda olması ayrı bir sıkıntı. Bu isimlerin Yaşar Nuri Öztürk, Zülfü Livaneli, Ahmet Güryüz Ketenci ve Memduh Hacıoğlu gibi göz önündeki kimseler olması da önemli. CHP'nin İstanbul'da başarılı olmak için Nurettin Sözen sendromunu da yenmesi gerekiyor. Şu anda CHP Sivas milletvekili olan Sözen'den sonra aday olan Zülfü Livaneli ve Adnan Polat bile o mirasın altından kalkamadı.
<< Önceki Haber AK Parti, İstanbul'u kaybetti mi? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER