Erdoğan: Beyhude bir uğraş içindeler

Başbakan Erdoğan, AK Parti İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu'nun, Feshane Kültür Merkezinde verdiği Muharrem ayı iftar yemeğine katıldı.

Erdoğan: Beyhude bir uğraş içindeler

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''İnsanlarımızın arasına nifak sokmaya çalışanlar, açık söylüyorum, bin yıldır beyhude çaba sarf ettiler, halen de beyhude bir uğraş içindeler'' dedi. Konuşmasına, ''Sevgili canlar, değerli kardeşlerim'' diye başlayan Başbakan Erdoğan, ''Hicri yılın ilk ayı olan Muharrem'in 10'uncu gününde, diğer adıyla Aşura gününde siz can kardeşlerimle, gönül dostlarımla bir arada olmaktan, yüz yüze hasbihal etmekten büyük mutluluk duyduğumu ifade ediyor, sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum'' dedi. Bundan tam 1369 yıl önce bugün Kerbela'da insanlık tarihinin en acı olaylarından birinin yaşandığını belirten Erdoğan, başta İmam Hüseyin olmak üzere Peygamber'in aile fertlerinin yani Ehli Beyt'ten bazı önemli şahsiyetlerin Kerbela'da önce açlık ve susuzlukla işkenceye maruz kaldığını, ardından da menfur bir şekilde şehit edildiğini anlattı. ''Mazlum ve maktul Hüseyin Efendimizi de burada bir kez daha rahmetle anıyorum'' diyen Başbakan Erdoğan, Peygamber'in, torunları İmam Hasan ve İmam Hüseyin'i 'arşın iki yanına asılmış küpeler' olarak tarif ettiğini söyledi. Peygamber'in, kendisine ''Ehli Beyt'ten en çok kimi seversiniz?'' diye sorulduğunda, hiç düşünmeden ''Hasan ve Hüseyin'' dediğini kaydeden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Yine Hasan ve Hüseyin'e bakarak, 'Allahım, ben onları seviyorum, sen de onları sev' diye yakarmış, 'Hüseyin bendendir, ben Hüseyin'denim. Hüseyin'i seven Allah'ı sevmiş olur' buyurmuşlardı. Sevgi üzerine bina edilmiş bu medeniyet, ne acıdır ki Kerbela'da ağır bir yara almış, büyük bir trajediyle sarsılmıştır. Kazım Paşa'nın da en manalı şekilde ifade ettiği gibi; ''Düştü Hüseyin atından sahrayı Kerbela'ya/Cibril var haber ver sultanı enbiyaya'. İşte böyle anlamlı bir günde, ortak matemimizin yıl dönümünde sizlerle bir aradayız.'' İZLERİ BU TOPRAKLARDAN HİÇ SİLİNMEDİ Başbakan Erdoğan, insanlık tarihinin tartışmasız bu en acı ve korkunç katliamının izleri ve etkilerinin yaklaşık 1369 yıl boyunca bu topraklardan hiç silinmediğini ifade ederek, şunları söyledi: ''Peygamberimizin torununa reva görülen muamele, 1369 yıl boyunca bu toprakların her karışında, her bir Müslüman'ın hanesinde yankılandı durdu. Yine ne acıdır ki o günden itibaren bu bölgede kan, gözyaşı, matem ve acı hiç eksik olmadı. Değerli can dostlarım, bugün Gazze'de hepimizin içini burkan, yüreğimizi parçalayan, gözyaşlarımızı sel olup akıtan manzara, Kerbela'nın bir izdüşümü değil midir? Irak'ta yaşadığımız acı, Kerbela'nın bugüne yansıyan bir örneği değil midir? Tarih boyunca ve bugün insanları birbirine düşüren, birbirine düşman eden, işi savaşa, çatışmaya kadar götüren, Kerbela'nın anlaşılmaması değil midir? Hüseyn-i mazlum, bu ümmetin arasına nifak girmesin diye mübarek bedenini siper etmişti. O zaman bu ayrılık gayrılık nedir, bu bölünmüşlük nedir, bu sevgisizlik nedir?'' ''Coğrafyanın bir köşesinde masum insanlar, çocuklar, kadınlar katledilirken, devletlerin çözüm üretmek yerine siyasi çekişmelerle uğraşmaları, nüfuz mücadeleleri içine girmeleri ne kadar doğrudur?'' diye soran Başbakan Erdoğan, Kerbela'yı her an yüreklerinde taşıdıklarını vurguladı. ''An be an, dem be dem Kerbelalar yaşamaktan bizar hale geldiklerini, yorgun düştüklerini, enerjilerini heba ettiklerini'' kaydeden Erdoğan, bu toprakların, bu coğrafyanın, sevgi ve hoşgörü medeniyetinin, birlikte yaşama kültürünün doğduğu, yeşerdiği ve dünyaya örnek teşkil ettiği topraklar olduğunu vurguladı. Başbakan Erdoğan, ''Bizim Peygamber efendimizden duyduğumuz budur. Bizim İmam Ali'den aldığımız öğüt budur. Bizim 12 İmam'dan aldığımız nasihat budur. Mevlana'nın, Yunus'un, Pir Sultan'ın, Hünkar Hacı Bektaş'ın bize anlattığı budur'' diye konuştu. Aşık Veysel'in 'Yezid nedir, ne kızılbaş?/Değil miyiz hep bir kardaş?/Bizi yakar bizim ataş/Söndürmektir tek çaresi'' sözlerini anımsatan Başbakan Erdoğan, erenlerden, aşıklardan duydukları, bildikleri, bellediklerinin bu olduğunu söyledi. AYNI GÖNÜL İKLİMİNİN DAMLALARIYIZ Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Bizler, aynı inanç ikliminin, aynı gönül ikliminin damlalarıyız. Biz birbirimizden ayrı damlalar halinde yaşamıyoruz. Aksine, farklı damlaların bütünlüğünden oluşan bir deryada, bir okyanusta yaşıyoruz. Bizler, aynı toprağın hamuruyla mayalandık. Aynı güneş gönlümüzü aydınlattı, aydınlatıyor. Bizim birlik ve beraberliğimiz bin yılı aşkın tecrübeye dayanan büyük bir kaynaşmadır, hemhal olmadır, yekvücut olmadır. Bizler 'acıyı bal eylemesini bilmiş', birbirine kenetlenmiş bir milletiz. Şu Anadolu'da, şu Rumeli'de bin yıldır mensubu olduğumuz medeniyet, altını çizerek ifade etmek istiyorum; bizim el ele, omuz omuza, gönül gönüle inşa ettiğimiz, imar ettiğimiz ortak bir medeniyettir.'' Alevi Bektaşi kültürünün Anadolu'nun eşsiz zenginliklerinden biri olduğunu vurgulayan Erdoğan, Süleymaniye, Hacıbektaş, Rumeli'deki Drina Köprüsü, Mostar Köprüsü, Harabati Baba Tekkesi, Gülbaba Türbesi'nin ortak medeniyetin ürünleri olduğunu söyledi. BEYHUDE BİR UĞRAŞ İÇİNDELER Başbakan Erdoğan, Ali Ekber Çiçek, Aşık Mahsuni Şerif ve Aşık Veysel'in, Fuzuli, Nedim, Yunus Emre, Karacaoğlan, Necip Fazıl ve Nazım Hikmet gibi ortak ses ve nefes olduğunu belirterek, şöyle devam etti: ''Her zaman söylüyorum; kalplerimizi soğutmaya, senlik benlik davasıyla gönüllerimizin ayrışmasına, hoyratı değişten, nefesi ilahiden, mersiyeyi kasideden, horonu halaydan ayrı gayrı düşürmeye kimse muvaffak olamadı, olamayacaktır. İnsanlarımızın arasına nifak sokmaya çalışanlar, açık söylüyorum; bin yıldır beyhude çaba sarf ettiler, halen de beyhude bir uğraş içindeler. Ne diyor Hacı Bektaş Veli; 'İncinsen de incitme...' Pir Sultan Abdal yüzyıllar öncesinden evrensel bir mesajı kalplerimize yazıyor; 'Koy sana kötü desinler/Her ayıbına gülsünler/Her gün gıybetin kılsınlar/İncinme gönül incinme'. Bu anlayışla, bu düsturla, bu hoşgörüyle biz bugünlere ulaştık. Provokasyonlar, kirli tezgahlar, marjinal anlayışlar, fanatik yaklaşımlar, bu birlik beraberliği, kardeşliği zedeleyemedi, bundan sonra da zedeleyemeyecektir. Öyleyse yapmamız gereken, gözlerimize mil çeken, gözlerimize perde çeken öfkeyi, nefreti, kini aramızdan dışlamaktır.'' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Biz düşüncenin Kerbela'sını yaşamak istemiyoruz. Fikrin, şiirin Kerbela'sı olmaz, bunu yapamazsınız'' dedi. AK Parti İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu'nun, Feshane Kültür Merkezinde verdiği Muharrem ayı iftar yemeğinde konuşan Başbakan Erdoğan, Mevlana'nın, ''Sevgiden acılıklar tatlılaşır/Sevgiden bakırlar altın kesilir/Sevgiden tortulu bulanık sular arı duru hale gelir/Sevgiden dertler şifa bulur/Sevgiden ölüler dirilir/Sevgiden padişahlar kul olur'' sözlerini hatırlattı. Herkesin, sen-ben ayırımı yapmadan, senlik-benlik kavgasına düşmeden, geniş Türkiye ailesinin bir ferdi olarak, onur ve gururla yaşamını sürdüreceğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, herkesin demokratik, hür ve özgür bir ülkenin vatandaşları olduğunu kaydetti. Başbakan Erdoğan, bu özgür ülkede herkesin kendi kimliğini ve inancını dilediği gibi tanımlayabildiğini ve dilediği gibi yaşayabildiğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Eksikler yok mu? Var. Bugünlere kolay gelmedik. Neleri nerelerden aldık, nerelere doğru taşıyoruz. Eğer bunları iyi değerlendirirsek, yapılanları hele hele son 6 yılda neler olduğunu şöyle kantara çıkarırsak, nelerin aşıldığını, nelerin aşılmakta olduğunu çok daha iyi göreceğiz. Türkiye bir kırılma noktasını yaşıyor şu anda; özellikle özgürlükler, haklar, daha ileri demokrasi noktasında. Şu anda bunu yaşıyoruz. Ve benim milletime, vatandaşıma layık olana an be an yaklaşıyoruz. Daha da ileride olacak, daha da yakın olacağız. Peki bize düşen nedir? Bize düşen, başkasını ötekileştirmek, başkasını tanımlamak değildir. Bizim kitabımızda insanları yaftalamak, etiketlemek, hor görmek yoktur. Bizler, 70 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, birlik esasında daha güçlü bir millet olmanın sevdasındayız. Bizler, tarihte ve bugün birlikte, ortak bir medeniyet inşa etmenin onurunu, istiklalin hazzını, şerefini birlikte hisseden modern Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşlarıyız. Siz-biz ayırımı olmadan hepimiz bu ülkede misafir değil, ev sahibiyiz.'' ASLA AYRIMCILIK İÇİNDE OLMADIK Hükümet olarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin 780 bin kilometre karesinde, 70 milyon vatandaşın her birine eşit mesafede olduklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, hizmet üretirken, hizmet götürürken asla ve asla ayrımcılık içinde olmadıklarını ve olamayacaklarını kaydetti. Başbakan Erdoğan, ''Bu köy şu partiye oy vermişti'', ''Bu ilçe şu etnik kökene sahip'', ''Bu il şu mezhebin mensubu'' gibi çağ dışı, insanlık dışı uygulamaları ellerinin tersiyle ittiklerini ifade ederek, hangi etnik kökenden, mezhepten, meşrepten, bölgeden olursa olsun ''Önce insan'', ''İnsanı yaşat ki devlet yaşasın'' dediklerini, ayrım gözetmeden tüm insanlara hizmet götürmenin gayreti içinde olduklarını anlattı. Bu nedenle, göreve geldiklerinden beri en büyük mücadeleyi mafyalarla ve çetelerle verdiklerini, vermeye devam edeceklerini belirten Erdoğan, ancak, asla ve asla bütün sorunları çözdükleri iddiasında da olmadıklarını söyledi. Başbakan Erdoğan, her alanda daha kat edilecek uzun bir mesafe olduğunu, demokrasi, insan hak ve hürriyetleri ve ekonomi noktasında daha yüksek hedefleri bulunduğunu aktardı. -''ÖNEMLİ MESELELERİ ÇÖZDÜK''- Türkiye'deki her bir insanın sorununu çözmek için 6 yıldır çaba sarf ettiklerini, önemli meseleleri çözdüklerini, çözüm yoluna koyduklarını ve aynı kararlılıkla devam ettiklerini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti: ''Bakınız Sivas'ta yaşananlar, Başbağlar'da yaşananlar, sadece bu ülkedeki bir kesimin değil, topyekun bütün milletimizin ortak acısıdır. Bir cana kasteden bütün insanlığa kasteder. Ben bu kıyım karşısında yüreğinde acı hissetmeyen herhangi biri varsa, onun insanlığına ve vicdanına dair önemli bir sorunu olduğuna inanırım. Bu acıyı telafi etmek, bir daha yaşanmaması için gerekli dersleri çıkartmak zorundayız.'' Başbakan Erdoğan, eğitim noktasında da şu an yoğun bir çalışma içerisinde olduklarını, Milli Eğitim Bakanlığının konuyla ilgili somut ve bu ülkede on yıllardır yapılmayan bir adım attığını, bir düzenleme yaparak Aleviliğin de öğrenime dahil edilmesini sağladığını söyledi. Bu düzenlemeler hayata geçirilirken sivil toplum örgütleriyle görüşmeler yapıldığını ifade eden Erdoğan, şu an Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitaplarında Aleviliğe 32 sayfa yer ayrılmış durumda olduğunu belirtti. Burada yer alan bilgilerin, öğretilerin niteliğine ilişkin bir tartışma varsa, bunların yeniden düzenlenmesinde kendileri için bir beis olmadığını kaydeden Erdoğan, neticede bunun bir uzmanlık işi olduğunu söyledi. Buradaki amacın, hiçbir sosyal kesimi rencide ve mağdur etmeden, töhmet altında bırakmadan, dengeli, sağlıklı bir öğretim çabası sergilemek olduğuna işaret eden Erdoğan, burada sorun varsa, daha ileri bir adım atmak gerekiyorsa, bunu istişareyle, karşılıklı fikir alışverişiyle düzenleyerek, gerekli adımları atacaklarını bildirdi. FARKLILIKLARI TANIMAK VE ANLAMAYA ÇALIŞMAK Bu adımları atmaktan gocunmadıklarını, aksine mutluluk duyduklarını kaydeden Erdoğan, ''Bir kez daha ifade etmek istiyorum; devletin görevi, toplumun bir parçası olan farklılıkları tanımlamak değil, bu farklılıkları tanımak ve anlamaya çalışmaktır'' dedi. Başbakan Erdoğan, Anayasa'daki tanımıyla demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyet'in bütün inanç gruplarına, mezheplere, dini anlayışlara eşit mesafede durmak, hepsinin din ve vicdan özgürlüğünü garanti altına almak durumunda olduğunu dile getirerek, kendilerinin de tüm vatandaşların hak ve hukukunu güvence altına aldıklarını ve herkese adil bir şekilde hizmet verdiklerini söyledi. Televizyon yayınları konusunda tabuları yıkan, ezberleri bozan bir tavır içinde olduklarına dikkati çeken Erdoğan, bu ülkede yıllarca ''Acaba televizyonlarda haftada yarım saat, bir saat Kürtçe yayın yapılsın mı, yapılmasın mı?'' konusunun tartışıldığını hatırlattı. TRT 6'nın yayına başlamasıyla bu noktada çok anlamlı ve tarihi bir açılımı gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, bununla da kalmadıklarını, TRT 2 televizyonunun Muharrem ayı boyunca özel yayın gerçekleştirmeye başladığını, bir ay sürecek bu yayınlar çerçevesinde belgeseller, sohbetler, tartışma programları ve Muharrem orucuna ilişkin programların izleyiciyle buluşacağını ifade etti. Bu özel yayınların 27 Ocak tarihine kadar devam edeceğini ve başta Muharrem ayı olmak üzere yıl genelinde bu tür özel programların artık TRT'de yer alacağını anlatan Erdoğan, bu adımların samimiyetle attıkları adımlar olduğunu ve devamının geleceğini aktardı. NAZIM HİKMET Konuşmasında, Nazım Hikmet'in Türk vatandaşlığına geri alınması konusuna da değinen Erdoğan, şunları söyledi: ''Yıllardır Nazım Hikmet de ülkemizde konuşuldu. Şiirleri okunur mu, okunmaz mı? Okunduğu zaman ne olur? İçeri mi girersin, girmez misin? Tüm bunlar hep tartışıldı, konuşuldu. Biz de tabii bir şiir mağduru olarak bunları yaşadık, iyi biliyoruz. Ve dünya görüşü şöyleymiş, böyleymiş, böyle bir tartışma yapmadık. Niye? Arkadaşlar, inanıyorum ki biz düşüncenin Kerbela'sını yaşamak istemiyoruz. Fikrin, şiirin Kerbela'sı olmaz, bunu yapamazsınız. Ve hamd olsun Nazım Hikmet'i de tekrar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına kabul etmek bize nasip oldu. Sene 1951, vatandaşlıktan çıkış, sene 2008 tekrar vatandaşlığa dönüş.'' Erdoğan, bu konuda hiçbir endişe, çekince ve tereddütleri bulunmadığını belirterek, her türlü öneri, tavsiye ve talebi değerlendirip istişare ettiklerini ve vatandaşların lehine son şeklini vererek, uygulama planına getirdiklerine dikkati çekti. Başbakan Erdoğan, ''Her kutlu doğum 9 ay 10 günde olur, acele doğum eceli getirebilir. Onun için dikkatli, sabırlı olacağız'' diye konuştu. Bu ülkede yönetim ve siyasetin hiç kimsenin tekelinde olmadığını, olamayacağını vurgulayan Erdoğan, en başından beri zümre siyasetine, kabile siyasetine, etnik ya da mezhepsel ayrımcılığa karşı çıktıklarını ve karşı çıkmaya da devam ettiklerini kaydetti. HİÇ KİMSE AYRICALIKLI VE SEÇKİN DEĞİL' Başbakan Erdoğan, bu ülkede hiç kimsenin ayrıcalıklı ve seçkin olmadığını ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı: ''Bu ülkede hiç kimsenin kendisini yalnız, terk edilmiş, kaybetmiş, ötelenmiş hissetmesine gönlümüz razı olamaz. Geçmişimiz ne kadar ortaksa, geleceğimiz de o kadar ortak şekillenecektir. Bu medeniyeti nasıl birlikte inşa ettiysek, geleceği de aynı şekilde bir ve beraber olarak inşa edeceğiz. Her ne şekilde ve her kimden gelirse gelsin, aramıza ayrılık tohumları, nifak tohumları sokmaya çalışanlara karşı birlikte göğüs gereceğiz. Üzerimize senaryolar yazanların senaryolarını birlikte boşa çıkaracağız. Yurt içinde ya da yurt dışında olsun, farklılıklarımızı kışkırtıcı bir şekilde öne çıkaranlara, bizi ayrı düşürmeye çalışanlara karşı tek yürek olmaya devam edeceğiz. Birbirimizi anlamaya çalıştıkça, birbirimize doğru adımlar attıkça mesafeyi kapatacak, ön yargıları, yanlış anlamaları inanıyorum ki aradan çıkaracağız. Tutulan oruçların, yapılan ibadetlerin kabulünü niyaz ediyorum. Bir kez daha Ehli Beyt'in tüm mensuplarını, hassaten Şehit İmam Hüseyin'i hürmetle anıyorum. Allah birliğimizi, dirliğimizi, muhabbetimizi daim kılsın.'' Başbakan Erdoğan'a, konuşmasının ardından Abdal Musa Kültürünü Tanıtma ve Araştırma Vakfı üyeleri tarafından Antalya'nın bir köyünden getirilen elma hediye edildi.
<< Önceki Haber Erdoğan: Beyhude bir uğraş içindeler Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER