[Prof. Dr. Osman Şahin ] Samimiyet ve hakperestlik iddialarındaki yaman çelişkiler

İşte Samanyoluhaber.com yazarı Prof. Dr. Osman Şahin'in cuma makalesi

SHABER3.COM

PROF. DR. OSMAN ŞAHİN - SAMANYOLUHABER.COM 


Geçmişte yaşanmış, gündem olmuş, doğru ya da yanlış birtakım tedbirlerin de alındığı hadiseleri tekrar gündem yaparak, Hizmet’i ve Hizmet insanlarını meşgul ederek ve onlara zarar verecek bir üslup kullanarak hakka ve hakikate hizmet edilemez.

Türkiye’de darbe ile ilgili bütün komisyonların kapatılmış, darbe ile ilgili her türlü yapılabilecek soruşturmaların önünün alınmış olmasına ve uluslararası arenada darbenin arkasında Hizmet hareketinin bulunmadığına dair hükümetlerin, istihbarat servislerinin ve sivil toplum kuruluşlarının, adalet mekanizmalarının açıklamalarına rağmen hala birileri darbe ile Hizmet Hareketini ilişkilendirmeye çalışıyorsa, bu işte bir niyet problemi vardır. 
Birilerinden hesap sorma veya hakikati ortaya çıkarma gibi argümanlar, bu yapılanları asla haklı çıkarmamaktadır. Bu yapılanlarla ancak, Hizmet’in ve Hizmet insanlarının hakkına girilmiş olmaktadır. Yani, meselenin hukukullah ve hukuku ibadullaha bakan yönleri vardır. 

Ayrıca, yapılacak işlerde kimlerin veya hangi hakikatlerin fayda veya zarar göreceğine bakılarak hareket edilmelidir. Doğruluğu şüphe içeren bir hak ikame edilecek derken, eğer çok sayıda hak ihlalleri gerçekleşiyorsa, bu yapılanların hakkaniyet olduğunu söylemek tutarsız bir iddiadan öteye geçmeyecektir. 

Şer cephesi, sözde darbeyi bahane ederek milyonlarca insana zulmediyorken ve bu zulüm bütün hızıyla devam ederken, zalimlere yaptıkları zulümler konusunda gerekçe olarak kullanabilecekleri malzemeleri üretme peşinde bu kadar aşk ve şevkle koşturulması, nasıl hak ve hakkaniyet olabilir ki?

Asıl, darbeyi gerçekleştirip sahneleyen zalimlerin, cemaati sahte darbeye dahil edip ilişkilendirebilme adına ortaya koydukları oyunları bulup, araştırıp hakkaniyet adına dünya kamuoyuna duyurabilmek için çok daha büyük bir gayretle çalışılması gerekmez miydi?

HER KUŞU AVLAMAK İÇİN, YEM OLARAK KENDİ CİNSİNDEN BİR KUŞ DİKERLER

Son zamanlarda, Hizmeti ve başında bulunan zatı, merkezdeki bazılarının hataları üzerinden yıpratma gayretlerine ve buna dair medyada sürdürülen faaliyetlere şahit oluyoruz. Yandaş medya gibi düşmanlıklarını açıktan ilan ederek bu işi eskiden beri yapanların tarafları belli olduğu için Hizmet insanları üzerinde çok da etkili olamamaktadırlar. 

Ama, haktan taraf veya Hizmet’in içerisinde gözükenlerin veya Hizmette bir geçmişleri olup da kenara çekilmişlerin yaptıkları haberler veya söylemler insanlar üzerinde etkili olabilmektedir. “Biz de sizin gibi idik, şimdi gerçekleri gördük ve safımızı değiştirdik, siz de bizim yaptığımız gibi bu hizmetlerden vazgeçin, kendi başınıza birer birey olarak ve bağımsız fertler olarak hizmet edin, sizi sömürmelerine izin vermeyin vs.” gibi söylemlerle Hizmet insanlarını gittikleri yoldan çevirmeye çalışmaktadırlar.

Bazıları, suret-i haktan görünebilmek için yapılan zulümleri sürekli gündem yapmakta, ama arkasından yakaladıkları her vesileyi ve fırsatı değerlendirip Hizmet’e ve insanlarına çakmaktan da geri durmamaktadırlar. 
Bazıları, “şu anda Türkiye’de bulundukları için isimlerini veremiyorum, kodlayarak bahsediyorum” diyor ve arkasından o şahısların sıfatlarını, vazife yaptıkları yerleri, konumlarını vs. vermek suretiyle onların kimliklerini herkesin çok kolay anlayabileceği şekilde açık etmektedirler. 

Bazıları, hedefe koydukları insanlar hakkında önce “herkesin bildiği gibi bu insan, kontrol ettiği mali imkanları kendisi ve ailesi için kullanmayarak çok sade ve basit bir hayat yaşamıştır” demekte ve daha sonraki bir anlatımında, ele aldığı başka birisini daha önce sade hayat yaşadığını beyan ettiği zata benzetiyor ve “Bu A şahsı da daha önce size anlattığım B şahsı gibi çok hırslı ve paraya çok tamah eden bir insandır” diyerek kendisiyle çelişmekten çekinmemektedir.

Bazıları, yıpratmak istediği şahıslara bazı fiilleri açıktan atfedemediklerinden dolayı geliştirdiği söylemlerle ve bıraktığı ucu açık cümlelerle, o insanların aslında bu işleri yaptıklarını ima ederek su-i zanların oluşmasına çalışmaktadırlar.
Bazıları, sürecin başında Tiran ve avenesinin de iddia ettikleri gibi, bu hizmetteki insanların çok azı, en fazla %2-3’lük bir kısmı pis işlere karışmıştır, geriye kalanları ise temiz ama aldatılmış insanlardır demektedirler. Ama arkasından yaptıkları söylemlerinde, bu pis işler olarak tarif ettikleri şeyler üzerinden bütün bir Hizmet’in aslında kokuşmuş olduğu, bir gelecek vaad etmediği, geçmişte yaptıkları şeylerin hep yanlış oldukları, kullanılan yöntemlerinin ve yaklaşımlarının insani ve İslâmi olmadıkları, gerici bir kafa ile hareket ettikleri gibi argümanlar üzerinden aslında bugün başlarına gelen felaketleri hak ettikleri düşüncesini beslemektedirler. 

ZALİMLERİ BIRAKIP MASUMLARLA UĞRAŞMAK

Ülkede iktidara gelen partilerin, grupların ve hiziplerin on yıllar boyunca kadrolaşmak adına her türlü gayri meşru yollara başvurarak ortaya koydukları, soru çalma dahil olmak üzere her türlü sahtekarlıkları ve yolsuzlukları herkes tarafından bilinen, kabul edilen ve neredeyse sorgulama ihtiyacı bile hissedilmeyen bir olay haline gelmiştir. Günümüzde de bütün hızıyla soru ve cevapları vermek dahil, her türlü bu yolsuzluklar devam etmektedir. 

Hizmet Hareketi’nin üzerine yıkmak için planlanan ve bu amacı gerçekleştirebilmek adına  her türlü alt yapı çalışmalarını yaparak sahte darbeyi sahneleyen asıl oyuncularla, kadrolaşmada meşru olmayan her türlü yolları pervasızca kullanan günümüzün zalimleriyle uğraşmayıp, bunları haber yapmayıp, bunların peşine düşmeyip, günümüzde her türlü zulümlere haksız bir şekilde maruz bırakılan Hizmet hareketi içerisindeki birilerinin soru çalma olaylarına karıştıkları veya çakma darbe olayında yer aldıklarına dair olan iddialar  peşinde bütün güçleriyle, kuvvetleriyle, imkanlarıyla koşturmak ve bunun böyle olduğunu bütün dünyaya duyurup herkesi ikna edebilmek için, zalimlerin bu hususta ortaya koyduklarından da fazla  bir gayretle canhıraşane  çalışılmasını ve hele bu işin bir dava haline getirilmesini hakkaniyetle telif etmek nasıl mümkün olabilir?

ANLAMAK İÇİN, İŞLERİN NETİCELERİNE VE MEYVELERİNE BAKINIZ

Üstad Hazretleri Münazarat’ta, soru-cevap formatında, suret-i haktan görünenlere veya batılı hak görenlere karşı nasıl davranılması gerektiğinden ve bunları ayırt edebilmek için bazı önemli kriterlerden bahsetmektedirler: 
“Sual: Neden bunların umumuna fena diyorsun? Halbuki hayırhâhımız gibi görünüyorlar.

Cevap: Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mihenge vurunuz. Eğer altın çıktıysa kalbde saklayınız. Bakır çıktıysa, çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz…

Zira bir müfside, bir dessasa hüsn-ü zan edebilirsiniz. Delil ve âkıbete bakınız.
Sual : Nasıl anlayacağız? 
Cevap: İşte, müştebih (hakkında şüpheye düşülen, benzer) ağaçları gösteren semereleridir. Öyleyse, benim ve onların fikirlerimizin neticelerine bakınız. İşte birisinde istirahat ve itaattir. Ötekisinde ihtilâf ve zarar saklanmıştır…
Sual: O fırkadan ehl-i fazl kısmına ne diyeceğiz? Onlar iyi adamlardır.
Cevap: Çok iyiler var ki, iyilik zannıyla fenalık yapıyorlar.
Sual: Nasıl iyilikten fenalık gelir?
Cevap: Muhali talep etmek, kendine fenalık etmektir. Zerrâtı günahkârlardan mürekkep bir hükûmet tamamıyla mâsum olamaz. Demek, nokta-i nazar, hükûmetin hasenâtı, seyyiâtına tereccuhudur (üstün gelmesidir). Yoksa, seyyiesiz hükûmet muhal-i âdidir. Ben öyle adamlara anarşist nazarıyla bakıyorum. Zira onlardan birisi-Allah etmesin-bin sene yaşayacak olsa, âdetâ mümkün hükûmetin hangi suretini görse, hülya ile yine razı olmayacak. Şu hülyanın neticesi olan meylü’t-tahrip ile, o sureti bozmaya çalışacak… Meslekleri ihtilâl ve fesattır.”
İnşaallah sonraki yazıda bu konuya devam edelim.
<< Önceki Haber [Prof. Dr. Osman Şahin ] Samimiyet ve hakperestlik iddialarındaki... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER