"Saldırıların önüne geçmemek, ülkeyi çok tehlikeli noktalara taşır"


HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir, Türkiye'nin sağduyuya ihtiyacı olduğu tam da böyle hassas bir dönemde saldırıların önüne geçmemenin, saldırılara mahal vermenin, üstünü örtmenin, cezai yaptırmalara başvurmamanın ülkeyi çok tehlikeli noktalara taşımaktan başka hiçbir şeye hizmet etmeyeceğini söyledi.

Osman Baydemir, Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılması istemiyle TBMM Başkanlığına soru önergesi verdi. Birkaç gündür HDP'nin parti binalarına yapılan saldırılar, yurttaşlara yapılan linç girişimleri ve kalabalık grupların bazı siyasi temsilciler öncülüğünde basın kuruluşlarını hedef almasının kamuoyu tarafından tedirginlikle takip edildiğini dile getiren Baydemir, en son HDP Genel Merkezi'ne yapılan provokatif saldırının güvenlik önlemlerinin yetersizliğini ve planlanan bu kalabalık yürüyüşlerin yol açacağı tehlikelerin adeta görmezden gelindiğini gösterdiğini kaydetti.

Güvenlik birimleri tarafından engellenmeyen bu şahısların, basında da yer aldığı üzere, Türkiye'nin bazı yerlerinde polis yetkililerince adeta destek gördüğünü savunan Baydemir, Aksaray'da parti binasına yapılan saldırılar sırasında bir polis memurunun saldırganlara yardım ettiğine dair görüntülerin buna en açık örnek olduğunu kaydetti.

7 Haziran seçimleri öncesinde saldırıların hedefi haline gelen parti binalarına yapılanlara seyirci kalan yetkililerin ciddiyetsiz tutumu ve görev ihmallerinin saldırıları adeta meşrulaştırdığını ve bu saldırıları her geçen gün arttırdığına dikkat çeken Baydemir, şöyle devam etti: "Şimdi yaşananlar ise bunların adeta daha tehlikeli bir tekrarı niteliğindedir. Bu da yetmiyormuş gibi, politikacı sorumluğunu bertaraf eder nitelikte, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve siyasi aktörlerin, legal bir siyasi parti olan HDP'yi her demeçte hedef göstermeleri ise bu saldırıları yapanların kendilerini hukukun üstünde görmelerine mahal verdiği kamuoyu tarafından sıkça dillendirilmekte ve siyasi otoriteye olan güven kaybolmaktadır. 6-7-8 Eylül 2015 tarihlerinden beridir Türkiye'nin birçok il ve ilçesinde bürolarımız basılmakta, ateşe verilmekte, yurttaşlar Kürt oldukları için şiddetli saldırılara maruz kalmakta, hatta sokak ortasında öldürülmektedirler. Bölgemiz illerinin isimlerini taşıyan işyerlerine saldırılar düzenlenmekte, illerimizin plakalarını taşıyan arabalara, otobüslere trafikte şiddet eylemlerinde bulunulmaktadır. Yetkililer ise tıpkı, 7 Eylül 2015'te Kürt tarım işçilerine yapılan saldırılar sonrasında Ankara Beypazarı Kaymakamı Suat Seyitoğlu gibi, bu saldırıları duygusal tepkiler olarak nitelendirebilmekte, meşrulaştırmakta ve yeni duygusal saldırılara kapı aralamaktadırlar. Partimizin Tekirdağ, Akçakale, Manavgat, Denizli, Bergama, Edirne, Çorlu, Konya, Niğde, Balıkesir, Eskişehir, Maraş, Malatya, Sakarya, Dikili, Sivas, Erzurum, Alanya il ve ilçe binaları başta olmak üzere 128'in üzerindeki binasına, adeta eş zamanlı şekilde, saldırılmış, ciddi maddi hasarlar verilmiştir. Türkiye'nin çok da yabancısı olmadığı, demokrasi ayıbı bu kareler, daha kötü olayların da yaşanabileceğinin adeta habercisidir. Bu tür provokatif eylemler halkı terörize etmek, ayrımcılığı tetiklemek ve halkları ayrıştırmayı amaçlamakta, bu güruhların devlet hukukunu ve demokrasinin gereklerini hiçe saydıklarını ortaya koymaktadır. Türkiye'nin sağduyuya ihtiyacı olduğu tam da böyle hassas bir dönemde bu saldırıların önüne geçmemek, saldırılara mahal vermek, üstünü örtmek, cezai yaptırmalara başvurmamak ülkeyi çok tehlikeli noktalara taşımaktan başka hiçbir şeye hizmet etmemektedir."

Bu bağlamda Baydemir, şu soruları yöneltti: "6-7-8 Eylül tarihlerindeki saldırıları gerçekleştiren faillerden kaçı gözaltına alınmıştır? Kaç kişi adliyeye sevk edilmiştir? Kaçı tutuklanmıştır?

6-7-8 Eylül tarihlerindeki saldırılarda kaç HDP binası zarar görmüştür? Kaç yurttaşımız yaralanmıştır? Oluşan maddi hasarlar nelerdir?

Farklı şehirlerde adeta eşgüdümlü şekilde saldırıları yapan bu gruplar arasında bir iletişim ve koordinasyon var mıdır? Kamuoyunda oluşan bu kuşkulara dair sorumluluğunuz altındaki yetkililer istihbarı bir bilgiye sahipler midir?

En az 100 kişiden oluşan kalabalık bir kitlenin toplanması sonrasında gerçeklesen bu saldırıların öngörülmesi neden sağlanamamıştır? Bu konuda emriniz altındaki yetkililerle legal siyasi bir partinin güvenliğinin sağlanmaması, yurttaşların can ve mallarının korunmamasının gerekçelerine dair istişareleriniz oldu mu? Bu gerekçeleri kamuoyu ile paylaşacak mısınız?

Saldırıların önlenememesinin sorumluları kimlerdir? Bu konuda sorumlu olan yetkililere dair idari bir işlem başlatılmış mıdır?

Saldırıların tekrar gerçekleşmemesi için ne tür güvenlik önlemleri alınmaktadır?

Sosyal medya duyurularıyla bir araya gelen bu güruhların toplanma zamanı göz önüne alındığında emniyet güçlerinin adeta olanları izlediği ve görevlerini yerine getirmedikleri kamuoyu tarafından sıkça dile getirilmektedir. HDP'nin yaptığı legal mitinglerde hazır olan ve çoğu zaman şiddetli müdahalelerde bulunan emniyet güçleri aynı müdahalelerde yukarda bahsi geçen güruhlar için bulunmamaktadırlar. Ülkemizin emniyet birimleri bir taraf mıdır? Değil ise bu iki gruba yapılan farklı müdahaleleri-müdahale etmemeyi nasıl açıklamaktasınız?

Beypazarı'nda saldırıya uğrayan Kürt mevsimlik işçilerinin güvenliklerinin sağlanması için ne tür tedbirler alınmaktadır? Bu kişilerin toplu bir şekilde Ankara'dan göç ettiği basın tarafından paylaşılmıştır. Bu konuya dair hangi bakanlıklarla istişareleriniz olmuştur? Yaşanan maddi kayıplar karşılanacak mıdır? Beypazarı ilçe kaymakamına açıklamaları sonrası herhangi bir idari soruşturma yapılacak mıdır?

7 Haziran 2015 seçim takviminin başladığı tarihten bu yana HDP'nin kaç parti binasına saldırı yapılmıştır? Kaç seçim irtibat bürosu tahrip edilmiştir? Kaç toplantı, seçim mitingine, seçim konvoyuna saldırılar olmuştur? Bu saldırılar sonucunda kaç yurttaşımız yaralanmış/hayatını kaybetmiştir?" CİHAN
<< Önceki Haber "Saldırıların önüne geçmemek, ülkeyi çok tehlikeli... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER