Doping tarihi, tarih kadar eski

Süreyya Ayhan'ın dopingli çıkması gündeme bomba gibi düştü. Dünya'da da zaman zaman yıldız sporcular bu seseple gündeme geliyor. İşte dopingin kısa tarihi

Doping tarihi, tarih kadar eski

Asterix ve Galyalılar tarihte bilinen ilk doping kullanıcılarıdır belki de. Rene Goscinny tarafından tüm dünyaya tanıtılan Asterix öykülerinde Galyalılar, baş düşmanları Romalıları alt etmek için Büyücü’nün hazırladığı sihirli iksiri içerler. Aslında hikâyenin geçtiği yıllardan çok önce, MÖ 480 olimpiyatlarında maratonu kazanan Dromeus, tarihin bilinen ilk dopingli şampiyonudur. Yani bu işin ucu çok eskiye dayanır. Doping ve Galyalıların sihirli içkisi arasında benzerlik kurabilmemizin aslında etimolojik bir açıklaması mevcut. Doping, kelime kökeni olarak Felemenkçeye dayanıyor, “doop” Felemenkçede “koyu çorba, ağır içki” anlamına gelen bir kelime. Hollandalılar ilk olarak yeni dünyaya ayak bastıklarında yerlilerin kendilerine verdikleri içkiyi bu kelimeyle tanımlıyorlar. Bu içkinin içeriğindeki maddeleri tam olarak bilmesek de uyarıcı etkileri olduğunu biliyoruz. Daha sonra New York olarak anılacak yerde yaşayan yerliler Galyalılar gibi sihirli iksirlerini kendilerine saklayıp, kolonistleri ülkelerinden atamamışlar ne yazık ki, ama en azından onların bu yerel içkisi günümüz spor otoritelerinin kâbusu haline gelmiş bulunuyor. Marion Jones ve BALCO 2000’li yıllara damgasını vuran ve herkesin gönlünde taht kuran çok az atlet vardır. Doğuştan bir atlet olan Marion Jones ilk olarak 17 yaşında Amerika Birleşik Devletleri olimpiyat takımına 4X100 bayrak yarışı için davet edildi ama o kariyerini basketbolda devam ettirmek istediğinden dönemin en büyük yıldızı Michael Jordan’ın da mezun olduğu North Carolina Üniversitesi’ne gitti. 1996 olimpiyatlarına basketbolcu olarak gidecekken yaşadığı sakatlık onun profesyonel kariyerine de engel olunca o da atletizme dönmeye karar verdi. Daha katıldığı ilk uluslararası yarışmada 1997 yılında 100 m’de dünya şampiyonu olan Marion Jones, bir anda dünyanın gündemine oturdu. 1999 yılında ise 1 altın 1 gümüşle şampiyonayı noktalarken kocası C. J. Hunter ise gülle atmada dünya şampiyonu oldu. 2000 olimpiyatları geldiğinde ise medyanın göz bebeği olan Jones 5 altın madalya kazanmaya geldiğini açıklıyordu. 100 m, 200 m ve 4X100 m yarışlarında sözünü tutan Jones, uzun atlama ve 4X400 m yarışlarında ise gümüş madalyada kaldı. Kocası ise aynı olimpiyatlarda dopingli çıktığı için diskalifiye edilmişti. 2002’de yaşanan boşanmanın ardından Hunter, Jones’un doping yaptığını gördüğünü iddia etse de bu iddialar ispatlanamadı, dahası Amerika idolünü kaybetmek istemiyordu. Zaten 1 sene sonra rüya bir birleşmenin meyvesi, Jones ve 100 m dünya rekortmeni Tim Montgomery aşkının meyvesi Tim Montgomery Jr. dünyaya geldi. Ama 2004 olimpiyatları Jones için büyük bir hayal kırıklığı oldu, diğer yandan partneri Montgomery bu sefer doping kullandığını itiraf etti. Jones çevresinde bir doping bulutu vardı. 2003 yılından beri, Los Angeles’ta yer alan bir laboratuvar konusunda, süren araştırmalarda birçok atletle beraber adı geçen Jones ise bir türlü doping yaptığını kabul etmiyordu. BALCO skandalı olarak adlandırılan skandal 2005 yılında patlak verdi. Amerika takımı koçu olan Trevor Graham tarafından Amerika Anti-Doping Ajansı’na gönderilen bir şırınga dolusu THG, bu maddenin ilk defa doping karşıtı mücadelede elde edilen örneğiydi. “Temiz” olarak atletizm camiasında adlandırılan Tetrahydrogestrinone (THG) aslında temel olarak kadın hastalıklarının tedavisinde kullanılmak üzere üretilmişti ama bu yapay steroit kullanımına 1 hafta verildikten sonra vücuttan atıldığı için yapılan testlerde ortaya çıkmıyordu. Dahası normal olarak yapılan rutin testlerde de bu maddenin bulunması çok kolay değildi. Ama artık bu maddeye sahip olan Amerika Anti-Doping Ajansı, örneği gönderen Graham’a da ulaştı. Araştırma genişletilince Graham tarafından çalıştırılan üst düzey atletler ve diğer sporlardan önemli isimlere ulaşıldı. Jones adı sürekli gündeme gelmesine rağmen, o defalarca bu iddiaları reddetti. 2006 yılına gelene kadar hiçbir testi de pozitif çıkmadı. 2006 yılında ise alınan A örneği pozitif çıkan Jones, doping kullanan sporcuların avukatı olarak ünlenen Howard Jacobs ile beraber çalışmaya başladı ve daha sonra yapılan testlerde B örneğinde doping maddesine rastlanmadı. 2007 Ekim ayına geldiğimizde ise, her zaman televizyon kameralarına gülen Jones bu sefer çok farklı bir yerde, mahkeme merdivenlerinde gözünde yaşlarla suçlu olduğunu itiraf ediyordu. Federal ajanlara yalan söylediğini ve aslında 1999 ile 2002 yılları arasında doping yaptığını söyledi. Jones, “Büyük bir utançla karşınızda duruyorum ve size, güveninize ihanet ettiğimi söylüyorum. Bana kızmakta haklısınız. Ülkemi ve kendimi küçük düşürdüm.” derken spor dünyası içinde bilinen ama hiç kabul edilmeyen, göz ardı edilen bir gerçek su yüzüne çıkmış oldu. Marion Jones en büyük kadın atlet olarak anılmaya başlamıştı ama belki de IAAF Başkanı Lamine Diack haklı çıkacak ve tarih onu gelmiş geçmiş en büyük dolandırıcı olarak yazacak. Marion Jones ve THG örneği dopingle savaş konusunda çok önemli bir köşe taşı oldu. Artık dopingin spor içindeki varlığı kabul ediliyor, aslına bakarsanız doping en az spor kadar eski. MÖ 480 olimpiyatlarında maratonu kazanan Dromeus tarihin bilinen ilk dopingli şampiyonudur. Dromeus yarış öncesi sadece et yediğini ve böylece daha iyi koştuğunu söylemişti. Dönemin koşullarında, ekmek ve sebzeler temel besin maddeleri olarak sayıldığı için Dromeus’un et tercihi performans artırıcı bir rol oynamıştı. Sonuçta doping genel anlamda performans artırıcı ilaçlar ve yöntemleri kapsıyor. Doping karşıtı savaşla ilgili en önemli sorunlardan biri ceza sistemi. Marion Jones ve BALCO olayında da ortaya çıktığı gibi tek bir antrenörün sporcuları arka arkaya dopingli yakalanırken, antrenörler hâlâ çalışmaya devam edebiliyor. Ya da bisiklet dünyasında yine sporcular ceza alırken takımları diğer yarışa yine katılabiliyor ve bu sefer aynı takımdan yeni isimler doping ile yakalanıyor. Kısacası doping kullanmanın sistematik hale geldiği rekabetçi ve paraya dayalı sistemi sorgulamadan sporun kahramanlarını asıyoruz. Yarışma dışı kontrolün getirdiği baskı, sponsorların buyurgan etkisi gibi aslında sporda yer alan temel eşitsizlikler sürerken Marion Jones için gelmiş geçmiş en büyük dolandırıcı demek, adından “amatör” kelimesini çıkaran eski adıyla “Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu” yeni adıyla “Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği” başkanı için en kolay kaçış olsa gerek. ERAY SEPETÇİ-ZAMAN
<< Önceki Haber Doping tarihi, tarih kadar eski Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER