Tahliye edilen TRT spikeri Hamza Günerigök: 1710 gün sonra yeniden merhaba

5 yıldır tutuklu olan TRT eski spikeri Hamza Günerigök, 57 ay sonra tahliye edildi. Hapiste geçirdiği yılları değerlendiren bir yazı yazan Günerigök, “1710 gün sonra merhaba. Özgür olduğumu söyleyemem. Asıl hikaye şimdi başlıyor.” dedi.

SHABER3.COM

30 Temmuz 2016’da tutuklanan ve 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan TRT eski spikeri Hamza Günerigök tahliye oldu. 57 ay sonra serbest kalan Günerigök bloğunda kaleme aldığı “Yeni Bir Başlangıçla Yeniden Merhaba” yazısında hapiste geçirdiği 1710 günü ve hukuksuzca nasıl mahkum edildiğini değerlendirdi.

“GEREKÇE GÖSTEREMEDEN UĞURLADILAR”
“İçerde 57 ay geçti çıkarken prosedür gereği gerekçeli kararda ne yazıyor diye soruyorlar.” diyen Günerigök “57 ay sonra gelen Yargıtay kararında benimle ilgi geçen tek bir cümle… Olmayan ‘delillerin dosyaya gelmesi beklenmeden karar verilmesinin sonuca etkisi görülmemiştir’ ifadesini okudum. Ve bu, maalesef ülkenin nihai yargı merci Yargıtay’ın kararı. Sen 57 ay bir karar bekle seni böyle tek cümlecik bir ifadeyle anıp bir gerekçe gösteremeden uğurlasınlar. Olacak şey mi!” dedi.

“12 AY FAZLADAN YATTIM”
Osmaniye 1 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevinde yatan Hamza Günerigök’ün cezaevinde kalması gereken süre, Ağustos 2020’de dolmuştu ancak onun da birçok mahpus gibi denetimli serbestlik hakkı elinden alındı.

Yazısında hukukun hiç bu kadar ayaklar altına alınmadığını söyleyen Günerigök, “Bu görüşmede yine prosedür gereği bir psikolog da var. Adama baktım şaşkın gözlerle yüzüme bakıyor. ‘Ha bi de cabasından 12 ay fazla yattım dedim.’ ‘Nasıl yani’ dedi. ‘Önce yatıralım sonra bir delil buluruz elbette dediler’ sonuç bu. Hukuk bu ülkede farklı dönemlerde ayaklar altına alınmıştı ama hukuksuzluklar hiçbir zaman bu kadar pervasızca olmadı.” ifadelerini kullandı.

“KARANLIK BİR ELİN GÖLGESİ MAHKEMENİN ÜZERİNDE”
Hamza Günerigök “Memlekette hukuk sisteminin geldiği müthiş nokta”yı kendi yargılaması üzerinden şöyle tarif etti:

“15 Temmuz’un arifesinde ihdas edilen sulh ceza hâkimliğinde hiçbir gerekçe gösterilmeden tutuklanıyorsunuz. Üstüne üstlük mühim bir şahsı yakaladık vaveylasıyla medyayı ayağa kaldırıyorlar. Boy boy fotoğraflarınızı görüntülerinizi türlü tezviratla yayınlatıyorlar. Hakkı söylemek karşısında sus pus olan medya mal bulmuş mağribi gibi itibar suikastına girişiyor. Aylarca yıllarca hakkınızda bir iddianame bile düzenlenmeden hapis yatıyorsunuz. Tüm tahliye talepleriniz sadece bir cümlecik şablon bir ifadeyle reddediliyor, dilekçeleriniz okunmuyor bile.

Siz bilerek isteyerek hayatta tek bir karıncayı bile incitmemişken ağır cezalarda yargılanıyorsunuz. Masumiyetinizi anlatırken hâkim bey mahkeme salonunun tavanında örümcek ağları arıyor, savcı bey bir bilgisayar ekranının arkasına gömülerek kendisini göstermemeye çalışıyor. Siz duruşma sonunda tahliye edilmeyi umarken aylarca yıllarca ötelenen duruşmalar girdabınızda buluyorsunuz kendinizi. Bu duruşmalarda hiçbir suç delili eklenemiyor dosyanıza. Hiç kimseye ceza verilmemesi gereken bir dosyada yargılamanın sonucunda herkes en ağır yaftalarla cezalara çarptırılıyor. Mahkemenin karar veremediğini, kürsünün arkasında gelen birinin hâkimin masasına bir not bıraktığını herkesin bu notta yazan cezalara çarptırıldığını gözlerinizle görüyorsunuz. Karanlık bir elin gölgesi dolaşıyor mahkemenin üzerinde.

“HUKUK TARİHİNE GEÇECEK KORKUNÇ İFADELER”
Çağın tanığı ve bizzat mağduru olarak tanık oluyorsunuz bu korkunç tabloya. Hukukun bilinmez bir diyara göçtüğünün farkındasınız ama bir umut, üst mahkemelere gidip hakkınızı aramaya çalışıyorsunuz. İstinaf mahkemesi iki yıl beklettiği dosyanızı ne suçlamaları ne savunmanızı ne de korkunç mahkeme kararını okuyarak bir satırlık şablon bir ifadeyle reddediyor. Adaleti, hakkı tahsis etmesi gereken son merci Yargıtay da bir gerekçeye bile ihtiyaç duymadan üstelik hukuk tarihine geçecek korkunç bir ifadeyle “delillerin dosyaya gelmesi beklenmeden karar verilmesinin sonuca etkisi görülmemiştir” diyerek hiçbir somut delil sunulmadan, suçlamanın ne olduğu bile açıkça belirtilmeden, hukuk fakültesi 1. sınıf öğrencisinin bile yapmayacağı türlü acemiliklerle dolu olan bir suçlamayı, cezayı onuyor.

Tüm bunlar olup biterken dışarda daha hiç sarılamadığınız çocuğunuz büyüyor. Emekliyor, yürüyor, koşuyor, kapalı görüş camlarının önünde beklemeyi öğreniyor. Ve tüm bunlar olup biterken siz ilk derece mahkemesinin hukuksuzca verdiği cezayı çoktan yatmış bitirmiş oluyorsunuz, ama buna rağmen tahliye edilmiyorsunuz. Gerekçe Yargıtay kararının bulunduğunuz ceza evine gelmemiş olması. Koca koca binalara taşınan, türlü şovlarla açılışı yapılan yüksek mahkemenin bir noter gibi onadığı kararın, gelir gelmez tahliye olmanız gereken kararın, tutulduğunuz zindana ulaşması bile altı ay sürüyor. Gösterişli binalarına rağmen en ilkel bir çağ vicdanıyla yürüyen işlerin tanığı ve mağduru olarak yaşıyorsunuz. “

“ÖZGÜR OLDUĞUMU SÖYLEYEMEM”
Hapisteyken kendisine destek olan başta milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu olmak üzere herkese teşekkür eden Günerigök yazısını “İnsanların özgürlükleri hukuksuzca gasp edilmişken, hala masum insanlar memleket hapishanelerindeyken özgür olduğumu söyleyemem. Annesiz babasız bırakılmış çocukların tez zamanda annelerine babalarına kavuşmalarını, hukuksuzlukların ve bu korkunç nefretin artık bir son bulmasını diliyorum. 21. yüzyılda hala adaletsizliğe karşı mücadele etmek üzücü… Fakat tüm acılara rağmen umutsuzluğa asla yer yok. Işık daima karanlığa üstün gelmiştir. Bu böyledir. 1710 günün ardından yeni bir başlangıçla, yeniden MERHABA! Asıl hikâye şimdi başlıyor…” cümleleriyle bitirdi.
<< Önceki Haber Tahliye edilen TRT spikeri Hamza Günerigök: 1710 gün... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER