Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş’in itirafları, 15 Temmuz’u yerle bir etti!

Erdoğan’a suikast ve Genelkurmay Çatı davalarında yüzlerce kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan eski Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş’in yıllar sonra yaptığı açıklamalar, 15 Temmuz’da oynanan oyunu gözler önüne serdi. Sönmezateş, 15 Temmuz’u kimlerin planladığını, kendisinin nasıl ikna edildiğini tek tek anlattı.

SHABER3.COM

TR724'ten İlker Doğan'ın Haber incelemesine göre, Cemaat’in 15 Temmuz’la ilgisi olmadığını söyledi: “Evet, ben ihtilâle katıldım, ne yaptığımı da söyledim. 15 Temmuz F*** darbesi değildir, ben F***’cü değilim. Topu topu 100-150 kişi katıldık, 30 bin kişi TSK’dan atıldı – Emniyet’ten de öyle. Tüm bunlara rağmen hâlâ ‘F*** darbesi’ diyorlarsa; haydi eller havaya, ölüler üzerinden halay çekmeye… Bunları söylemek tarihe karşı borcum.”

Normal bir ülkede darbeye bizzat katılan bir tuğgeneralin bu itiraflarıyla yer yerinden oynar, muhalefet ve medya bu açıklamaları manşetlere taşır. Ancak Türkiye’de bu olmaz, olamaz! Zira 15 Temmuz ‘mayınlı’ alan… Hizmet Hareketi’nin haklı çıkma ihtimali sadece AKP’nin değil, onun hukuksuzluklarını meşrulaştıran muhalefetin de uykularını kaçırıyor.

Zaman su gibi akıp gidiyor… Bugün sözde 15 Temmuz darbe girişiminin 7. yıldönümü. İktidara göre darbenin arkasında Cemaat var; ancak sorun şu ki geçen 7 yılda ortaya çıkan belgeler, tanık ve sanık ifadeleri rejimi yalanlıyor. Hükümet temsilcilerinin söylemlerinin aksine, 15 Temmuz’un arkasında AKP’nin olduğu iddiaları daha da güçlendi.

Gökhan Şahin Sönmezateş, 7. yıldönümünden 5 gün önce Sincan Cezaevi yerleşkesinde görülen davada 15 Temmuz’da ne planladıklarını anlattı. İtirafları dehşet verici…

15 TEMMUZ’LA İLGİLİ ‘SUS’ EMRİ VERİLİYOR


Mahkemeler başlamadan önce herkese ‘sus’ emri verildiğini söyledi. “Hulusi Akar hakkında hiç kimse konuşmayacak emri verildi. Herkes sustu. Hulusi Akar, Yaşar Güler, Hakan Fidan, Zekai Aksakallı, Engin Dinç, Sadık Üstün gelip ifade vermedikçe 15 Temmuz çözülmez. 15 Temmuz baştan sona devlet eliyle kurulmuş bir kumpastır ve mağdurları da bizleriz.’’ ifadelerini kullandı.

“Perinçekgiller ve ahlâki hiçbir değeri olmayan gazetecilerin” ilgili ilgisiz her şeyi F***’ye bağladığını, sıkışınca da “Atatürkçüyüz” diye bağırdığını anlattı. Sönmezateş’in itiraflarından önemli bölümler şöyle:

HAPİSHANELERDEKİ BİNLERCE KADIN VE ÇOCUĞUN BENİMLE NE İLGİSİ VAR?

Hapishanelerde binlerce kadın ve çocuk var. Onların benimle, benim onlarla bir ilgim yok. Bu çökülen şirketlerle de ilgim yok. Ne para aldım ne para verdim. Devletin kasasına gitse yine bir şey demeyeceğim, yine birilerinin cebine gitti.

Bylock nedir, bilmiyorum. Her neyse ne ama ihtilâle katılan askerler tarafından kullanılan bir şey değil. Burada esas soru; ana liste nerede? Hiçbir mahkeme bu listeyi görmedi. Belli merkezden soruluyor, gizemli cevaplarla, ‘Var.’, ‘Yok.’ deniyor. Bu hukuk değil, excel listesi.

TANIĞIYIM, ERGENEKON VE BALYOZ GERÇEKTİR

Bir konu var ki, çok önemli. ‘Ergenekon, Balyoz F*** kumpasıdır.’ deniyor. Net olarak söylüyorum; evet, onlar gerçektir. Tanıklıklarımı anlatıyorum. Ergenekon ve BAlyoz vardı; ama yargılamalar hukuksuzdu. O planlar hayata geçirilmiş gibi yargıladılar. Genelkurmay, her dönem için, her daim bir darbe planına sahiptir. Zamanı gelince ortaya çıkarılır.

Evet Türkiye’de vesayet rejimi vardı ve bu rejimin karargâhı Genelkurmay’dı. Artık değil, bitti. Bakan olacakların listesi Genelkurmay’a gönderilir, incelenir, kimilerinin üstü çizilir, onaylanırdı. AKP de ilk seçildiğinde listeyi gönderdi, bakanlarını öyle belirledi.

Bu bir siyasi süreçti, savcısı da bizzat Erdoğan’dı. Şimdi ulusalcılar Erdoğan’a laf söylemiyor. Çünkü korkuyorlar, korkaklar.

TANIKLIĞIMDIR; ASKERİ CASUSLUK SORUŞTURMASI GERÇEKTİR

Askeri casusluk ise gerçekten vardı. Binlerce askerin görüntüsü Genelkurmay ve MİT’teydi. Tanıklığımdır. Yaşar Güler bu davaya inanmayanlarla görüştü, videoyu önlerine koydu, izlediler. Hepsi, ‘Biz böyle bilmiyorduk.’ dedi. O görüntüleri izleyen hiçbir vatansever asker casusluk yoktu diyemez.

15 TEMMUZ, F*** DARBESİ DEĞİLDİR

Bu temel bilgileri verdikten sonra 15 Temmuz’a gelirsek. Evet, ben ihtilâle katıldım, ne yaptığımı da söyledim. 15 Temmuz F*** darbesi değildir, ben F***’cü değilim.

Bu darbeye katılan, F***’cü olmayan üst düzey o kadar isim var ki, MİT biliyor. Kendilerinden izin almadığım için isim söylemiyorum. Evet, 15 Temmuz’da bir plan vardı; fakat buna uyulmadı.

Ben de çok şaşırdım ve çok şeyi davalar başladıktan sonra öğrendim. Mahkemeler başlamadan herkese sus emri verildi ve herkes sustu. ‘Hulusi Akar hakkında kimse konuşmayacak.’ dendi, herkes sustu. Bu emrin niye verildiğini bilmiyorum; artık ilgilenmiyorum da.

EMRİ VERENLER HULUSİ AKAR’IN ADAMLARIYDI

(Emri veren veya organizasyonu yapan kimdi?) Hulusi’nin adamları, komutanlarım. İmamlar komutanım olamaz, suratlarına da tükürürüm. Ulusalcılar, Perinçekgiller biliyor bu adamların kim olduğunu. Komutanlarımın beni ikna ederken verdiği bilgi; ‘Demokrasi despotizme dönüyor. Polis başta olmak üzere birçok kurum irticaya teslim oluyor. İran’la yakınlık tehlikeli boyutlara geldi; İrancılar müsteşar, bakan seviyesine çıktı. Suriye Hava Kuvvetleri’ni imha planı var.’ idi.

Yine komutanlarımızın bana anlattığına göre, ülkedeki rüşvet çarkında birilerinin aldığı ihale payı yüzde 30’a ulaşmıştı. Rıza Sarraf bu işlerin küçücük bir parçasıydı. Bu söylediklerim gerçek değilse hain, darbeci; tüm sıfatları kabul ediyorum.

İhtilâl bir nevi polisiye bir hamleydi, müdahale edilmeliydi. Darbeye katılacak çekirdek kadro 100-150 kişiydi. Çünkü AKP’ye yanaşanlar ile F***’cülere güvenmiyorlardı. Ne kadar az kişi bilirse o kadar iyiydi.

TANKLARIN KÖPRÜYE ÇIKMASI PLANDA YOKTU!

Planı anlatayım; MİT biliyor, hem de benden detaylı. Emniyet İstihbarat da biliyor, çünkü benimle konuştular. İlk önce ve her şeyden önce Erdoğan tutuklanacak, toplamda 8-9 üst düzey alınacak, hemen mahkemeye çıkarılacaklardı.

Tank, köprünün kesilmesi, askerin sokağa çıkması yoktu. Yemin etmem mi gerekiyor? Rahmetli olan annemse annem, kızlarım ise kızlarım üzerine yemin ediyorum, böyleydi. Gece 03.00’te Erdoğan alınacaktı.

Köprüde olanları görünce, ‘Bunlar kim?’ dedim. Bu kadar gürültü patırtı çıkardıktan sonra Erdoğan’ı nasıl alacaktınız ki? F-16 niye uçuyor, mantığı nedir? Bu haliyle görev, benim için başarılması imkânsız göreve dönüştü.

Üstelik Erdoğan bir haftadır kayıptı, nerede olduğunu bilmiyorduk. Bin odalı sarayın mimarisi bizim için zordu. İstanbul’a gittiğinde devamlı kaldığı Huber Köşkü ise küçük ve kolaydı. Hâlâ nedenini anlayamadığım şekilde plan dışına çıkıldı.

AKIN ÖZTÜRK, ŞAM’I VURMADIĞI İÇİN HEDEF SEÇİLDİ

(Suriye’nin başkenti) Şam’ın vurulması gündeme geldiğinde Akın Öztürk, emri yerine getireceğini ancak Hava Kuvvetleri’mizin üçte birini kaybedeceğimizi söyledi. Şimdi bunun bedelini ödüyor! ‘Ne emir verirseniz yaparım.’ deseydi, bu durumda olmazdı.

‘Rus uçağını F*** düşürdü.’ deniyor. Emri veren Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal F***’cü mü? Yiğitse, mertse ‘Bu emri ben vermedim.’ desin, mahkemeye versin.

İran konusu; Doğu Perinçek’in İran’da ne işi var? Orhan Bursalı, Mehmet Ali Güller gibi isimler İran’ı savunuyor. Aytaç Yalman emekli olduktan sonra defalarca İran’a gitti. Ne işi var, MİT bilir. Kovid’den ölmeden üç hafta önce yine İran’daydı.

15 Temmuz’a dönersek; Marmaris’e Antalya’dan gelen 3 helikopter var. Üstünde jandarma yazdığını gören tanıklar var. Otel sahiline halatlarla inen siyah kıyafetli, gaz maskeli kişiler, Erdoğan’ın otelden ayrılmasından kısa bir süre sonra 2 polisi öldürüyor.

O polislerin katillerini bulmak bizim boyumuzun borcu. Biz o saatte İzmir Çiğli’deyiz. Hiç kimse, ne savcı ne polis, bize öldürülen o polislerle ilgili soru sormadı; ama oradan ceza aldım.

Burada Abidin Ünal önemli. Niye? Çünkü mahkeme istediği halde radar kayıtlarını o ve Yılmaz Özkaya ile İsmail Güneykaya göndermedi. Bir şey oldu mu; olmadı. ’38 kişilik Yurtta Sulh Konseyi var.’ denildi, bir daha konuşulmadı.

‘Atama listeleri var.’ dendi, listedeki karacıların yüzde 50’si sorguya çağırılmadı, tutuklanmadı. Terfi ettiler, halen görevdeler. Bunları söylenenlerin ne kadar yamuk ve salak bir şey olduğuna dikkat çekmek için anlatıyorum.

AHMET ZEKİ ÜÇOK; AHLAKSIZ YALANCI!

2014-2015’te TSK’dan ayrılan bir subayın Ankara TEM’e verdiği ifade var. Hulusi Akar, Yaşar Güler, Cihat Yaycı, Arif Çetin için ‘PDY mensubu’, yani F***’cü diyor. Bu ifadeyi veren şimdi muteber F*** uzmanı. Kim bu ahlâksız ve muteber yalancı? Ahmet Zeki Üçok. Şimdi İYİ Parti’de; seçebileceği en güzel partiyi seçmiş, ikili birbirini iyi bulmuş.

Boğaz Köprüsü’nde siyah minibüsle gelip oradaki insanları tarayanlar korkak Sedat Peker ve Levent Bektaş mıdır? 30 öğrenci bıçaklandı; kim yaptı, halen bilmiyoruz.

Kastamonu tünelinde Binali Yıldırım’a ateş edenler kimdi? Bilmiyoruz. Yargılamadık, sormadık. Ankara’da o gece ekstradan 6 uçak uçtu. Bunlar hangi üsse veya hangi ülkeye aitti, bilmiyoruz. Hava Kuvvetleri cevap vermiyor.

HÂLÂ F*** DİYORLARSA ‘HALAY ÇEKMEYE’ DEVAM!

Abidin Ünal hapse girmemek için her şeyi yapıyor. Marmaris otel görüntüleri yok. Topu topu 100-150 kişi katıldık, 30 bin kişi TSK’dan atıldı – Emniyet’ten de öyle. Siyasal İslâmcıları ve Perinçekgilleri hariç tutarak söylüyorum; tüm bunlara rağmen hâlâ ‘F*** darbesi’ diyorlarsa; haydi eller havaya, ölüler üzerinden halay çekmeye… Bunları söylemek tarihe karşı borcum.

Görüldüğü üzere Gökhan Şahin Sönmezateş, 15 Temmuz’u ayrıntılı olarak anlatıyor. Ancak yukarıda aktarılan itirafları sadece iktidara bağlı medyada değil, sözde muhalif basında da yer bulamadı. Darbeyi planlayan bir general yıllar sonra dehşet verici itiraflarda bulunuyor ama Türkiye medyasında haber değeri bile yok!

Bunun adı ‘yozlaşma’…

Yalın gerçek, muhalefet ve muhalif basın dahil hiç kimsenin umurunda değil. Tek amaçları var; Cemaat’i ‘terör örgütü’ olarak göstermek. Bu amaç için gerekirse gerçekler çarpıtılır ve 7 yıldır olduğu gibi görmezden gelinebilir ve öyle de yapıyorlar…  

Utanç verici, mide bulandırıcı bir ikiyüzlülük!

Gökhan Şahin Sönmezateş’in itiraflarından önce de 15 Temmuz’la ilgili onlarca cevapsız soru vardı ve ortaya çıkan bilgi ve belge Hizmet Hareketi’ni haklı çıkarıyordu. Peki 7 yılın sonunda 15 Temmuz’la ilgili neler biliyoruz?

15 TEMMUZ ARAŞTIRILSIN ÖNERGESİNİ AKP VE MHP REDDETTİ

Fethullah Gülen Hocaefendi, 15 Temmuz’un hemen ardından yaptığı açıklamada, 15 Temmuz’un araştırılması için uluslararası bir komisyon kurulmasını ve bu komisyonun açıklayacağı raporu peşinen kabul ettiğini açıkladı. İyi Parti’nin ‘15 Temmuz’un araştırılması önergesi AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Cumhur İttifakı, 15 Temmuz’un araştırılmasından neden rahatsız oluyor?

ERDOĞAN DARBEYİ NE ZAMAN ÖĞRENDİ?

Recep Tayyip Erdoğan’ın darbeyi ne zaman öğrendiği konusunda da 5 farklı açıklaması var. 6 yıldır Erdoğan’ın darbeyi ‘ne zaman’ öğrendiğini bile öğrenemedik!

Rusya Devlet başkanı Putin’in danışmanlarından Alexandr Dugin’in darbe girişimi istihbaratını Erdoğan’a 14 Temmuz’da ilettiği iddiasını da aktaralım.

KOMİSYON RAPORU CEMAAT HAKLI ÇIKAR DİYE YAYINLANMIYOR

15 Temmuz Meclis Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nun raporunun da ‘Cemaat’i haklı çıkardığı için’ yayınlanmadığı bizzat komisyonun başkanvekili Selçuk Özdağ tarafından itiraf edildi. Özdağ’ın ‘teyit’ ettiği bilgiye göre, komisyon raporu, bazı önemli hukukçuların ‘uluslararası alanda AKP’yi zor durumda bırakıp, Cemaat’i haklı çıkaracağı’ yönündeki telkinleri nedeniyle yayınlanmamıştı.

15 TEMMUZ GECESİ DAĞITILAN SİLAHLAR

15 Temmuz öncesinde ve sonrasında AKP rejimi tarafından kim olduğu belli olmayan sivillere Kalaşnikoflar dağıtıldığı ortaya çıktı. Suç örgütü lideri Sedat Peker’e göre silahlar İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun talimatıyla dağıtılmıştı.

Bu konuyla ilgili iktidar kanadından yalanlama bile gelmedi. Aksine, AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, bu tür tartışmaların 15 Temmuz’u hem içeride hem de uluslararası alanda itibarsızlaştırdığını söyledi. Türkiye, binlerce uzun namlulu silahın kimlere ve hangi gerekçelerle dağıtıldığını bilmiyor.

ERDOĞAN’DAN BİNALİ YILDIRIM’A 15 TEMMUZ AYARI

Gazeteci Yazar Levent Gültekin’in ‘Yaklaşan Kasırga’ isimli yeni kitabında 15 Temmuz’a ilişkin çok önemli notlar yer alıyor. Gültekin’in ‘sağlam’ üst düzey bürokratlardan aktardığı bilgilere göre Erdoğan, kendisine 15 Temmuz’la ilgili sorular soran dönemin başbakanı Binali Yıldırım’a, “Binali! Bir daha 15 Temmuz’la ilgili bir soru sorduğunu duymayacağım.” diyerek azarlıyor. Erdoğan, sohbetin devamında ise Yıldırım’ı, 15 Temmuz’u bir daha karıştırmaması konusunda uyarıyor.

Binali Yıldırım, geçtiğimiz yıllarda AA’nın Editör Masası’nda kendisine yöneltilen, “Hoşunuza gitmeyen bir proje oldu mu? sorusuna, “Hoşuma gitmeyen proje 15 Temmuz!” diyerek cevap vermişti. Erdoğan, Binali Yıldırım’ın 15 Temmuz’la ilgili sorusuna neden tepki gösteriyor?

İHBARCI 14,45’TE MİT’E GELİYOR

İhbarcı Binbaşı H.A, 15 Temmuz günü saat 14.45’te MİT’e gelerek teşkilata baskın yapılacağını söylemesine rağmen darbe neden engellenmedi sorusuna 6 yıldır bir cevap verilemiyor.

MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın böyle bir bilgiyi aldıktan sonra araması gereken ilk kişi dönemin Başbakanı Binali Yıldırım. Ancak aramıyor. Binali Yıldırım’ın açıklamalarına göre kendisinin darbeden haberi yok. Hakan Fidan, Erdoğan’ı da aramıyor. Erdoğan da darbeyi eniştesinden öğrendiğini açıklamıştı.

Peki ne yapıyor Hakan Fidan; dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’a gidiyor. Saatlerce görüşüyorlar Genelkurmay’da… Ne konuştuklarını kimse bilmiyor. Zira iki isim de Erdoğan tarafından korumaya alındı, sorgulanamıyor.

ASKERİ YARGI MENSUPLARINA KUMPAS DEŞİFRE EDİLDİ

Askeri hakimlerin yargılandığı 15 Temmuz’a ilişkin davada mahkemenin talebi üzerine gönderilen ‘sözde’ delil klasöründe ortaya çıkan fişleme listesiyle, sözde sıkıyönetim görevlendirme listesinin hemen hemen aynı olduğu ortaya çıktı.

Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) üyesiyken resen emekli edilen Hakim Albay, Dr. Cemil Çelik, söz konusu iki listede yer alan ‘hataların’ bile aynı olduğunu örnekleriyle yayınlandı. Askeri hakim ve savcılar söz konusu fişleme listesi dayanak gösterilerek ihraç edilmiş hatta tutuklanmıştı. Ancak yargılamalarda ‘en önemli delil’ olarak gösterilen ‘sıkıyönetim görevlendirme listesi’nin de fişlemeciler tarafından hazırlandığı ortaya çıkmasına rağmen mahkemenin kararı değişmedi.

SELİM TEMURCİ: SEVDİKLERİMİ KORUMAK İÇİN SUSMAK ZORUNDAYIM

15 Temmuz’da AKP’nin İstanbul İl Başkanlığı koltuğunda oturan Selim Temurci, geçtiğimiz hafta katıldığı bir televizyon programında, “15 Temmuz’da sokağa çıkın dediğim ve kanını döken adamların hukukunu korumak, sevdiklerimi korumak, işini aşını kaybetmelerini engellemek için mecburen bu konuda susmak zorundayım. İnsanlara nasıl zulmettiklerini görüyoruz.” diyor. İktidar değiştiğinde bildiklerini anlatacakmış!

Selim Temurci, daha önce Sedat Peker’in silah dağıtımı iddialarını da doğrulamıştı. Ancak 15 Temmuz konusunda ‘korktuğu için’ susmak zorunda olduğunu anlatıyor.
<< Önceki Haber Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş’in itirafları,... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER