“Türkiye’de yılın ilk 6 ayında 71 basın özgürlüğü ihlali kaydedildi”

Avrupa Birliği'ne (AB) üye ülkeler ile aday ülkelerdeki basın ve medya özgürlüğü ihlallerini kayıt altına alan Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi’nin (ECPMF) hazırladığı "Medya ve Basın Özgürlüğü İhlalleri İzleme Raporu"na göre, Türkiye’de yılın ilk altı ayında 71 basın özgürlüğü ihlali kaydedildi.

SHABER3.COM

Avrupa Birliği'ne (AB) üye ülkeler ile aday ülkelerdeki basın ve medya özgürlüğü ihlallerini kayıt altına alan Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi’nin (ECPMF) hazırladığı "Medya ve Basın Özgürlüğü İhlalleri İzleme Raporu"na göre, Türkiye’de yılın ilk altı ayında 71 basın özgürlüğü ihlali kaydedildi.

Raporda yer alan bilgilere göre, bu ihlallerin yarısından fazlası hukuk yoluyla gerçekleşiyor.

Merkezi Almanya’da bulunan Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) bünyesindeki Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) Koordinatörlüğü, yılda iki kez AB'ye üye ülkeler ile aday ülkelerdeki basın özgürlüğü ihlallerini içeren raporlar hazırlıyor.

MFRR’in 2022’in ilk altı ayına ilişkin raporunda Türkiye, Almanya, Fransa, Sırbistan, Yunanistan, Polonya, İspanya, Malta, Belçika ve Hollanda'nın aralarında bulunduğu bazı ülkelere özel bölüm ayrıldı.

Raporun Türkiye ile ilgili bölümünde basına yönelik baskının sistematik olarak arttığına dikkat çekildi.

Raporda, tutuklamalar ve mahkumiyet kararlarına bakıldığından, Türkiye’nin dünya çapında gazetecileri en çok hapseden ülkelerden biri olmaya devam ettiğine vurgu yapıldı.

"45 gazeteci hapiste"

2022’nin ilk altı ayında 71 basın özgürlüğü ihlalinin kaydedildiği belirtilen raporda şu bilgilere yer verildi:

“Basın ve Medya Özgürlüğü İhlallerini İzleme ve Raporlama Veribankası, Mapping Media Freedom (MapMF), Ocak- Haziran 2022 tarihleri arasında Türkiye'de 171 kişi veya medya kuruluşunun saldırıya uğradığını, 71 basın özgürlüğü ihlali kaydetti. Bu raporun yayımlandığı tarihte 45 gazeteci hapiste bulunuyor. Artan suçlamalar ve keyfi tutuklamalar, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hakkında eleştirel haber yapmayı zorlaştırırken, polis ve özel şahıslar tarafından gazetecilere yönelik fiziksel saldırılar düşmanca ve tehlikeli bir çalışma ortamı oluşmasına yol açtı.”

Diyarbakır'daki tutuklamalar da raporda

Diyarbakır’da Haziran ayında düzenlenen operasyonda gözaltına alınan ve tutuklanan 16 gazetecinin durumu da raporda yer aldı.

Türkiye’de basına karşı en yaygın hak ihlalinin hukuk yoluyla gerçekleştirildiğini kaydeden MFRR’in raporu şöyle devam etti:

“Türkiye’de haberciliğe yönelik en yaygın görülen tehdit, MapMF'de kaydedilen vakaların yarısından fazlasıyla (yüzde 59,2) ilgili olan hukuk yoluyla gerçekleşen ihlaller olmaya devam etti. Haber kuruluşlarının ofislerine ve gazetecilerin evlerine yapılan polis baskınları ve keyfi olarak uygulanan gözaltılar, vakaların yaklaşık üçte birini (yüzde 31) oluşturdu. Haziran ayı başında, Türkiye'nin bağımsız medyasına yönelik bir gün içinde gerçekleşen en büyük baskılardan birinde, Kürt medyasından en az 23 gazeteci gözaltına alındı ve bunlardan 16'sı 'terör örgütü propagandası yapmak' iddiasıyla halen cezaevinde tutuluyor.”

RTÜK'ün internet yasağı da raporda

Son zamanlarda toplumsal olaylarda polisin gazetecilere müdahalesi de MFRR’nin dikkat çektiği konulardan biriydi.

RTÜK’ün internet sitelerine erişim engeli getirmesine de vurgu yapılan raporda, “Türkiye'de gazeteciler, özellikle protestoları takip ederken polis tarafından fiziksel şiddete maruz bırakıldı. MapMF'de kaydedilen her üç vakadan biri (yüzde 33,8) basın özgürlüğü ihlalinin kaynağı olarak polis veya devlet güvenliğini gösterdi. Nisan ayında en az on iki gazeteci 1977’te gerçekleşen kanlı 1 Mayıs katliamının anıldığı bir basın açıklamasını takip ederken fiziksel saldırıya uğradı veya polis müdahalesine maruz kaldı. Gazeteciler ayrıca internet üzerinden fiziksel şiddet ve ölüm tehditlerinin yanı sıra cinsiyetçi tacizler de aldı. Aynı dönemde, Türkiye'nin hükümet kontrolündeki medya düzenleyicisi Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), ayrımcı bir şekilde medya kuruluşlarına yaptırım uygulamaya ve internet sitelerine erişimi engellemeye devam etti” denildi.

“Seçim sürecinde baskılar artacak”

Haber alma hakkı, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü alanlarında faaliyet yürüten ve başta gazeteciler olmak üzere mesleki faaliyetleri sebebiyle yargılanan kişilere hukuki destek veren Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) Eş Direktörü Veysel Ok, kamuoyuna yansımayan daha fazla vaka olduğuna dikkat çekti.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Ok, seçim süreci yaklaştıkça, baskının artacağını vurguladı.

Türkiye’de değiştirilen mevzuatların baskıyı arttırdığına vurgu yapan Ok, şunları söyledi: “(Rapor) basın özgürlüğünün Türkiye'de özellikle seçim sürecinde, 2022 itibarıyla, tekrar ciddi bir baskılama dönemine girdiğini gösteriyor. 15 Temmuz sonrası birçok gazeteci tutuklanmıştı. 2020-21 arası rahatlama dönemi olmuştu basında, tutuklama sayısı azalmıştı. Şimdi seçim öncesi tekrar gazeteciler üzerinde ciddi bir baskı oluştuğunu, seçim yaklaştıkça baskının daha da artacağını, gazetecilere yönelik korkutma, sansürleme yapıldığını görüyoruz. Bunun Türkiye'de değiştirilen mevzuatla ilgili olduğunu düşünüyorum. İnternet kanunu değişti gazeteci, protestoları takip eden gazetecilere önce polis şiddetine maruz kalıyor, önce gazetecilere müdahale ediliyor. Bu da şiddetin dozun artacağını gösteriyor.”

Gazetecilerin hukuk yoluyla baskı altına alındığını belirten Ok, “Türkiye'de yargı bağımsızlığı zaten şüphe altında. Bu yüzden şu anki iktidar yargı eliyle gazetecileri sansürleme, korkutma, haber yapma motivasyonu ortadan kaldırmak için bütün enerjisini kullanıyor” dedi.


“Endişelerimiz artıyor”

Raporu VOA Türkçe’ye değerlendiren Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mücahit Ceylan ise raporun basın özgürlüğüne dair endişeleri arttırdığını söyledi.

Raporun Güneydoğu’da görev yapan gazetecilerle ilgili bölümüne dikkat çeken Ceylan, “Raporun önemli bir bölümünde, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde görev yapan gazetecilere yönelik ihlallerin yer alması, ayrıca bizi endişeye sevk ediyor. Bu durum aslında bölgede gazetecilik yapanların ülke içinde çifte standarda maruz kaldığını kanıtlıyor. Çünkü bu bölgede gazetecilerin yargılandığı davalara baktığımızda neredeyse tamamına yakınının terör suçlarıyla yargılandığını görüyoruz. Gazetecilik faaliyetlerinin terör suçu olarak görüldüğü ve gazetecilerin bu suçlamalarla ceza aldığı dünyadaki nadir yerlerden biri haline geldi bölgemiz” diye konuştu.

Ceylan, gazetecilik faaliyetlerinin terörle ilişkilendirildiği sürece, Türkiye’nin dünyadaki basın özgürlüğü ve ihlalleri sıralamasındaki yerinin geriye doğru gitmeye devam edeceğini sözlerine ekledi.

<< Önceki Haber “Türkiye’de yılın ilk 6 ayında 71 basın özgürlüğü... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER