Ünlü İş adamı Türkiye'deki krizin sebebini özetlemiş: 'Türkiye hikâyesini kaybetti'

Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı “Şimdi hikâyesiz kaldık derken bunun kesintiye uğradığını anlatmaya çalışıyorum.” diyen Eczacıbaşı, Türkiye’nin artık dünyaya yeni bir hikâye anlatması gerektiğini söyledi

SHABER3.COM

Eczacıbaşı Holding ve İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın Yönetim Kurulu, İstanbul Modern Sanat Vakfı’nın da Mütevelli Heyeti Başkanı Bülent Eczacıbaşı, yeni çıkardığı 'İşim Gücüm Budur Benim” isimli kitabı ile ilgili Hürriyet Gazetesine röportaj verdi. 

Ünlü İş adamı yeni kitabından, Türkiye ve Dünya'daki gelişmelere kadar bir çok soruyu cevaplamış Ancak röportajın bir bölüöünde Türkiye'nin içindeki krizi çok iyi özetlemiş...

Türkiye Hikayesini kaybetti...
 
Hürriyet Pazar ekinden Çınar Oskay'a konuşan Bülent Eczacıbaşı 'Bir zamanlar Türkiye’nin “hür dünyanın Doğu’daki bekçisi, NATO’nun Doğu’daki kalesi olmak” şeklinde bir hikâyes olduğuna dikkat çekiyor ve bu hikayenin kaybolduğunu söylüyor 

İşte Eczacıbaşı'nın verdiği röportaj'dan bir bölüm 


“Türkiye hikâyesini kaybetti” diyorsunuz kitapta. Bunu biraz açar mısınız?

- Pazarlamacılar bir ürünün, onu benzerlerinden ayıran bir hikâyesi olsun ister. Bir zamanlar Türkiye’nin hikâyesi ‘Hür dünyanın Doğu’daki bekçisi, NATO’nun Doğu’daki kalesi olmak’tı. Özal’lı yıllarda ‘Küreselleşmenin parçası, dinamik, liberal Türkiye’... Üçüncü hikâye AK Parti’nin iktidara gelmesiyle ortaya çıktı. Demokratik reformlar yapan, bir Müslüman toplumda demokrasinin gelişebileceğini, AB’ye katılım sürecinin başlatılabileceğini kanıtlayan, bir yandan da hızlı büyümeye devam eden Türkiye, bütün dünyaya son derece ilginç bir hikâye sundu. Şimdi hikâyesiz kaldık derken bunun kesintiye uğradığını anlatmaya çalışıyorum. 2007-2008 krizinden sonra AB’nin Türkiye’ye karşı soğuyan tutumu, bölgemizdeki savaşlar, bir ara kabaran terör dalgası, iktidar partisinin kapatılması için açılan dava, korkunç bir darbe teşebbüsü, Ergenekon, Balyoz davaları gibi gelişmeler, Türkiye’nin hikâyesini aşındırdı. Artık dünyaya yeni bir hikâye anlatmamız gerekiyor.

Nasıl olacak bu?

- Bu hikâye gerçekçi olmak ve Türkiye’nin güçlü yönleri üzerine kurulmak zorunda. Geçmişle övünen değil, ileriye bakan bir hikâyeye ihtiyacımız var. Dünyaya “Bize güvenin” diyebilmek için sağlam bir hukuk sistemi, “Geleceğimize güvenin” diyebilmek için ise sağlam bir eğitim sistemi lazım.

Böyle bir hikâyeyi kendimize de anlatmamız lazım galiba...

- Kesinlikle. Her şeyden önce kendi insanımızın heyecanı için lazım.

 Yeni Şafak gazetesi bile geçenlerde “Bu gençler neden ülkeyi terk ediyor” diye soran bir yazı yayımladı. Bir beyin göçü mü yaşanıyor?

- Çok sayıda insanın geleceğini dışarıda aradığını görüyorum, evet. Onları geri çekmemiz lazım. Üç-dört hedefe indirgenmiş, net, yeni bir hikâyeyle ortaya çıkmamız lazım.

Ülkede iki kutuplaşmış kesim var. Muhtemelen akıllarındaki hikâyeler farklı olacaktır.

- Geçmişte bu ülke ortak hedefi paylaşarak çok önemli başarılar elde etti. Herkes daha iyi yaşam koşulları, çocukları için parlak bir gelecek istiyor. Özlemleri ortak. Bu ortak yönleri öne çıkaran hedefler ülkeyi birleştirebilir. Başka çaremiz yok.


Çok sayıda insanın geleceğini dışarıda aradığını görüyorum. Onları geri çekmemiz lazım. Üç-dört hedefe indirgenmiş, net, yeni bir hikâyeyle ortaya çıkmamız lazım.
Hem sanayi hem de bankacılık kesimi bu ekonomik durumla baş edecek güçte

 Ekonominin durumu sizi kaygılandırıyor mu?

- Makro göstergelerde bir kötüleşme oldu, bu sene yüksek enflasyon yaşayacağız. Zaten enflasyonu yeteri kadar indiremediğimizi düşünürken şimdi yükseliyor. Döviz kurunda bir sıçrama oldu, onun etkilerini yaşayacağız. Dengeler yerine oturuncaya kadar bir rahatsızlık hissedeceğiz ama ben hem sanayi hem de bankacılık kesiminin bu durumla baş edecek güçte olduğunu düşünüyorum. Çok daha kötü koşullarla baş ettik geçmişte, tecrübemiz var. Avrupa’nın iyi bir konjonktürde olması çok yardımcı bize. Böyle böyle bu dönemi atlatacağız.

Kapitalizm sağlıklı çalışmıyor, tedavisi gerekiyor

 Gelir dağılımındaki adaletsizliğe dikkat çekiyorsunuz kitapta. Thomas Piketty’ye atıfta bulunuyorsunuz. Birkaç yıl önce Ali Koç da “Eşitsizliğin ortadan kalkması için kapitalizmin ortadan kalkması gerekir” demişti. Bugün dünyada daha güçlü bir sol olsaydı, sağ popülizme, fanatizme kayışın önü tutulabilir miydi?

- Solun geleneksel reçetelerinin işe yaramadığını dünya gördü. Başka sentezlere ihtiyaç var. Kapitalizmi nasıl herkesin yararına çalıştırırız? Zenginlik yaratmakta daha başarılı olmuş bir sistem yok. Ama bu sistem sağlıklı çalışmıyor. Hastalığın tedavisi gerekiyor.

Nedir bu hastalık?

- Paranın politik güç, politik gücün para yaratması... Para belirli ellerde toplandıkça bu odaklar daha fazla güce sahip oluyor. Politik gücü kendilerini zenginleştirmek için kullanıyorlar. Böylece toplumu büyük krize sürükleyen bir döngü ortaya çıkıyor. Bu dünya tarihinde ilk defa görülen bir gelişme değil ama şimdi yeniden böyle bir tehlikenin ortaya çıkmakta olduğunu görüyoruz. Geçmişte gerek ABD’de gerekse Avrupa’da kapitalizmin aşırılıklarını başarıyla törpüleyen hareketler görülmüştü.

Nasıl?

- Amerika’da ‘Yeni Düzen’, Avrupa’da sosyal demokrasi bozulan dengeleri düzelten hareketlerdi. Şimdi küreselleşme devrini yaşıyoruz. Küreselleşme bir yandan zengin ülkelerle gelişmekte olan ülkeleri birbirine yaklaştırırken, bir yandan da toplumlardaki gelir dengesizliklerini artıran etkiler getiriyor.
<< Önceki Haber Ünlü İş adamı Türkiye'deki krizin sebebini özetlemiş:... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER