Vücudun doğal kliması terleme, önlenmeli mi?

Samanyoluhaber.com yazarı Akademisyen Esra Büyükcombak bu haftaki yazısında 'Vücudun doğal kliması terleme, önlenmeli mi?' sorusunu cevaplıyor

SHABER3.COM

ESRA BÜYÜKCOMBAK 
Akademisyen (Genetik ve Biyoloji Mühendisliği)


Yaz sıcakları ve nemle birlikte çok fazla terliyor ve sıvı alma ihtiyacı duyuyoruz. Zaman zaman terlediğimiz için sıkıntıya girip söyleniyoruz belki, hatta çok önemli bir nimet olduğunu unutabiliyoruz. Biz uyurken bile çalışmaya devam eden terleme mekanizması ömür boyu devam eden biyolojik bir durumdur. Terleme, gün içinde fazla hareketle ve havanın ısınmasıyla artar. 


Vücudumuzdaki fonksiyonların sağlıklı bir şekilde gerçekleşebilmesi ve hayatın devamlılığı için beden sıcaklığının belirli bir derecede sabit tutulması gerekir. Bedenimizin doğal kliması olarak yaratılmış ter bezleri sayesinde vücut ısısı 37 derecede sabit tutularak hararet önlenir. Terlemedeki bir diğer hikmet vücudumuzun su, tuz ve mineral dengesinin sağlanmasıdır. Deri yüzeyinden buharlaşarak sağlanan bu denge ile cildimizin aşırı kuruması önlenir, karaciğerle birlikte böbreklerimizin yükü hafifler. Üre, ürik asit, tuz ve diğer zararlı maddelerin atılmasını sağlayarak bu organları desteklemiş olur. Ekrin ve apokrin olarak iki çeşit yaratılmış olan ter bezlerinden ekrin bezleri koku vermez. Apokrin adı verilen büyük bezler ise kişinin kendisine has bir koku yayılmasına neden olur. Hatta köpeklerin, sahiplerini tanımalarında bu kokunun etkisi vardır.


Terlemenin başka bir faydası da, bakteri önleyici olan antibakteriyel dermisidin denilen bir protein zinciri içermesidir. Antibiyotik özelliği olan bu zincir, deride bakterilerin hakimiyetine engel olma ve enfeksiyonlarla mücadele için yaratılmıştır. Ter içeriğindeki 373 uçucu bileşik, kişiye özgü oranlardadır ve parmak izi gibi benzersizdir. Yani sağlığımız, duygularımız, temizlik alışkanlıklarımız ve beslenme şeklimizle değişen terimiz kişiye özeldir. 


Terleme bazen kötü kokudan, bazen de görünüşü etkilediğinden dolayı bizi zor durumda bırakabiliyor. Bu durumlar için geliştirilmiş ürünlerden ter önleyiciler (antiperspirant; roll on veya krem) ve deodorantlar vücut kokusunu azaltmak için farklı şekillerde çalışırlar. Ter önleyiciler, teri azaltarak, deodorantlar ise cildin asitliğini artırarak etki ederler.Gıda ve İlaç Dairesi (FDA)  deodorantları, temizlik veya güzellik ürünü olduğu için kozmetik olarak kabul eder. Terlemeyi önleyici maddeleri ise ilaç statüsünde, yani problemi tedavi etmeye ve önlemeye yönelik ürün olarak tanımlar. 


Deodorantlar, terlemeyi önlemek yerine, koltuk altındaki kokuyu ortadan kaldırmak için formüle edilmiştir. Genellikle alkol bazlıdırlar. Uygulandığında cildinizi asidik hale getirir, bu da bakteriler için daha az çekici ortam demektir. Deodorantlar ayrıca yaygın olarak kokuyu maskelemek için parfüm içerir.


Antiperspirant Alüminyum bazlı ter önleyiciler ter kanallarını bloke ederek çalışır, böylece cildin yüzeyine ulaşan ter miktarını azaltır. Cilde uygulandıklarında ve ter ile temas ettiklerinde, alüminyum tuzlarının çökelmesine ve ter bezlerinin üzerinde bir tıkaç oluşmasına neden olur. Ter, ter bezi tarafından üretilmeye devam eder, ancak cildin yüzeyine ulaşamaz.


Koltuk altları, vücudun diğer bölgelerine göre daha fazla ter bezi bulundurur. Bazen insanlar, koltuk altı terinden dolayı giysilerinin görünüşünü etkileyeceği için terlemelerini azaltmak isterler. Terin kendisi kötü kokmazken, beden temizliğinde problem varsa vücut kokusunu da olumsuz etkiler.     


Kokuya neden olan ise, koltuk altının nemi ve sıcaklığının bakteriler için ideal ortam oluşturmasıdır. Özellikle koltuk altlarında, bulunan apokrin bezlerinden gelen ter, bakterilerin parçalanması için gerekli olan proteini yüksek oranda bulundurur. Ancak bakteriler parçalanırken bu esnada kötü koku da yayılmaya başlar.


Deodorantlar ve ter önleyiciler genellikle bu yüzden tercih edilir. Ancak bazen içerdikleri paraben, alüminyum veya triklosan gibi kimyasalların yan etkileri olabilir. Kanserojen, Alzheimer, hormonal ve alerjik etkilerin bazıları kanıtlanmış, bazılarıyla ilgili çalışmalar devam etmektedir.

Paraben; Araştırmalar, koruyucu olarak kullanılan parabenlerin meme kanseri oranlarının artmasından sorumlu olduğuna dair endişeleri içerir. Çoğu üretici artık parabenleri deodorantlarda ve ter önleyicilerde kullanmıyor olsa da dikkatli olmak ve içeriklerini okuyarak satın almak gerekir.

Alüminyum; Alzheimer hastalığı olan kişilerin beyin dokusunda alüminyum birikintileri görülmesi, terlemeyi önleyici maddelerden gelen alüminyumun insan vücudu tarafından emildiğinin göstergesi olabilir. Alüminyum tortularının Alzheimer hastalığına mı neden olduğu yoksa Alzheimer hastalığının bir sonucu mu olduğu henüz net değildir.

Triklosan; Deodorantlar ve ter önleyiciler, bakteri artışını önlemek veya azaltmak için yapışkanlığa yardımcı bileşen, triklosanı içerebilir. Endokrin (hormon sistemi) bozulmasına neden olabilen bu madde, üreme, sinir, gelişim ve bağışıklık sorunlarına yol açabileceği anlamına gelir. Henüz insanlar üzerinde çalışmalar tamamlanmadığı için insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri net olmasa bile dikkatli olmak gerekir.

Kontrollü alacağınız ürünlerin yanı sıra kendiniz de doğal parfüm içerikli koltuk altı karışımı yapabilirsiniz. Bir öneri olarak; teri ve kokuyu emen karbonatla, anti bakteriyel özelliği olan Hindistan cevizi yağını küçük cam kavanozda, birkaç damla esansiyel yağla birlikte hazırlayabilirsiniz. Ölçüler önemli değil, önemli olan karbonatın yağa iyice doymasıdır. Bunun için biraz nişasta da ekleyebilirsiniz. Evde hazırlanabilir alternatif çözümleri araştırarak uygulamak, hem daha sağlıklı hem de daha ekonomik olacaktır.

[email protected]                        Twitter: @esrabc
<< Önceki Haber Vücudun doğal kliması terleme, önlenmeli mi? Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER