Milli Eğitim Bakanlığı 1999’dan bu yana, yama yapıla yapıla dikiş tutmaz hale gelen ÖSS
sistemini haklı gerekçelere dayanarak yeni bir formata dönüştürme çabası içerisinde.
Aslında sorunun kaynağı 1999 yılında yapılan değişikliğe dayanıyor. O dönemlerde 28
Şubat sürecinin rüzgârıyla birlikte imam hatip okullarına olan talebi azaltmak için meslek liselerinin alanları daraltılarak
katsayı uygulaması düzenlendi –ki bundan bütün meslek liseleri etkilendi-,
dershaneciliği ortadan kaldırmak düşüncesiyle sınav teke indirildi, sorular bilgiden ziyade yorumlama gücünü ölçmeye yönelik hazırlandı.
İdeolojik ve siyasi sebeplerin başat rol oynadığı bu
düzenleme, oyun oynanırken bir anda kuralların değişmesi demekti öğrenciler için. Çünkü meslek liselerine
kayıt yaptırırken üniversite kapılarının açık olduğunu bilerek kayıt yaptıran öğrenciler bu ani katsayı değişikliğiyle birlikte dar bir
tercih alanına mahkûm edildi. O dönemlerde mahkemelere gidilmesine rağmen her ne hikmetse mahkemeler de YÖK’ün kararını düzeltmedi.
Çok enteresandır; 2006 ÖSS’de de bir
takım değişiklikler yapıldı. Bu değişikliklerden birisi ek puan katsayısının 0,24’den 0,08’e indirilmesiydi. Bu karar da
dava edildi ve aynı mahkemeler bu sefer YÖK’ün aleyhine karar verdi. Ya YÖK’te bir problem vardı ya da mahkemelerde. İki benzer olayda 180 derece zıt karar almanın başka bir izahı olamazdı çünkü.
Gelelim yeni sistem YÖGES’e (
Yükseköğretime Geçiş Sistemi)… Sistem aynen
ilköğretim 2. kademede olduğu gibi ara
sınıf sınavlarını esas alarak yerleştirmeyi
hedefliyor. Fakat benzer sistem düşünülmesine rağmen, iki nokta sistemde tıkanmaya neden oluyor. Bunlardan birincisi
mezun öğrencilerin yeni sisteme nasıl entegre edileceği problemi; bir diğeri de meslek liselerine uygulanan farklı
müfredattan kaynaklanan sıkıntılar. Ortada
tek tip bir müfredat olmadığı için nasıl bir sınav yapılacağı konusu kafaları kurcalıyor.
İlk problemi ortadan kaldırmak için ara sınıf sınavlarının doğrudan ÖSS puanlarını oluşturacak şekilde kullanılmaması uygun olur.
Sınavlardan elde edilen sonuçlar
AOBP’nin yerine ikame edilmelidir. Bu sayede mezunların AOBP’si ile ara sınıf sınavlarından elde edilen puanlar benzeştirilebilir.
Meslek liselerine ilişkin tavsiyemiz de, onların alan içi tablolarını genişleterek ayrı bir kontenjan ayrılması suretiyle farklı bir sınava tabi tutulmalarıdır. Ortak müfredatın merkez alınacağı tarzda bir sınav uygulaması olabileceği gibi genel yetenek sorularından oluşan bir sınav da düşünülebilir (
ALES tarzı).
Milli Eğitim Bakanlığı’nın üzerinde çalışma yaptığı YÖGES dışında daha önceden YÖK’ün 200
7 Şubatında yayımladığı “
Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi” raporunda açıklanan ders sınavlarını esas alan sistemden de bahsetmek lazım.
Öğrenciye hedef odaklı çalışma ve tercih yapma imkânını öngören bu sistemin de artıları oldukça fazla. Öğrencilerin birçoğu neyi niçin tercih ettiğinin çok farkında değil. Bunu zaten tercih listelerinden de görüyoruz. Öğrencinin hazırladığı tercih listesine bakıyorsunuz, listede hem
makine mühendisliği bölümleri var hem de tıplar. Loto oynar gibi tercih listeleri hazırlanıyor. Bu noktada öğrencileri de suçlamıyorum, sistem onları buna zorluyor. Ders sınavları uygulaması bu problemi tamamen ortadan kaldırmasa bile azaltacaktır.
Ümidim, artık ideolojik ve siyasi kaygıların ötesinde hareket edilip “eğitim, öğrenci ve
ülke geleceği” esas alınarak bir planlama yapılması; geleceğin emanetçilerinin her türlü düşünceye saygılı olma ilkesi merkez alınarak
özgürlük ortamı içersinde şahsiyetli ve onurlu bir şekilde yetişmesine imkân verecek bir yapılanma gerçekleştirilmesi…