Asr-ı Saadet'ten örnekler ve günümüz

Abdullah Aymaz

Abdullah Aymaz

26 Eyl 2022 08:52
  • Hicretin dördüncü senesi Safer ayında, dinleri kin olan müşriklerden Adal ve Kâre halkından bazı insanlar intikam almak niyetiyle bir plan hazırlayıp suret-i Hak’tan görünüp Peygamber  Efendimizden  (S.A.S.) kendilerine Kur’an öğretecek muallimler istediler. Efendimiz (S.A.S.) Suffe ashabından on kişiyi seçerek gönderdi. Onlar Hicaz tarafında bulunan Hûzeyl kabilesinin kullandığı Raci denilen kuyunun başına kadar gelmişlerdi. Hazırladıkları plân üzerine birden Lihyanoğullarından yüz kadar okçu, saklandıkları yerden çıkmış onları çember içine almışlardı. “Teslim olun sizden hiç kimseyi öldürmeyeceğiz”  şeklindeki yalanlarına kanmamışlar, mücadeleye karar vermişlerdi. Başlarındaki Âsım bin Sabit’in elinde yedi tane ok vardı bunların her biri ile bir düşman devirmişti. Okları bitince mızrağı kırılıncaya kadar düşmanlarını haklamış. En son kılıcını sıyırmış ve o da kırılıncaya kadar savaşmıştı. Bu arada “Allah’ım!  Hayatta olduğum müddetçe ben Sen’in dinin için savaştım. Sen de ben şehit olduktan sonra benim bedenime müşrik eli dokundurma!” diye dua etmişti.


    Cenab-ı Hak, önce sürü halinde arılar göndermiş, sonra da şiddetli bir yağmur ve seller göndererek onun nâşını alıp götürmüştür, müşriklerin ellerinin değmesinden muhafaza etmiştir. Diğer on kişiden yedisi şehit olduktan sonra üç kişi kalmıştır. Hubeyb İbn-i Adiyy, Zeyd İbn-i Desine ve Abdullah  İbn-i Tarık. Bunlara da teslim olun sizi öldürmeyeceğiz diye söz verdikleri halde, teslimden sonra yaylarındaki sicimleri çözerek bunların ellerini sıkıca bağlayınca Abdullah İbn-i Tarık itiraz edince hemen orada üzerine çullanıp onu öldürmüşlerdi. Diğer ikisini Kureyşlilere satmışlar, onlar da onları öldürmüşlerdi.”


    Bu tarihi gerçeği, bu süreç ile ilgili olarak Hizmetin başındaki zâtı suçlayan bazılarına anlatınca, bunun küçük bir istisna olduğunu ileri sürüyorlar. Biz de bu sefer şu olayı anlatmak zorunda kalıyoruz: Yine aynı sene Hicret’in dördüncü senesi ve aynı Safer ayı çıkmadan daha bu olayın acısı bitmeden Âmir İbn-i Mâlik gelip  “Yâ Resulullah, dedi, Ashabından Necid halkına göndersen de onlara İslam'ı anlatsalar; Necidliler kabul edeceklerini umuyorum.”  Efendimiz (S.A.S.), “Necidlilerin onlara bir kötülük yapmalarından  endişe ediyorum.”  diye karşılık verdi. Âmir İbn-i Mâlik,  “Onlara ben kefilim”  diye teminat verdi o zaman, câhiliye insanları arasında bile söz senet sayılırdı. Sözünden dönen, artık silinir ve insanlar içinde hiç itibarı kalmazdı. Onun için büyük bir problem görülmüyordu hem bir insanın  hidayeti cihanlar değerindeydi. Onun için Efendimizin (S.A.S.)  demirbaş talebelerinden Suffe ashabı kurralarından 70 kişiyi seçilip gönderilmişti. Bunlar yola çıkıp Maûne denilen kuyunun başına geldiklerinde burada konakladılar. Bir taraftan develerini dinlendirip otlatırlarken diğer yandan Efendimizin (S.A.S.)  gönderdiği mektupları ilgili kişilere ulaştırmayı hedefliyorlardı. Onun için üç kişiyi  aralarından seçip Âmir İbn-i Tufeyle gönderdiler. Bu üçten Haram İbn-i Milhan önce girmiş Efendimizin (S.A.S.) mektubunu Âmir’e  vermiş ama okuma lüzumu görmeden hemen Hz. Haram İbn-i Tufeyl’i öldürme talimatı vermiş. Talimatı alan Cebbar İbn-i Sülmâ, mızrağını arkasından Hz. Haram’a saplayıvermiş, sırtından giren mızrak göğsünden çıkıvermiş. Kanlar içinde kalan Allah Resulü’nün elçisi hiç tereddüt etmeden şehit olmanın heyecanıyla eline bulaşan kanları yüzüne sürerek “Allahü Ekber!  Kâbe’nin Rabbine yemin olsun ki, kurtuldum” diye haykırmıştı. Bu söz Cebbar  kâtilinin dikkatini çekmiş ve sonunda onun bile hidayetine sebep olmuştu. Maalesef diğerleri de kılıçtan geçirilmişti. 70  kişiden bir tek kişi Amr İbn-i Ümeyye idi.


    Cenab-ı Hakkı büyüklüğüne uygun tanıtmaktan başka gayeleri olmayan bu kadar değerli Sahabe Efendilerimiz, işte böyle aynı Safer ayının içinde birbirine yakın iki olayla şehit edilmişti. Münafıklardan başka hiç kimse bu hususta Efendimize (S.A.S.)  “O nasıl bir peygamber ki, olacakları sezemedi de bu kadar insan katledilmesine sebep oldu?!..”  demedi. Bu süreçte, bazı  mihrakların tahrikiyle, İslam tarihindeki benzer olayları göz önüne almadan ileri geri sözler söylemenin, tehlikesine dikkat edelim. Farkına varmadan Hizmet ehlinin zihinlerini bulandırıp ümitsizliğe sevk etmenin bir âlemi yok. Halbuki gelişmelere bakınca, Hizmet’in bütün dünyada beklenmedik şekilde derlenip toplanması, hatta Hizmet  mahallerinin fıkır fıkır ve fikir fikir kaynaması söz konusu… Bütün cihan kıpır kıpır kıpırdarken, ümitsizlik pompalamaya çalışanların asla iyi niyetli oldukları söylenemez… 


    26 Eyl 2022 08:52
    YAZARIN SON YAZILARI