Zikzaklı adımlar

Cuma Karaman

Cuma Karaman

15 May 2025 09:38
  •  

    Yürüyerek işe ya da başka bir yere giderken yol kenarındaki o eski bank, benim için sadece bir dinlenme yeri değildi. Kimi zaman oturur, nefes alır, çevreme tefekkürle bakar, parkların, evlerin ve ormanlık alanların iç içe geçtiği bu sakin mahalleyi seyrederdim. Yollardan geçen yayalar, bisikletliler ve arabalar; hepsi kendi yolunda, kendi kurallarına tabi bir düzende ilerliyordu.

     

    O bankta oturduğum günlerin birinde, sık sık gördüğüm bir adam dikkatimi çekmeye başlamıştı. Her defasında geçerken selam verir, adımlarını yavaşlatır, önüne bakar, sanki görünmeyen bir çizgide ilerliyormuş gibi zikzaklar çizerek yürürdü. Bu hâli bana hep tuhaf ama aynı zamanda anlamlı gelmişti. Merak ederdim ama sormaya hiç cesaret edemezdim.

     

    Bir gün, yine aynı bankta otururken bu adam selam verdi ve bu kez durdu.

     

    “Oturabilir miyim?” dedi.

     

    “Tabii ki, buyurun,” dedim.

     

    Oturdu, kısa bir hal-hatır faslından sonra sohbete başladık. Zarif, kibar bir insandı. Konuşması sade ama derindi. Onu bir akademisyen ya da entelektüel biri sanmazdınız, ama söylediklerinden anlıyordunuz ki hakikati çokça tefekkür etmiş, kalbiyle bilen biriydi.

     

    Sohbet derinleştikçe ülkeye ne zaman geldiğini, neden burada olduğunu sordum. Cevapları beni hem kendi geçmişime götürdü, hem de yargılarımı yeniden gözden geçirmemi sağladı. İçimden, “İnsanlara dışarıdan bakarak hüküm vermemeli,” dedim. Aklıma bir söz geldi: “Viranelerde ne defineler saklıdır.”

     

    Sonunda dayanamadım, uzun zamandır içimde biriken soruyu sordum:

     

    “Affedersiniz, ama hep dikkatli yürüyorsunuz. Önünüze baka baka, zikzaklar çizerek. Bunun özel bir sebebi var mı?”

     

    Derin bir iç çekti.

     

    “Orada çok karınca var” dedi. “Onlara basmamak için dikkat ediyorum. Çünkü onların da bir canı var, yuvası, ailesi, yavruları var. İnsan bazen farkına bile varmadan küçük şeylerin katili olur. Bilmeden birçok canlının canına kıyar. Ama ben, bilerek bir sineği bile öldürmemeye çalışırım. Ne var ki, ülkemde terörist ilan edildim. Hapse atıldım. Malıma mülküme el konuldu. Çareyi yurtdışına çıkmakta buldum.”

     

    Sonra yüzüme baktı, sordu:

     

    “Sence benden terörist olur mu?”

     

    İçim burkuldu. Çünkü benzer yaraları ben de taşımıştım.

     

    “Senin gibilerden melekten başka bir şey çıkmaz” dedim. “Ama bizim ülkemizde işler başka. Binlerin katili ellerini kollarını sallayarak gezerken, kitap okuyan, burs veren, eğitim kurumu açan insanlar terörist ilan ediliyor. Allah’ın kitabına ve insanlık vicdanına göre sizler yeryüzünün meleklerisiniz. Ama siyasal İslamcıların ve ulusalcı kemalistlerin kitabına göre onların yalanlarına ortak olmadığınız için hain ve terörist sayılıyorsunuz.”

     

    O gün, bankta oturduğum o kısa zaman diliminde bir adamı tanımadığımı, tanımadan önce de yargılamamın ne kadar büyük bir hata olduğunu bir kez daha anladım. Bazen bir adım, bir selam, bir hikâye… İnsan hayatında birçok şeyi yerinden oynatabilir.

     

    15 May 2025 09:38
    YAZARIN SON YAZILARI