Ziyaret izlenimleri, Hocaefendi ve süreç…

Faruk Mercan

Faruk Mercan

10 Eki 2022 11:14
  • Cuma namazından sonra Fethullah Gülen Hocaefendi’nin bulunduğu salona girdiğimde, bir yabancı misafiri ile konuşuyordu. Misafirin Hocaefendi’ye bir kitap takdim ettiğini gördüm. Kitap Gandi’nin hayatını anlattığı otobiyografisi idi. Sonradan ögrendim ki bu misafir Hindistanlı bir doktormuş. Hocaefendi, Gandi’nin hayatını 1971’de hapishanede iken okuduğunu ifade etti, misafir, “Hocam ben sizi Gandi gibi görüyorum” dedi.

    Bir arkadaşımızın dikkatini çekmiş. Cuma namazı boyunca bu misafir ayakta beklemiş. “Herkes ayakta iken ben oturamam” düşüncesiyle… Görüşmeden sonra, Hocaefendi’nin şahsiyetinden nasıl etkilendiğini ifade ederken, “Böyle zatlar 100 yılda bir gelir.” diyor bu misafir. Hayatında bir çok devlet adamı gördüğünü ekleyerek…

    Hocaefendi, kitabı bir talebesine verdi ve kütüphanede uygun bir yere konulmasını istedi. Daha sonra Almanya’dan gelen bir misafir Hocaefendi’ye bir doktora tezi takdim etti. Tezin konusu Avrupa, Afrika ve Amerika’daki eğitim faaliyetleri… Kitabı inceleyen ve dilinin Almanca olduğunu öğrenen Hocafendi, talebesine dönerek, “Uygun bir zamanda bir özetini yaparsınız” deyince, daha önce yaşanan böyle enstantaneler aklımda canlandı… 

    Hemen her zaman aynı nezaket ve aynı alaka ile, kendisine takdim edilen eserlere verdiği kıymet… Bu eserlerin okunması ve özetlerinin çıkarılması hususundaki hassasiyeti… Yıllar önce çok kıymetli bir diplomat ve akademisyen olan David Shinn’in takdim ettiği “Afrika’daki Hizmet” kitabını hatırlarım. O sırada oradaydım ve kitabi iki gün içinde okuyarak Hocaefendi’ye özetini yapmıştım.

    Cuma günü hem öğle vakti hem de akşam namazından sonra Hocaefendi ile görüşme imkanı bulduk. Her zaman olduğu gibi, salonu dolduran diğer misafirlerle birlikte… O gün Mevlid Kandili’ydi ve cuma hutbesi ona göre seçilmişti. Hocaefendi, veladetin manasını aktarırken şöyle diyor: “Değişik tecdit dönemlerinde O’nun (Peygamber Efendimiz a.s.) yeniden dünyaya gelmesi demektir…” Ne kadar derin manalar taşıyan külli bir ifade…

    Yapılacak kış kampları hakkında bilgi verilince, devam eden salgın gibi hususlara karşı tedbirle birlikte “hizmetleri durdurmamanın ehemmiyetine işaret etti Hocaefendi… Kitap okuma programlarının kıymetini ifade sadedinde, “Ben her zaman ders halkasındaki arkadaşlarla olmayı tercih ediyorum.” diyor. 

    Diyelim ki biz çok güzel bir hizmet projesi icra ediyoruz, ama birileri engellemek istiyor. Hocaefendi, olması gereken hareket tarzını şöyle izah ediyor: “Meseleyi kavgaya çevirmeden, işin şeklini bozmadan musibeti savma” … Yeni düşmanlıklar üretmemek de bu hareket tarzının bir parçası… 

    Bu öyle bir yol ki mesuliyeti çok ağır, haklı olmak bize kavga etme hakkını vermiyor. Çünkü o zaman “işin şeklini” bozmuş oluruz. “Musibeti savma” meselesi de tehlikeye girmiş olur. Lüzumundan fazla tepkiye gerek yok çünkü, “Her sey O’nun hesabına yapıldıktan sonra, bütün engeller dümdüz hale gelir, nice geçilmek ırmaklar geçilir…”

    Diyelim ki her şeyi biçtiler, hiç bir şey bırakmadılar; geriye sadece çok küçük bir reşha kaldı, “Cenab-ı Hakk’ın o reşhadan yine deryalar meydana getireceğine inanmalı insan…” diyor Hocaefendi…

    Bu süreç boyunca, Hocaefendi’yi her gördüğümde şahit olduğum “İman ve teslimiyet” buudu… Her ziyarette yüzüne her baktığımda şahit olduğum derin ızdıraplar ve acılarla beraber… Profesör Ori Soltes, yeni kitabında Bediuzzaman hazretleri gibi Hocaefendi’nin de bir ömür eza ve cefaya maruz kaldığını ifade ediyor ve şöyle diyor: “Erdoğan, Hizmet Hareketi’ne karşı devletin bütün imkanlarını kullandı ama başarısız oldu. Dünyanın her tarafına kök salan Hizmet, bütün prensipleri ile ayakta ve yoluna devam ediyor…” Bu kitapta çok muazzam tesbitler var, onları gelecek yazıya bırakıyorum. 

    Notlara devam edelim. Hocaefendi şöyle diyor: “Bütün sermayemiz; biz kimiz ki… Üstad’ın dediği gibi acz-ı mutlak, fakr-ı mutlak, şükr-ü mutlak… Denecek şeylerin hepsi denmiş. Onları canlandırma, tabiata maletme, inşallah ona muvaffak olacaksınız… Allah kerim, daha önce de çok küçük çapta başladı, sonra genişledi hizmetler…”

    Varsınlar birileri bina yıkarak, okul kapatarak netice aldıklarını düşünsünler… Yamanlar, dünyanın dört bucağında nice eğitim yuvalarına dönüşmedi mi? Sızıntı okuyarak büyüyen bir nesil, çağlayanlar gibi dünyanın her tarafına dağılmadı mı? 

    Acılarımız ve yüreklerimizdeki sızılarla beraber, aynı zamanda yetişmekte olan yeni bir neslin ayak seslerini de duyuyoruz. Bu dimağlar, şimdi çöle çevrilen nice diyarlara yakın bir gelecekte yine, yeniden hayat verecekler inşallah…

    10 Eki 2022 11:14
    YAZARIN SON YAZILARI