Ziyaretten Notlar: Hizmet’in Dinamizmi ve Dengesi

Faruk Mercan

Faruk Mercan

31 Ağu 2021 09:51
  • Cuma akşamı, misafirlerle birlikte salondayız. Fathullah Gülen Hocaefendi, bir talebesine dönerek şöyle dedi:

    “Yine o güzel şeylerden bir, iki sayfa okursanız, belki vesile-i şifa (şifa vesilesi) olur…”

    Talebesi kitabı getirerek okumaya başladı. 

    Kitap, Risale-i Nur külliyatından “Barla Lahikası”…

    Bu eser, talebelerinin Bediüzzaman Hazretlerine yazdığı mektuplardan ve onun bazı cevabı mektuplarından oluşuyor.

    Cuma akşamı okunan kısım Hafız Ali’nin mektubuydu. Okuma bitince Hocefendi şu değerlendirmeyi yaptı:

    “Üsluptaki ifade, saygıdaki derinlik, sarsılmazlık… Ne güzel insanlar, ne güzel bir kitap, sanki Risale-i Nur’un bir hülasası (özeti)… Ne güzel insanlar, Risale-i Nur’u Üstad ile beraber müzakere etmişler. Keşke oturup baştan sona sabaha kadar okuyabilsek…”

    Daha sonra bir talebesi Hoacefendi’ye Bediüzzaman’in ilk halkasında yer alan talebelerinin bazı resimlerini bilgisayardan göstermeye başladı. Hocaefendi resimlere baktıkça ağzından bazı kelimeler dökülüyor, ben not alıyorum:

    “Tahiri Mutlu, Hafiz Ali, Sabri Abi… Hey gidi güzel insanlar, ne tesirli insanlar… Çehresinde esasen idrak enginliği hissediliyor, dışa vuruyor... Bu, Bayram Yuksel Abi’nin cenazesi, Ahmet Feyzi Abi… Evet, kahramanlar geçidi… O resimleri koruyun, keşke her biri ile alakalı bir de kısa bilgi olsa. Bu insanlar temsil edilse, hakkıyla filmleri yapılsa idi.. Keşke olsa idi. Çağrı filmi gibi.. Bir iki sefer Üstad için yaptılar, ama Üstad gibi bir karakteri temsil etmek çok zor…”

    Ertesi akşam, Hocaefendi misafirleri ile sohbetinden sonra yine talebesine dönerek şöyle dedi:

    “Bir-iki sayfa yine Barla Lahikasi’ndan okusak, akşam boş geçmesin…”

    Bu sefer Hulusi Yahyagil’in mektubu okundu. Okuma bitince talebesi Hocaefendi’ye verdi kitabı… Kitabın sayfalarını çeviren Hocaefendi, “Ne kadirşinas insan… Hüsrev Abi’nin uzun bir mektubu… Bunu da yarın okuruz inşallah. Çok seviyeli insanlar…” dedikten sonra sözü eski kitap okuma kamplarına getirerek şöyle devam etti:

    “Üç ay yaptığımız da oluyordu. Bütün bir yazı değerlendiriyorduk. Günümüzün şartları buna müsait değil, 15 gün olabilir, ne kadar oluyorsa…”

    Sonra bir misafire dönerek bugün yapılan kitap okuma programlarının ne kadar sürdüğünü sordu. Misafir, “Bir ay olanlar var, 15 gün olanlar var” deyince Hocaefendi:

    “Bıktırmamak lazım, ne kadar olursa… Oradaki o donanım, bir sene bir dinamizme vesile oluyor…”

    Hocaefendi’nin salonda oturduğu koltuğun hemen sağındaki masada hep Çağlayan dergisinin yeni sayıları ve bazı yeni yayınlanmış kitaplar bulunur. Ve çoğu defa misafirlerine akşamları Çağlayan dergisi, bazen de yeni çıkmış eserlerden hediye eder.
    Bu mekanın en güzel üç hediyesi, büyüklere kitap ve dergi, çocuklara çikolata…

    Sızıntı dergisinden hemen sonra Çağlayan dergisinin yayın hayatına başlaması ne kadar anlamlı… Çünkü Hizmet Hareketi'ndeki dinamizmin kaynağı okuma ve müzakeredir. Hocaefendi bunun asla inkitaya uğramaması gerektiğini Çağlayan hamlesiyle ifade etti. 

    Şu sözlerini de not aldım Hocaefendi’nin:

    “İnşallah biraz daha düzelsem, daha çok okuruz. Mecmuayı da (Çağlayan) böyle okumak istiyorum… İnşallah bu gece bir araya gelmeyi Hizmet adına rantabl değerlendirmişizdir...”

    Bu ifadelere daha başka ne eklenebilir ki?..

    Cuma ve cumartesi günlerinin diğer notlarını da aktarmaya devam edeyim. 

    Cuma hutbesi, “iman ve ihsan kervanı” ifadesiyle başladı, peygamberler güzergahının bir panaroması olarak devam etti.

    Namaz ve tesbihatın bitiminde Hocaefendi, “Elhamdulillah bu şekilde de olsa namazı eda imkanı veriyor bize Allah… Bütün bütün kopuk yaşamıyoruz. Allah’a hamdu sena olsun.” diyor.

    Bir sohbette; Hizmet insanlarının maruz kaldığı sıkıntılarla alakalı olarak bir ülkede İngilizce ve Türkçe yayınlanan iki dergi gösterildi Hocaefendi’ye… Dikkat ettim, iki dergiyi sayfalarını tek tek çevirerek sonuna kadar inceledi ve şunları söyledi:

    “Çok iyi, bunlar hep böyle yaygınlaştırılsa… Hepsi çok güzel, iyi değerlendirmek lazım, yaygınlaştırmak lazım. Allah bunları yapanların gayretlerini arttırsın. Çok önemli. Bunlar dünyaya mal edilince sizin için de değişik güzergahlar açılır… Hizmetimiz, Hizmetin yarınları adına beşaret sayılacak bir şey duyunca sevincimden adeta uçuyorum.” 

    Ve dinamizm ile birlikte Hizmet Hareketi'nin diğer çok önemli bir esası olan “denge” ile alakalı ifadeleri:

    “Ehl-i iman adına yapılması gerekeni yaparız; ama karışıklığa sebebiyet verecekse imtina ederiz. Çok zordur yolumuz. Ne uçurumdan yuvarlanmalı ne de sele kapılmalı… Bugünü yarınla beraber hesap ederek kimseyi incitmemek lazım. Hizmet insanının çok dengeli hareket etmesi lazım, hissi hareket etmemesi lazım. Ümitleri güçlendirmek lazım, ye’sin (ümitsizliğin) önüne set üzerine set oluşturmak lazım. Düşünce dünyamızla alakalı meselelerle kanatlanmak lazım… Bir yırtık yamanmaya çalışılıyor, bir tahrip tamir edilmeye çalışılıyor. Herkes elinden geldiğince buna iştirak etmeye çabalıyor… Bu bahtiyarlık bize yeter, kadrini bilmek lazım… Dünyanın dört bir yanında selviler oluştu. Kim bilir yarın neler olacak… Görüp de güzelliklerine hayran kalacağımız o kadar şey var ki, fakat gölgede kalıp bedbinliklerimizle esasen kolumuzu kanadımızı kırmış oluruz… Cenab-ı Hak sabit kadem eylesin. Bu dua çok önemli. ”

    Cumartesi akşamı, sohbetin bitiminde odasına geçmek üzere ayağa kalktığında şu ifadeler döküldü Hocaefendi’nin ağzından:

    “Bu ölçüde bile olsa, kardeşlerimizi görmek, beraber olmak inşirah verici oluyor, çok teşekkür ederim…”

    Nezaketiyle beraber, Hizmet hareketinde beraberliğin, kenetlenmenin kıymetine dair ne kadar derin bir ifade… 

    Hocaefendi, misafirlere ikramda bulunulurken de, aynı ifadeleri kullanıyor. İki gün boyunca not aldığım bu minvaldeki diğer ifadeler:

    “Mevcudiyetiniz vesile-i inşirah. Bu arkadaşlara bir ikramda bulunalım, ne varsa değer…İmkanlarımız olana kadar veririz. imkanlarımız bitince de borç alırız… Neyimiz varsa her şeyimizi dökeriz, ama bir sürü gönlü yanımıza almış oluruz.” 

    Bu ziyaretlerde şahit olduğum bir diğer husus, Hocaefendi’nin hapishanedekiler ve hasta olan insanların durumlarıyla yakından alakadar olması…

    Mesela, halen bulunduğu ülkede tedavisi devam eden Erdoğan Tüzün beyin sağlık durumunu bir kaç defa sordu ve “Erdoğan beye de üzülüyorum çok…” dedi. Onun kamplara çok katıldığından bahsetti.

    Evet, Hocaefendi’nin durumlarına üzüldüğü o kadar çok insan var ki… Hele hapishanedekiler…

    Ve bu derin üzüntülere rağmen, bu mağduriyetlere matuf bütün gayretlerle beraber, aynı zamanda Hizmet Hareketi'nin iki temel esasına önemle eğiliyor Hocaefendi:

    Hizmet insanlarındaki dinamizmin kaynağı olan okuma-müzakere ve denge…

    31 Ağu 2021 09:51
    YAZARIN SON YAZILARI