Mağdura kimlik sormak

M. Ertuğrul İncekul

M. Ertuğrul İncekul

26 Nis 2022 05:53
  • Öfkelerimiz, hırs ve kıskançlıklarımız tüm kötülükleri sıradanlaştırıyor. Türkiye’de yaşananlar ve zulüm rejiminin sorumsuzca ve cahilce sürdürdüğü hukuksuzluğun, kanun tanımazlığın altında yatanda bu aslında. Bitmeyen bir kin, öfke, kara cahilane hırs, doymayan bir bencillik, kıskançlık ve yetmezlik duygusu. 


    Cumhuriyet “erdemlilerin yönetimi” veya “cumhuriyet fazilettir” ya da “ Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” gibi sözler slogandan ileriye gitmiyor, eylem ve söylemler tutmuyor.  Örnekleri bulmakta zorlanmayız bugün Türkiye’sinde; YARSAV gibi bir kurumun başında Vaclav Havel İnsan Hakları Ödüllü Murat Arslan’ı, Cumhurbaşkanı’na hakaretten 10 yıl hapse mahkum etmek nasıl bir garabettir?


    Sedat Laçiner gibi Türkiye’nin en önemli stratejist ve en genç profesörlerinden birisini , Davos Ekonomik Forum tarafından Genç Global Lider ödülü verilen, onlarca kitap ve yüzlerce uluslarası makale sahibi bir bilim insanını hapislerde çürütmek ne ile izah edilebilir?


    Bana göre Türkiye’nin ve belki de dünyanın en iyi tefsirlerinden birisini yazan,  Kuran’ın en iyi İngilizce çevirilerinden birisini yapan,  yaşantısı ile sahabeyi hatırlatan, onlarca kitap yazmış, Siyasal İslam’ın ideologlarından birisi olan, kıymetli bir ilim adamı Ali Ünal’ı üç kez müebbet hapisle yargılamak hangi köhne zihniyetin eseridir? 


    Osman Kavala gibi iş dünyasında marka olmuş, insan hakları savunuculuğunda çok önemli çalışmalara imza atmış bir aktivisti, AHİM kararlarına rağmen içeride tutmak ne yaman bir çelişkidir?


    Bu örneklerden yüzlerce verebiliriz. Türkiye’nin en iyi gazetecilerini, akademisyenlerini, işadamlarını, yargı ve emniyet mensuplarını, askerlerini basit ve uydurma gerekçelerle yargılayan ve hapislerde çürüten bir zihniyet çağdışıdır. Mümtaz’er Türköne’nin dediği gibi; yargı yoksa anayasal düzen yoktur. 


    Mağdura kimlik sormaktan vazgeçelim; onun yerine mağdurların safında zulümle mücadele edelim. Sözde aydın ve entelektüel geçinenlerin, bu yapılanlara sessiz kalanların, mağdura kimlik soranların vebali büyüktür. Sadece kendi mahallesinin yankı odasında yaşanlarda hep eksikler. Yarın biz bu ülkenin entelektüeliyiz, sanatçısıyız diye ortalıkta gezmesinler, kimse de bugün ölüm susuşları yapanlara bir daha inanmasın!


    Avrupalı insan hakları ihlalleri konusunda hassas. Kendi coğrafyası başta olmak üzere, bilgilendirme yapıldığında, sizinle yüz yüze tanışıp, mağduriyet hikayenizi dinlediğinde kendi insanımızın pek çoğundan daha duyarlılar. Geçenlerde ziyaret ettiğim bir hakim Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlallerini dinledikten sonra üzüntüsünü dile getirdi. Anlattıklarımdan çok daha fazlasını bildiğini gördüm. Yapılan hukuksuzlukları ise izahı olmadığı için mizahi yolla eleştirdi. Kendisinin de bu mağduriyetlerin giderilmesi için ciddi gayretleri olduğunu müşahade ettim. Alem aslında her şeyin farkında, medyayı ve yargıyı susturmak, manipüle etmek ancak ülkenizde geçici bir sahte mutluluk sağlayabilir ama dünyayı susturamazsınız. Hele de aldığınız morfinlerin etkisi geçince gerçeklerle, yalnızca acılarla yüz yüze kalmak kaçınılmazdır.


    Zulüm dönemleri iyi bir turnusol kağıdı işlevi görürler, rasathane gibi gözlem yaparsınız. Yıldızlar ve ateş böcekleri ayan beyan ortaya çıkarlar. Kocaman laflar eden, milletin falan baba diyerek göklere çıkardıkları sözde büyük “sanatçıların”, insanların ne kadar küçülebildiğini görüyoruz, hayal kırıklığı yaşıyoruz. Emine Eroğlu; Entelektüel olmanın en önemli göstergesi korkusuzluktur. Ölümden, tecritlerden, sürgünden korkmamaktır. Güce eklemlenmemektir, diyor. Gücün köpeği olanları, Saray yalakalarını gözlemlemek acıttı ama gerçekleri, fiyatı olanların kaç liraya satıldıklarını ortaya çıkardı. Hayasız yüzleri örten meğer incecik bir perdeymiş. Bir taraftan da yaşananlar, alınıp satılamayan gerçek kahramanları, entelektüelleri gün yüzüne çıkardı, insanlığa yepyeni rol modelleri tanıttı meğer ne aslan yürekliler varmış. 

    “Zira gerekli olan şeyler hiçbir zaman fazladan, hakikatler de boşuna söylenmiş sayılmaz. Söz, galip gelmese bile, hakikatin ebediyen baki olduğunu göstermiş olur.”  Zweig


    26 Nis 2022 05:53
    YAZARIN SON YAZILARI