Haccacı zalimlar karşısında Esma Anneler

Safvet Senih

Safvet Senih

22 Şub 2024 10:58
  • Hz. Ebu Bekir’in büyük kızı Hz. Esmâ, babası gibi ilklerden 18. Mümin… Peygamber Efendimizin (S.A.S.) hicret için  Hz. Sıddık-ı Ekber’in (r.a.) evinden yola çıkmak üzere iken, acele ile  yolluk  hazırlayıp, belindeki kuşağını ikiye bölüp çantaların ağızlarını bağladığından dolayı kendilerine Efendimiz (S.A.S.) tarafından  Zâtü’n-Nitakayn (iki kuşak sahibi)  ünvanı verilen sahabiye… 
    Hz. Esmâ Efendimizi (S.A.S.)  ve babasını yolcu ettikten sonra kapılarına gelen Ebu Cehil’e onların nereye gittiklerini söylemediği için öyle müthiş bir tokat yedi ki, gözünde şimşekler çaktı, hatta boynundaki ziynetleri yerlere döküldü. Ama asla o küfrün baş mümessillerine bir ipucu vermedi, hatta en ufak bir imâ ve işarette  bile bulunmadı. 
    Hz. Esmâ’ya Cennetle müjdelenen sahabelerden Hz. Zübeyir talip oldu. Hz. Ebu Bekir, onun mâli durumunu ve mahrumiyet hallerine bilmesine rağmen, İslâma sadakatini bildiği için, kızını ona seve seve verdi.
    Hz. Ebu Bekir, damadı Zübeyir, İslâmî gaza ve cihad hizmetleriyle meşgul olduğu için evlerinin bütün işlerini Hz. Esmâ gördüğü, beş oğul, üç kızı yetiştirmek de onun işi olduğu için kızına bir hizmetçi göndermişti. Onun için Hz. Esmâ;  “Babamın bu yardımı, kölelikten kurtarmış gibi sevindirdi beni. O cariyenin büyük yardımı dokundu bana.” demişti. 
    Esmâ Vâlide, Hz. Ebu Bekir’in henüz Müslüman olmamış olan Kuteyle hatunun kızı idi. Hz. Fatıma ise Müslüman olmuş Ümmü Ruman’ın kızı idi. Bir ara, Medine’de Kuteyle bir takım hediyeleri de birlikte getirmişti.  Hz. Esmâ, bunları kabul etmem câiz mi diye Hz. Fatıma’ya sordu. Bunun üzerine nâzil olan “Dininize zarar vermeyen anne, babaya hürmetli olun, hediyelerini alın.”  meâlindeki âyet durumu izah etti. Böylece Hz. Esma, annesini  kabul edip hürmet ve itaatte kusur etmedi. 
    Bir gün Esmâ’nın Zübeyir’den olan beş oğlundan biri olan Münzir, Irak’tan ticaret malları getirmiş, annesine de ipekli bir kumaş  almıştı. O sırada gözleri perdelenmeye başlayan Esmâ, el yordamıyla kumaşın ince ipekten olduğunu anlayınca şu karşılığı verdi:  “Oğlum, bu kumaş gerçi teni göstermez, ama beden hatlarını, bakınca belli eder. Ben böyle ince kumaştan dikilen elbiseyi giyemem. Bana getireceğin kumaş beden hatlarını belli etmeyecek kalınlıkta olmalı…” Nitekim Münzir’in getirdiği ikinci hediye kalın kumaştan olmuştur. Hz. Esmâ, hayatın büyük çile ve cefalarına maruz kalmış, ancak eşine ender rastlanan bir imanla bu hadiselere karşı dayanmıştır. Oğlu Abdullah, Haccac-ı Zâlim ile çarpışırken, Esmâ, beklenenin aksine oğluna şecaat ve cesaret telkin etmiş, “Önemli olan senin hak’ta olup olmadığındır” diyerek, onu daima hakkı hesaba katmaya davette bulunmuştur.
    Tarihçiler Esmâ ile oğlu Abdullah’ın Haccac-ı Zâlim’e karşı kahramanlıklarını hayranlıkla kaydettikten sonra şöyle derler:
    “Analar, Esmâ gibi ana ile Abdullah gibi evlad dünyaya getirmekte cömert  olamamışlardır.”
    73 tarihinde (M. 692)  Medine’de oğlu Abdullah’ın şehid olmasından beş gün sonra vefat eden Hz. Esmâ, 85 hadis rivayet  etmiş, bunların da 22’si Buhari ile Müslim’de zikredilmiştir…
    (Ahmed Şahin, Örnek Yaşayışlarıyla İSL M  BÜYÜKLERİ)
    İzmir’de İnönü Lisesinde öğretmendim. Okulun edebiyat öğretmeni bir hanımefendinin dedesi vefat etmişti. Ben o zâtı İmam-Hatip Okulunda öğrenci olduğum yıllardan beri tanıyordum. Tarihî Kestanepazarı Camiine ezandan yarım saaat önce gelir, avluda bile hiç kimseyle konuşmadan doğruca caminin içine girer sessizce oturur ezanı beklerdi. Cemaatle namazı kıldıktan sonra da hiç kimseyle konuşmadan iş yerine dönerdi…
    Okul Müdürümüz ve bazı öğretmen arkadaşlarla kabristana gittik. Gömüldükten sonra, orada Üstadımızın talebelerinden Abdurrahman Cerrahoğlu Ağabey, beni alıp bir mezarın başına götürdü:  “Bu, benim annemin mezarı!..” dedi. Devamla: “Ben Risale-i Nurları ilk tanıdığım  vakit, aslî harflerle yazılan Risaleleri eve getirmeye başladım. Annem de Osmanlıcayı ve o güzel yazıyı okumayı biliyordu. Onları dikkatlice okuyordu. Herkesin, baskınlardan, hapse girmekten korkup yakınlarını bile Risale okumaktan, Risale-i Nur toplantılara katılmaktan şiddetle vaz geçirmeye çalıştığı o sıralarda annem bana:  ‘Ah evladım!  Ben bir erkek olsaydım; her şeyi terkeder, Üstad’ın dizinin dibine gider, ne emrederse onu yapardım!” derdi. Üstad’ı bir ziyaretimde bana dedi ki:  ‘Abdurrahman kardeşim!  Annen bizi çok meşgul ediyor. Ona selam söyle. Merak etmesin, ben onu büyük talebelerimin yanında onlar gibi talebeliğe kabul ettim!..’ dedi. Hepsine Allah Rahmet eylesin…. Abdurrahman Ağabey, İzmir’de Risaleleri teksir etmiştir. Alkolsüz mürekkep imâl etmiştir ki, “Cerrol Mürekkebi”  diye isim koymuştur. Hemşehrisi olan Mehmed Ali Şengül Hocamız onu sık sık ziyaret ederdi… 

    22 Şub 2024 10:58
    YAZARIN SON YAZILARI