Kızıl Deniz'in yarılması ve depremler

Safvet Senih

Safvet Senih

02 Mar 2023 10:39
  • 1999 Zelzelesi’nde Bilim ve Teknik dergisinde bir haber dikkatimi çekmişti. Hz. Musa Aleyhisselamın asasını yere vurduğunda denizde açılan yol Kızıldeniz’in bugün Arap Levhası ile Afrika Levhası’nı ayıran nokta olduğunu derginin 382. sayısından öğrendim. Şöyle deniliyordu: “Kızıldeniz boyunca bugün de devam eden deniz tabanı yayılması,  Arap levhasını,  Afrika levhasından ayırmış  ve  kuzey  ilerlemesini sağlamıştı. Böylece Arap Levhası, Avrasya Levhası’nın altına girmeye ve güney doğu sınırımıza yaklaşıp paralel geçen bir hat boyunca Anadolu’yu sıkıştırmaya başladı. Kuzey Anadolu Fayı veya Doğu Anadolu Fayı gibi coğrafyamızdaki belli başlı yer kabuğu kırıklarını oluşturan veya var olan kırıkları harekete geçiren bu sıkışma, milyonlarca yıldır olduğu gibi bugün de devam ediyor. Bu durum Anadolu’nun Kaf’ın güneyinde kalan bölümünün giderek batıya kaydığını gösteriyor.” (Bilim ve Teknik, 382. Sayı, 20 sayfa) Şimdi de Kahramanmaraş zelzelesinden sonra Türkiye’nin üç metre Arap Levhası’na doğru hareket ettiği bildiriliyor. Her neyse…


    Kur’an-ı Kerim Kızıl Deniz’in infilakı ile ilgili şöyle buyuruyor: ‘Musa’ya, -Asân ile denize vur! Diye vahyettik. Asâsını vurunca deniz infilak etti. İsrail-Yakuboğulları 12 kabile haline geldikleri için 12 bölüm açıldı. Her bölüm kocaman bir dağ gibi oldu. Ötekileri de (peşlerine düşen Firavun ve ordusunu) buraya yaklaştırdık. Musa’yı ve beraberindekileri tamamen kurtardık.”  (Şuara Suresi, 63-65)


    Kur’an âyetlerine göre büyük kıyamette yer yerinden oynayacak:  “Dağlar yürütüldüğü zaman”  (Tekvîr  Suresi, 3)  “Dağlar yürütülmüş ve bir serap olmuştur.”  (Nebe Suresi, 20)


    Kahramanmaraş Zelzelesi’nde Türkiye’nin Arap Levhası’na doğru yürütüldüğü bir gerçektir ve Büyük Kıyamet’in bir hatırlatmasıdır. Bazı görüşlere göre, Firavun’un ordusunda iman edenler de vardı. Onlar Firavun ve ordusu Kızıldeniz’e girip boğulurken onlar firar ettiler ve boğulmaktan kurtuldular.


    Hatta bazı görüşlere göre Hz. Musa Aleyhisselama tam iman etmemiş olanlar da vardı: Buna işareten Kur’an’da şöyle buyuruluyor: “Güneş doğarken onların ardına düştüler. İki topluluk birbirini görünce Musa’nın ashabı ‘Eyvah!  Bize yetiştiler!’ dediler. Musa, ‘Hayır asla! Rabbim benimle beraberdir. O muhakkak ki, bana kurtuluş yolunu gösterecektir.’ dedi.” (Şuarâ Suresi, 26/60-62)  Muhtemelen içlerinde Hz. Musa Aleyhisselama iman etmeyenler de Kızıldeniz’den geçtikten sonra firar edip Ürdün taraflarından İran taraflarına gitmişler. İsrail’in kayıp kabilesinin bunlar olduğu söylenmektedir.


    “Şüphesiz Yunus da gönderilen peygamberlerdendir. Hani o bir zaman o, (insanlar kendisini dinlemeyince, Allah’tan izinsiz olarak orayı terkedip) dolu bir gemiye kaçmıştı. (Oradakilere) kura çekmiş de yenilenlerden olmuştu. Derken denize atılmış ve kendisini bir balık yutmuştu. Balığın karnında kendisini kınıyordu. Eğer çok (Sübhanallah, Sübhaneke diye diye)  tespih edenlerden olmasaydı, yeniden dirileceği kıyamet gününe kadar onun karnında kalırdı.”  (Sâffat Suresi, 139-144)


    “Nihayet balığın karnında karanlık içinde “Lâ ilahe illâ Ente Sübhanek, innî küntü mine’z-zâlimin! (Senden başka ilâh yoktur. Seni eksik ve kusurdan münezzehsin, Sübhansın diye tespih ediyorum. Muhakkak ki, ben zâlimlerden oldum!)’ diye yalvarıyordu. Biz de onun duasını kabul ettik ve onu tasadan kurtardık. İşte Biz müminleri böyle kurtarırız.” (Enbiya Suresi, 87-88. Âyettir.)


    Bediüzzaman Hazretleri Hz. Yunus Aleyhisselamın duasını değerlendirirken diyor ki, “Şu münâcâtın büyük sırrı şudur ki; o vaziyette, sebepler tamamen bitmişti. Çünkü o halde onu kurtaracak öyle bir Zât lâzım ki, hükmü hem balığa, hem denize, hem geceye, hem havaya geçebilsin. Çünkü kendisi aleyhinde gece, deniz ve balık ittifak etmişler. Bu üçünü birden emri altında tutup istediği gibi kullanan bir Zât, onu selâmet sahiline çıkarabilir. Eğer bütün halk onun hizmetkârı ve yardımcısı olsa idiler, yine beş para faydaları olmazdı. Demek sebeplerin tesiri yok. Sebepleri Yaratan’dan başka bir sığınak olmadığını aynelyakîn gördüğünden Ehadiyet sırrı, tevhid nuru içinde inkişaf ettiği için, Yunus Aleyhisselamın şu duası birden bire, geceyi, denizi ve balığı emre âmâde etmiştir. O tevhid nuru ile balığın karnını bir denizaltı gemisi hükmüne getirip, dağlar gibi dalgaların dehşeti içinde, o Tevhid nuruyla emniyetli bir sahra ve bir gezinti meydanı olarak, o nur ile gökyüzünü bulutlardan süpürüp Ay’ı bir lamba gibi başı üstünde bulundurdu. Her taraftan onu tehdit ve tazyik eden o mahlukat, her cihette ona dostluk yüzünü gösterdiler. Tâ sahil-i selâmete çıktı. Yaktîn ağacı altında Cenab-ı Hakk’ın lütfunu müşahede etti.”  (Lem’a’lar) Elbette bu hakikatlerden alacağımız çok ders ve ibretlerimiz var. Derin müzakerelerle bu Kur’an-î feyizlerden istifade etmemiz ve ettirmemiz gerekiyor. Pek çok insanın bunlardan hiç haberleri yok maalesef… 

    02 Mar 2023 10:39
    YAZARIN SON YAZILARI