Yunus Aleyhisselam'ın Kıssasından Alacaklarımız

Safvet Senih

Safvet Senih

26 Ağu 2021 17:25
  • Üstad Bediüzzaman Hazretleri Lem’alar Kitabının birinci Leması’nda Hz. Yunus Aleyhisselamın kıssasını ele alarak bizlere derin dersler veriyor:

    Malum, Yunus Aleyhisselam, Peygamber olarak gönderildiği ülkede insanların dinlememesi, inatla direnmesi karşısında, “Diğer ülkelere gider Allah’ın vahiy mesajlarını lâf dinleyen kimselere anlatırım düşüncesiyle oradan ayrılmak üzere bir gemiye biniyor. Orada, denize atılıyor, büyük bir balık onu yutuyor. Hem de deniz fırtınalı, gece gürültülü ve karanlık ve her taraftan ümit kesik bir vaziyette, Hz. Yunus, “Lâ ilâhe illâ Ente Sübhanek İnnî küntü mine’z-zâlimîn (Sen’den başka ilâh yok. Sen sübhansın; her türlü kusurdan, eksiklikten münezzehsin. Muhakkak ki, ben zâlimlerden / kendine yazık edenlerden oldum.” (Enbiya Suresi, 21/87)  âyetini / niyazını okuyor ve Cenab-ı Hak, süratle onun kurtuluşuna vesile kılıyor.

    Bediüzzaman Hazretleri, bu niyazın büyük sırrını şöyle izah ediyor: “O vaziyette sebepler tamamen düşüp sukût etti. Çünkü o halde onu o durumdan kurtaracak öyle bir Zât lâzım ki, hükmü hem balığa, hem denize, hem geceye, hem hava boşluğuna geçebilsin. Çünkü onun aleyhine de, gece, deniz ve balık ittifak etmişler. Bu üçünü birden emrine âmâde kılan bir Zât onu sâhil-i selâmete çıkarabilir. Eğer bütün halk onun hizmetkârı ve yardımcısı olsa idiler, yine beş para faydaları olmazdı.

    “Demek sebeplerin tesiri yok. Sebepleri Yaratan Cenab-ı Haktan başka bir sığınak olmadığını gözle görür derecede gördüğünden, Ehadiyet sırrı Tevhid nuru içinde inkişaf ettiği için şu ‘Lâ ilahe illâ Ente…” niyazı birden bire, geceyi, denizi ve balığı emrine âmâde kılmıştır. O tevhid nuru ile balığın karnını bir denizaltı gemisi hükmüne getirip ve zelzeleli dağ gibi dalgaların dehşeti içinde; denizi o tevhid nuru ile emniyetli bir sahra bi gezip dolaşma ve bir tenezzüh meydanı olarak, o nur ile semâ yüzünü bultulardan süpürüp, Ay’ı bir lâmba gibi başı üstünde bulundurdu. Her taraftan onu tehdit ve tazyik eden o varlıklar, her cihette ona dostluk yüzünü gösterdiler. Tâ sâhil-i selamete çıktı yaktin (asma kabuk) ağacı altında Cenab-ı Hakkın o Rabbani lütfuna müşâhede etti. 

    “İşte, Hz. Yunus Aleyhisselamın birinci vaziyetinden yüz derece daha müthiş bir vaziyetteyiz.

    “Gecemiz: İstikbaldir. İstikbalimiz, gaflet nazarı ile, Yunus Aleyhisselamın gecesinden yüz derece daha karanlık ve dehşetlidir. Denizimiz, şu başı dönmüş ve peşiran dünyamızdır. Bu denizin her dalgasında binler cenaze bulunuyor. Onun denizinden bin derece daha korkuludur.

    “Bizim nefsimizin kötü duygu ve arzuları, bizi yutan balığımızdır… Ebedî hayatımızı sıkıp mahvına çalışıyor. Bu balık, Yunus Aleyhisselam'ın balığından bin derece daha zararlıdır. Çünkü onun balığı, yüz senelik bir hayatı mahveder. Bizim balığımız ise, yüz milyon seneler hayatın mahvına çalışıyor.

    “Madem hakiki vaziyetimiz budur. Biz de Hz. Yunus Aleyhisselam'a uyarak, bütün sebeplerden yüzümüzü çevirip doğrudan doğruya, sebepleri Yaratan Rabbimize sığınıp ‘Lâ ilahe illâ Ente…  Sübhanek. İnnî küntü mine’z-zâlimin’ demeliyiz. Ve gözle görünür derecede anlamalıyız ki, gaflet ve dalâletimiz sebebiyle aleyhimize ittifak eden istikbal, dünya ve nefsin kötü arzularının zararlarını def  edecek yalnız o Zât olabilir ki; istikbal emri altında, dünya hükmü altında, nefsimiz idaresi altındadır. Acaba  gökleri ve yeri Yaratandan başka hangi sebep var ki, en ince ve en gizli kalbimizin hatıralarını bilecek ve bizim için istikbali, âhiretin icadıyle ışıklandıracak ve dünyanın yüz bin boğucu dalgalarından kurtaracak, -hâşâ. Cenab-ı Haktan başka hiçbir şey, hiçbir cihette O’nun izni ve iradesi olmadan imdâd  edemez ve kurtarıcı  olamaz. Madem hakikatte  hâl böyledir. Nasıl ki, Hz. Yunus Aleyhisselama o münâcâtın neticesinden balığı ona bir  binek, bir deniz altı; denizi bir güzel sahra; gece mehtablı bir lâtif suret aldı. Biz de o münâcat  ve niyazın sırrıyla ‘Lâ ilâhe illâ Ente. Sübhanek. İnnî küntü mine’z-zâlimîn.’ demeliyiz. 

    “Lâ ilâhe illâ Ente.’ cümlesiyle İSTİKBALİMİZE, ‘Sübhanek’ kelimesiyle DÜNYAMIZA, ‘İnnî  küntü mine’z-zâlimîn’ fıkrasıyla NEFSİMİZE  merhamet nazarını celbetmeliyiz. Tâ ki, iman nuru ile ve Kur’an mehtabıyla istikbalimiz nurlasın ve o gecemizin dehşet ve vahşeti, ünsiyet  ve tenezzühe dönüşsün. Devamlı şekilde ölüm ve hayatın değişmesiyle senelerin ve kuşakların dalgaları üstünde hadsiz cenazeler binip yokluğa atılan dünyamız ve zeminimizde, Kur’an-ı Hakim’in tezgahında yapılan mânevî bir gemi hükmüne geçen İslâmî hakikat içine girip selâmetle o denizin üstünde gezip, tâ sâhil-i selâmete çıkarak hayatımızın vazifesi bitsin. O denizin fırtınaları ve zelzeleleri, sinema perdeleri gibi tenezzühün manzaralarını tazelendirmekle, vahşet ve dehşet yerine, ibret nazarını ve tefekkürü keyiflendirerek okşayıp ışıklandırsın. Hem o Kur’an sırrıyla, o Kur’aî  terbiye ile, nefsimiz bize binmeyecek, bineğimiz olup, bizi ona bindirip, ebedî hayatımızın kazanmasına kuvvetli bir vasıtamız olsun.

    “Elhasıl: Madem insan, mahiyetinin câmiiyeti (âlemlerin fihristesi ve pek çok istidat ve kabiliyeti  kendisinde toplaması) itibarıyla sıtmadan elem duyduğu gibi arzın zelzele ve ihtizazlarından ve kainatın Kıyamet hengâmında o büyük zelzelesinden elem ve acı duyuyor. 

    Ve nasıl ki, mikroskobik bir mikroptan korkar; gökteki cirimlerden zuhur eden kuyruklu yıldızdan dahi korkar.
    “Hem nasıl ki, hanesini sever, koca dünyayı da öyle sever. Hem nasıl ki, küçük bahçesini sever; öyle de hadsiz ebedî Cenneti de arzu ve iştiyakla sever.

    “Elbette, böyle bir insanın Mâbudu, Rabbi, sığınağı, halaskârı, maksudu öyle bir Zât olabilir ki, umum kainat O’nun tasarruf, avucunda zerreler ve seyyâreler de emri altındadır. 

    “Elbette öyle bir insan daima Yunus Aleyhisselam gişbi ‘Lâ ilâhe İllâ Ente… Sübhânek. İnnî küntü mine’z-zâlimîn.’ demeye muhtaçtır.”

    “Sübhansın yâ Rabbi!  Sen türlü noksan ve kusurdan münezzehsin. Senin bize bildirdiğinden başka ne bilebiliriz ki? Herşeyi hakkıyla bilen, herşeyi hikmet yapan Sensin.” (2/32)

    Safvet  Senih 

    26 Ağu 2021 17:25
    YAZARIN SON YAZILARI