27. Reform İzleme Grubu Toplantısı

27. Reform İzleme Grubu Toplantısı -Toplantının sonuç bildirisinden: -Müzakerelerin yedinci yılında, Türkiye İlerleme Raporunun siyasi kriterler bölümünün gereğinden fazla ayrıntılı ve uzun olması, kaynağı belli olmayan iddialara


BURSA (A.A) - 27. Reform İzleme Grubu (RİG) Toplantısının sonuç bildirisinde, Müzakerelerin yedinci yılında, Türkiye İlerleme Raporunun siyasi kriterler bölümünün gereğinden fazla ayrıntılı ve uzun olması, kaynağı belli olmayan iddialara yer verilmesi ve bazı münferit olaylar üzerinden genellemelerde bulunulması amacına hizmet etmekten uzak bir metin ortaya çıkarmış, raporun inandırıcılığına gölge düşürmüştür denildi.
     Başbakan Yardımcısı Bülent Arınçın ev sahipliğinde, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İçişleri Bakan Yardımcısı Osman Güneş, TBMM Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanı Mehmet Tekelioğlu ve Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, Başbakanlık, Adalet Bakanlığı, Avrupa Birliği Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığının üst düzey görevlilerinin katıldığı toplantının, sonuç bildirisinde, toplantıda öncelikli gündem maddesi olan farklı inanç gruplarıyla diyalog konusunun ele alındığı, Vakıflar Genel Müdürü, cemaat vakıfları ve Vakıflar Kanununun uygulanmasındaki gelişmeler hakkında bir sunuş yapıldığı bildirildi.
     Toplantıda ayrıca, 2012 yılı Türkiye İlerleme Raporunun değerlendirildiği, hükümetin 2023 vizyonunun AB süreci ile bağlantısı konuları üzerinde durulduğu belirtilen bildiride, şunlar kaydedildi:
     Raporda yer alan objektif ve yapıcı eleştirilerin tabiatıyla dikkate alınacaktır. Ancak, müzakerelerin yedinci yılında, Türkiye İlerleme Raporunun siyasi kriterler bölümünün gereğinden fazla ayrıntılı ve uzun olması, kaynağı belli olmayan iddialara yer verilmesi ve bazı münferit olaylar üzerinden genellemelerde bulunulması amacına hizmet etmekten uzak bir metin ortaya çıkarmış, raporun inandırıcılığına gölge düşürmüştür.
     Özellikle, raporda yer verilen Türkiyede azınlıklara karşı bir hoşgörüsüzlük kültürü bulunduğu yönündeki iddia, Komisyonun 2012 yılı İlerleme Raporunu hazırlarken iyi niyet sınırlarını ve yetkisini aştığının açık bir göstergesidir. Nitekim Avrupa Komisyonunun 23 ve 24üncü fasıllarla ilgili konulardaki eleştirilerinin ve Türkiyeden taleplerinin hukuki ve etik dayanaklara sahip olmadığı değerlendirilmektedir. Bu fasıllara ilişkin resmi açılış kriterleri 2006 yılından bugüne kadar Türkiyeye sunulmamıştır. Buna karşın, yapılan görüşmelerden elde edilen bulgular ışığında birçok husus yerine getirilmiştir.
     Öte yandan, ne kadar subjektif ve ön yargılı yaklaşımla hazırlanmış olursa olsun, İlerleme Raporunun Türkiyenin 33 teknik faslın 32sinde ilerleme kaydettiğini teslim etmesi, ülkemizin tüm zorluklara ve siyasi blokajlara rağmen AB müktesebatına uyum konusundaki çalışmalarını kararlılıkla sürdürdüğünü teyit etmiştir. Hükümetimizin belirlediği 2023 vizyonunun ve yol haritası niteliğindeki 63 maddenin neredeyse tamamının ABye üyelik sürecimize katkıda bulunacak mahiyette olduğu, önemli bir kısmının da Siyasi Kriterler, Yargı ve Temel Haklar Faslı ve Adalet, Özgürlük ve Güvenlik Faslı ile birebir ilgili olduğu değerlendirilmektedir.
    
     -Yeni anayasa çalışmaları-
    
     TBMMde temsil edilen partilerden oluşan Uzlaşma Komisyonunun yeni ve sivil bir anayasa oluşturmak üzere çalışmalarına devam ettiğine de değinilen bildiride, şöyle denildi:
     Mülkiyet hakları konusunda, 27 Ağustos 2011 tarihinde, Vakıflar Kanununa eklenen Geçici 11. madde kapsamında, farklı inanç grubuna mensup vatandaşlarımızın mensubu olduğu cemaat vakıflarının çeşitli sebeplerle daha önce el konulan vakıf mülklerinin iade edilebilmesinin yolu açılmıştır. Söz konusu Geçici 11. madde kapsamında cemaat vakıflarının taşınmaz iadesi başvuruları 27 Ağustos 2012 tarihine kadar alınmıştır. Bu süre içinde, toplam 116 cemaat vakfı tarafından 1560 adet taşınmazın iadesi için başvuru yapılmıştır. Yapılan başvurular çerçevesinde, 71 taşınmazın iadesi ve 15 taşınmaz için ilgili vakfa tazminat ödenmesi kararı alınmıştır. Bununla birlikte, 90 taşınmaz için yapılan başvurular reddedilmiştir. Kalan 1384 taşınmaz ile ilgili değerlendirmeler devam etmektedir.
     Öte yandan, 5737 Sayılı Vakıflar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra cemaat vakıfları yurt dışından nakdi bağış alma hakkını elde etmiş, okul vasıflı 16 hayrat taşınmazın gelir getirici akara dönüştürülmesine izin verilmiştir. Ayrıca, Vakıflar Genel Müdürlüğünce, farklı inanç grubuna mensup vatandaşlarımız tarafından kullanılan ibadethaneler onarılmaya devam edilmektedir.
    
     -Farklı inanç grupları-
    
     13 Mayıs 2010 tarihinde Başbakan Erdoğan imzasıyla yürürlüğe giren Başbakanlık Genelgesinin, anayasanın eşitlik ilkesi çerçevesinde, ülkemizde yaşayan farklı inanç gruplarına mensup vatandaşlarımızın kendi kimlik ve kültürlerini yaşama ve yaşatma imkanına sahip olduğunu belirten ve demokratikleşme çalışmalarının önüne engel çıkarılmaması gereğini vurgulayan tarihi bir metin olduğu vurgulanan bildiride, genelgenin uygulanmasına titizlikle devam edildiği bildirildi.
     Farklı inanç gruplarına mensup vatandaşların ülkemizin tarihi dokusuna da işlemiş olan hoşgörü kültüründe kimliklerini rahatça yaşadıkları vurgulanan bildiride, şu ifadelere yer verildi:
     Vize, siyasi reformlar, enerji, terörle mücadele gibi Türkiye-AB ilişkileri açısından önemli konulardaki işbirliği mekanizmalarının güçlendirilmesi ve siyasi blokajlı fasıllarda, çalışma gruplarıyla teknik açılış/kapanış kriterlerinin en kısa sürede yerine getirilmesini amaçlayan bir çalışma yöntemi olan Pozitif Gündem-in resmi açılış toplantısı 17 Mayıs 2012 tarihinde yapılmıştır. Pozitif Gündem çerçevesinde, ilk etapta 8 fasılda çalışma grubu oluşturulmuş ve 6 faslın ilk çalışma grubu toplantıları gerçekleştirilmiştir.
     Pozitif Gündem resmi müzakere sürecine bir alternatif değil, aksine sürece ivme kazandıracak, onu destekleyecek yeni bir çalışma yöntemidir. Bununla birlikte, müzakereleri tıkayan siyasi blokajlar kalkmadığı sürece Pozitif Gündemin uzun vadede amacına ulaşamayacağı ve nihai hedef olan Türkiye-nin üyeliği amacına hizmet etmeyeceği açıktır.
    
     -Yargı Reformu Stratejisi-
    
     24 Ağustos 2009 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilen ve amaç ve hedefleri büyük ölçüde gerçekleştirilen Yargı Reformu Stratejisinin güncellenmesi çalışmalarının devam ettiği belirtilen bildiride, şunlar kaydedildi:
     Bu amaçla ilgili kurumlarla istişare amaçlı faaliyetler yapılmış ve Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan Taslak Strateji Belgesi 11 Eylül 2012 tarihinde ilgili tüm kurumların görüşüne gönderilmiş, ayrıca oluşturulan internet sitesi aracılığıyla ilgililerin görüşüne açılmıştır. Gelen görüşlerin değerlendirilmesi amacıyla önümüzdeki aylarda ilgili kurumların katılacağı bir çalıştay düzenlenmesi ve güncelleme çalışmalarının tamamlanması planlanmaktadır. 3. Yargı Reformu Paketi olarak adlandırılan Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun 2 Temmuz 2012 tarihinde kabul edilmiş ve 5 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu çerçevede, basın ve ifade özgürlüğü alanında, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce açıklama yöntemleriyle işlenmiş suçlara ilişkin dava ve cezaların infazının ertelenmesi imkanı getirilmiştir. Bu kanun ile yargı hizmetlerinin etkinliğinin arttırılmasına ve hızlandırılmasına önemli katkı sağlaması beklenmektedir. 3. Paketin uygulamasına ilişkin bazı veriler aşağıda verilmektedir. 2011 yılı 15 Temmuz-15 Ekim döneminde bin 276 kişi hakkında adli kontrol uygulanmış iken 2012 yılının aynı döneminde 3019 kişi hakkında adli kontrol uygulanmıştır. Ceza infaz kurumları mevzuatına yönelik 3. Yargı Paketi de dahil olmak üzere son dönemde yapılan değişikliklerle Denetimli Serbestlik uygulamasının kapsamı genişletilerek yaklaşık 33 bin 500 kişi cezaevlerinden tahliye edilmiştir. Ülkemizde devam eden yargı reformu sürecinde 2006 yılında cezaevinde bulunanların yüzde 49,2si tutuklu iken bugün bu rakam yüzde 25,3 tutuklu olarak gerçekleşmektedir. 24 Eylül 2012 tarihinde Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruları kabul etmeye başlamasıyla ülkemizde insan hakları standartlarının korunması ve geliştirilmesi adına tarihi bir süreç başlamıştır.
    
     -İnsan Hakları İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planı Taslağı-
    
     Bu yolun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) standartları çerçevesinde etkin bir iç hukuk yolu olarak işleyeceğine dair RİG üyelerinin tam desteğinin vurgulandığı bildiride, şöyle denildi:
     Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan makul süreyi aşan yargılamalar ve mahkeme kararlarının icrasından kaynaklanan sorunlarla ilgili AİHMe yapılmış başvuruların sonuçlandırılması için iç hukuk yolu oluşturulmasına yönelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun Tasarısı TBMM Adalet Komisyonunda 31 Ekim 2012 tarihinde kabul edilmiştir. Söz konusu tasarının ivedilikle TBMM Genel Kurulunda görüşülerek yasalaşması için çaba gösterilmektedir.
     Başta ifade ve basın özgürlüğü ile adil yargılanma hakkı olmak üzere, birçok konuda AİHM tarafından verilen ihlal kararlarına neden olan yapısal sorunların çözümü adına önemli gelişmeler sağlamayı amaçlayan 4. Yargı Reform Paketi 11 Haziran 2012de Bakanlar Kurulunda görüşülmüş ve genel olarak Bakanlar Kurulunca desteklenmiştir. Söz konusu Reform Paketinin ivedilikle yasalaşmasının öneminin altı çizilmiştir.
     Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan İnsan Hakları İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planı Taslağının ilgili kurumların görüşleri çerçevesinde gözden geçirilmesi çalışmalarının sona yaklaşması memnuniyetle karşılanmıştır. Kısa bir süre içerisinde Eylem Planı Taslağının tamamlanması hedeflenmektedir.
     Adalet Bakanlığı tarafından yeniden kaleme alınan Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı 8 Haziran 2012 tarihinde Başbakanlığa gönderilmiştir. Tasarı Başbakanlık tarafından ilgili kurum ve kuruluşların görüşüne sunulmuş olup, gelen görüşlerin değerlendirilmesini müteakip TBMMye sevk edilmesi öngörülmektedir.
     Kamu yönetimi içerisinde insan hakları alanında kurumsallaşma konusundaki yasama çalışmaları kapsamında önemli bir mesafe kaydedildiği belirtilen bildiride, bu çerçevede, 29 Haziran 2012 tarihinde Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun, 30 Haziran 2012 tarihinde ise Türkiye İnsan Hakları Kurumunun yürürlüğe girdiği hatırlatıldı.
    
     -İnsan hakları alanında kurumsallaşma-
    
     Hükümetin uluslararası ilkeler doğrultusunda ve AB müktesebatıyla uyumlu bir şekilde insan hakları alanında kurumsallaşmayı geliştirme yönündeki iradesi çerçevesinde önümüzdeki dönemde Kolluk Gözetim Komisyonu ve Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu Kanun Tasarılarının yasalaşmasının hedeflendiği bildirilen bildiride, şu ifadeler kullanıldı:
     Bu doğrultuda, ayrımcılıkla mücadele alanında ülkemizde var olan farkındalığı daha da pekiştirmek ve ülkemizde insan hakları alanında kurumsallaşma çabalarına hız vermek amacıyla 13-14 Kasım 2012 tarihlerinde Avrupa Birliği Bakanlığı ve Avrupa Komisyonu işbirliğinde uluslararası bir seminer düzenlenecektir.
     Vatandaşlarımıza vize muafiyeti tanınmasıyla sonuçlanacak sürecin başlatılması hedefi doğrultusunda Mart 2010da yeniden başlatılan Geri Kabul Anlaşması müzakereleri Ocak 2011de dengeli ve uygulanabilir bir metin üzerinde varılan mutabakatla tamamlanmıştır. Avrupa Birliği Konseyinin Avrupa Komisyonuna vize muafiyeti görüşmelerine başlanması için yetki vermesi üzerine, Geri Kabul Anlaşması 21 Haziran 2012 tarihinde her iki tarafça parafe edilmiştir.
     Hedefimiz, tüm vatandaşlarımızın Schengen ülkelerine vizesiz girişini sağlayacak olan vize muafiyetidir. Sayın Başbakanımızın önderliğinde ilgili kurumlarımızla ve toplumun her kesimiyle işbirliği içerisinde, kazanılmış haklarımıza halel getirmeksizin, milli menfaatlerimiz doğrultusunda vatandaşlarımızın bu önemli sorununu çözmek için her türlü gayreti göstermeye devam edeceğiz.
    
     -Göç ve iltica politikası-
    
     İçişleri Bakanlığının kapsamlı göç ve iltica politikası ve mevzuatı oluşturma çalışmalarının da sürdüğü belirtilen bildiride, şu ifadeler yer aldı:
     Bu çerçevede ulusal ve uluslararası tüm paydaşların etkin işbirliği ile katılımcı bir süreçle hazırlanan ve ülkemizin göç ve iltica alanında temel politikalarını yeniden şekillendirecek olan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı 27 Haziran 2012 tarihinde TBMM İçişleri Komisyonunda oybirliği ile kabul edilmiş ve TBMM Genel Kuruluna sevk edilmiştir. Bu tasarının yasalaşması, ülkemizin göç yönetimi alanında ihtiyaç duyduğu kapsamlı mevzuat ve güçlü kurumsal altyapının kurulmasını sağlayacak olması nedeniyle son derece önemlidir.
     Ayrıca, İnsan Ticaretiyle Mücadele ve Mağdurların Korunması Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı İçişleri Bakanlığının öncelik verdiği konulardan birini teşkil etmektedir. Söz konusu tasarı üzerindeki çalışmalar devam etmektedir. Bu tasarıların yasalaşması ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin son zamanlarda göç ve iltica alanında ülkemizle ilgili aldığı kararlarda belirtilen hususlarda da düzenleme yapılmış olacaktır.
     Entegre Sınır Yönetimi alanında müktesebat uyumu ve uygulamaya yönelik atılan adımların hızlandırılması hususunda mutabakata varılmıştır. Bu çerçevede sınır yönetiminin yeniden yapılandırılmasına yönelik düzenlemelerin temelini oluşturacak Sınır Muhafaza Teşkilatı Kanun Tasarısı Taslağına ilişkin çalışmalar sürdürülmektedir.
    
     -Terör konusunda AB ülkelerinden beklentiler-
    
     2010-2012 yılları arasını kapsayan Organize Suçlarla Mücadele Ulusal Eylem Planının da başarılı bir şekilde uygulanmaya devam edildiği vurgulanan bildiride, şöyle denildi:
     Organize Suçlarla Mücadele Ulusal Strateji Belgesi doğrultusunda 2013-2015 dönemi için ilgili kurumların katkılarıyla yeni bir Eylem Planı hazırlanmaktadır. Bu çerçevede, organize suçlarla mücadelede önleyici tedbirlere, etkili soruşturma kapasitesine, suç örgütlerinin tüm unsurlarıyla tespitine, risk analizine, kurumlar arası koordinasyona, uluslararası operasyonel işbirliğine ve suçun mali boyutuyla mücadeleye özel bir önem atfedilecektir. Ülkemiz açısından başlıca terör tehdidi PKKdan gelmektedir. Bu kapsamda, AB ülkelerinden temel beklentimiz PKKnın finansman ve propaganda kaynaklarının kurutulmasında gerekli iradeyi göstermeleridir. Terör örgütlerinin özellikle Avrupa ülkelerinde değişik adlarla yaptığı yayın faaliyetleri başta olmak üzere propaganda çalışmalarının engellenmesi konusunda çabalarımız kararlılıkla sürmektedir.
     Ayrıca, terörizmin finansmanıyla mücadelede, ülkemizin yasal mevzuatındaki eksikliklerinin giderilmesi amacıyla yapılan Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısının yasalaşmasının, uluslararası yükümlülüklerimiz açısından çok önemli olacağı değerlendirilmiştir. Ülkemizi çağdaş medeniyet seviyesinin üzerine çıkarma konusundaki kararlılığımızın temel unsurlarından biri olan siyasi reform sürecinin devamını ve reformların etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak ve takip etmek amacıyla 2003 yılında kurulan Reform İzleme Grubunun kadın hakları ve aile içi şiddetin önlenmesi konularının öncelikli gündem maddesi olarak ele alınacağı 28. Toplantısının Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Şahinin ev sahipliğinde tarihi bilahare belirlenmek üzere Gaziantepte düzenlenmesi kararlaştırılmıştır.
    
     Muhabir: Haluk Yüksel
     Yayıncı: Doğan Sarıtaş
<< Önceki Haber 27. Reform İzleme Grubu Toplantısı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER