Sayıları gittikçe azalan ve soyu tükenme noktasına gelen
Mersin balığını çoğaltma çalışmaları sürüyor. Rusya'dan getirilen yumurtalardan elde edilen yaklaşık 5 bin yavru
Mersin balığı daha markalandıktan sonra
nehirler aracılığıyla Kara
denize bırakılacak.
Yerli
balık türü iken aşırı avcılık ve yumurtlama alanlarının azalması yüzünden nesli tükenme noktasına gelen Mersin
balıklarının sayısı, kültür yetiştiriciliğiyle arttırılmaya çalışılıyor.
BM Gıda ve
Tarım Örgütü (FAO) tarafından
desteklenen, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığına bağlı Tarımsal
Araştırmalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) tarafından yürütülen,
Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nün katılımcı olduğu ve
İstanbul ile
Sinop üniversitelerinden akademisyenlerin destek verdiği proje kapsamında, Rusya'dan getirilen Mersin balığı yumurtalarından çalışmalar sonucunda yavru balıklar elde edildi. Amasya'daki Yedikır
Su Ürünleri Üretim ve Araştırma İstasyonu'nda belli bir büyüklüğe getirilen yavru balıklardan 5 bini, markalandıktan sonra
Sakarya Nehri ve
Yeşilırmak'a bırakılacak.
Sinop Üniveristesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Serap Ustaoğlu, doğada azalan Mersin balığı sayısını, yetiştiricilik yoluyla elde edilmiş balıklarla destekleyerek çoğaltmayı hedeflediklerini söyledi. Bu ay ve gelecek ay içinde 5 bine yakın yavru Mersin balığının
doğal ortamlarına bırakılacağını kaydeden Ustaoğlu, balıkların yarı yarıya Yeşilırmak ve Sakarya Nehri'ne bırakılmasının planlandığını bildirdi.
Yetiştiricilik yoluyla
stok takviyesi yapmanın pahalı bir yöntem olduğunu kaydeden Ustaoğlu, bu nedenle
balıkçıların projeye destek olarak yakaladıkları
küçük balıkları geri bırakması gerektiğini dile getirdi. Ustaoğlu şunları söyledi: "Neticede bu çalışmayı balıkçılar için yapıyoruz. Bu balığın avlanması şuan
yasak. Sularımızda bu balıkların sayısının çoğalması durumunda belki ileride avcılığa açılabilir. Ancak yasaya uymayan balıkçılarımız var maalesef. Balıkçılarımızın bize destek olması lazım. Yakaladıkları küçük balıkları geri bırakmalılar."
Mersin balığının 150 yılı aşkın süredir eti ve havyarı için üretildiğine işaret eden Ustaoğlu, "Bir çok
ülke bu balığın kült
ürünü yapıyor. Havyarı ve eti için balığı yetiştiriyor. Bu da bir koruma stratejisi. Doğadaki balıkları rahat bırakıp kültür ortamındaki balıklardan dünyadaki havyar ihtiyacı karşılanıyor. Havyar çok değerli bir
gıda maddesi. Lüks tüketime giriyor. Çok pahalı olduğu için yetiştiriciliği de çok karlı. Ancak tek dezavantaj bu balıkların çok geç üreme olgunluğuna ulaşması. Olgunlaşması doğada 15-20 yıl sürebiliyor.
Kültür ortamında bu yarı yarıya kısalabiliyor." dedi.
Masrafları fazla olduğu gerekçesiyle
işletmecilerin kültür yetiştiriciliğine cazip bakmadıklarını anlatan Ustaoğlu şöyle konuştu; "Nereden baksanız ürünü alabilmek için 5-6 yıl beklemek gerekiyor. Yem masrafı oldukça fazla. Bu balıklar büyüdükçe çok fazla yem yiyor. Dolayısıyla işletme masrafları fazla. İşletmeciler de bu nedenle geri duruyor. Beklemek insanlara cazip gelmiyor. Ama ürün değerli olduğu için bu göze alınabilir. Bunu göze alan işletmecilerde son zamanda var. İşi ciddi yapmak isteyen balık yetiştiricileri var. Yakın gelecekte Türkiye'de yetiştiriciliği yapılacak."
"YUMURTLAMA ALANLARINA HES'LER YAPILIYOR"
Mersin balığı üzerine çalışmalar yapan
İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr.
Devrim Memiş ise Sakarya Nehri'nde Mersin balığının yumurtlama alanlarına
Hidroelektrik Santralleri (HES)'nin kurulması için çalışmalar yapıldığını ifade etti. HES'lerin Mersin balığı projesini ileriye dönük olumsuz etkileyebileceğini dile getiren Memiş; "Balıkların yumurtlama alanlarına maalesef HES'ler yapılıyor. Biz bu balıkları yumurtlama alanlarına bırakacağız. Balık yıllar sonra geri geldiğinde santrali geçemeyecek. Çalışmaların amacı balığın yeniden yumurtlamasını sağlamak. Yaptığımız çalışmalarda nehirde bu balıkların yumurtlama alanlarını bulduk. HES'lerde yumurtlama alanlarına yapılıyor. Bu balıklar nasıl geçecek? Bu durum çalışmalarımızı tersine çevirdi." şeklinde konuştu.
Yüksek
ekonomik değeri nedeniyle '
siyah altın' olarak adlandırılan havyarıyla tanınan mersin balığı, nesli
tehlike altında olduğu için "kırmızı listede" yer alıyor.
Kuzey yarımkürenin hemen hemen bütün deniz, nehir ve göllerinde yaklaşık 200 milyon yıldır yaşamını sürdüren ve biyolojik çeşitlilik açısından çok değerli olan bu balıkların diğer bir adı ise "yaşayan
fosil".