'Organize işlerle ihtilal ortamı hazırlandı, tahrik edildik'

'Organize işlerle ihtilal ortamı hazırlandı, tahrik edildik'

17 Şubat 1960 Kayseri Yeşilhisar olayları, 10 yıldır iktidarda bulunan Demokrat Parti'yi (DP) sandıkta değil, sokakta devirme planının parçasıydı. 51 yıl sonra CHP'li iki tanık Ahmet Ünal ve Bekir Küpeli ile dönemin ilçe savcısı Saim Dinçaslan ilk defa Aksiyon Dergisi'ne konuştu. Derginin kapak dosyasına göre, Kayseri'ye 65 kilometre mesafedeki Yeşilhisar ilçesinde bir silahtan çıkan 3 kurşun gecenin sessizliğini bozar. 27 Mayıs darbesin işaret fişeği atılmıştır. CHP ilçe başkanı, DP ilçe başkanına herkesin gözü önünde ateş eder. Bir üst katta silah seslerini duyan genç savcı hemen olay mahalline inip Ünal'ı gözaltına alır. Halk Partililer, Ünal'ın salıverilmesini isteyerek ayaklanır. Yargılama sürecinde gerilim iyice artar. Evlerin camları kırılır, bazı provokatörler devreye girer, hükümet konağına yürünür, polis linç edilmek istenir. Bazı gazeteler ve CHP lideri İsmet İnönü, iktidarı Halk Partililere baskı yapmakla suçlar. Menderes ise tam tersine Halk Partisi'nin yıkıcı faaliyetlerde parmağı olduğunu düşünmektedir. CHP heyetleri ilçeye gelir. İnönü de Kayseri'den sonra Yeşilhisar'a gelmek ister ancak daha vahim olaylar çıkabileceği endişesi ile izin verilmez. İnönü'nün sert bir şekilde protesto edildiği Uşak ve Topkapı olaylarından sonra (Nisan-Mayıs 1959) Kayseri'de yaşananlar, CHP'lilerin darbe isteğini iyice artırmıştır. Ardından üniversite öğrencileri sokağa dökülür, Harp Okulu Kızılay'da yürür. 27 Mayıs 1960 sabahı radyodan okutulan bildiride, "Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran, son müessif hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla TSK memleketin idaresini eline almıştır." denmektedir. Darbeciler, halkın oyları ile iktidar olmuş DP'nin meşruluğunu kaybettiğini ile sürmekte, Anayasa ve kanunları ihlal ile anti-demokratik yollara başvurmak, muhalefeti sert tedbirlerle sindirmek ve hatta ortadan kaldırmaya çalışarak dikta yönetimi kurmak" ile suçlamaktadır. Kayseri Yeşilhisar olayları da Yassıda'da yargılama konusu yapılır. Celal Bayar ile Adnan Menderes'in yanı sıra eski Kayseri milletvekillerinin ve eski Kayseri Valisi'nin de içinde bulunduğu 13 sanığın, 2 Nisan 1960'ta İnönü'nün Kayseri gezisinde seyahat özgürlüğünü kısıtladığı ileri sürülür. Bayar ve Menderes'in fiilleri, Anayasayı ihlalin maddi vakası olarak değerlendirilir. 27 Mayıs'ın ilk adımı sayılan Kayseri'deki olayların 51. yılında, dönemin Yeşilhisar savcısı Saim Dinçaslan başta olmak üzere CHP İlçe Başkanı Mustafa Ünal'ın oğlu Ahmet Ünal ve Adnan Menderes'e suikast planlamak için Ankara'ya kadar giden Bekir Küpeli ilk kez Aksiyon'a konuştu. Bu üç isimden Yeşilhisar olaylarında en ön saflarda yer alan Bekir Küpeli, CHP yönetimi tarafından kullanıldığını kabul ediyor: "Partinin menfaatçileri, başa güreşenleri, sokak adamı değil bunlar. Partiden hedef bekleyenler nasip bekleyenler, menfaat elde edecek, iş elde edecek kişiler. Gençleri kullanıyorlar. Gençler de kırıyor, döküyor. Hatta insan vurmaya kadar teşebbüs ettirdiler, fakat biz vurmadık." diyor. DP'lileri kurşun yağmuruna tutarak olayları başlatan CHP İlçe Başkanı Mustafa Ünal'ın oğlu Ahmet Ünal da CHP milletvekillerinin darbeyi önceden bildiğini, çocukların ve gençlerin olaylarda kullanıldığını belirtiyor. Savcı Saim Dinçaslan da ilerlemiş yaşına rağmen olayları en ince detaylarına kadar hatırlıyor. "Olaylar organizeydi" diyor. Dinçaslan, Yassıada duruşmalarının radyo yayınlarını kaydettiğini söylüyor. "Bir parti ile gönül bağım yok. Bir tek gönül bağım demokrasi ve hukuk. Hayatımda da bunu yaşadım." diyor. Bugüne kadar bu olayları anlatmamasının sebebine gelince şöyle konuşuyor: "Türkiye'nin bu acı günlerini hatırlamak beni çok üzüyor, Türkiye bunu yaşamamalıydı. Bizim kurtardığımız Kore nerede şimdi, biz neredeyiz? Durumumuz böyle olmamalıydı. Bunlardan ders almak gerekir. 27 Mayıs neticeye ulaşmış bir darbe ama ondan sonra da bu hevesliler zaman zaman bu işleri düşünmüş, düşünmekle kalmayıp ileri de gitmişler. 12 Eylül de bir darbedir. Çıkan belgelere göre bugün de yapmaya çalışıyorlar. Yaşanmış olaylar bunların olabilirliliğini gösteriyor." Yeşilhisar olaylarını soruşturan emekli Savcı Saim Dinçaslan, Yeşilhisar olaylarıyla başlayan darbe hareketlerine Adnan Menderes'in inanmadığını ancak Tayyip Erdoğan'ın inanıp önlem aldığını anlatıyor: "Menderes her zaman gücünü devletten değil, milletten aldığı için ve millete ters bir iş yapmadığını bildiği için böyle bir ihtimali düşünmüyor. Ama Tayyip Bey düşünüyor. Tarih tekerrür etmesin diye tedbirlerini almaya çalışıyor." Dinçaslan o günleri şöyle anlatıyor: "CHP'liler tutuklanan Mustafa Ünal'ın serbest bırakılmasını istiyordu. Hatta CHP milletvekillerinden Sırrı Atalay, '2 ay sonra İçişleri Bakanı olacağım. Emeklilik maaşından mahrum ederim sizi!' diye oradaki kaymakam başta olmak üzere hepimizi tehdit etti. Sanki hukuksuz olay olmuş gibi konuşmalar oluyor. Bunu meydanda herkesin içinde konuşuyor. Peşin hükümle gelmişler, sanki ilçe başkanı haksızlıktan tevkif olmuş gibi. Her gece elektrikler sönünce DP'nin ileri gelenlerinin camlarını taşlıyorlar. Beş-on tane adam bulmuşlar… 24 Mart'ta hükümet binasına da yürümek istiyorlar. Kaymakam kalabalığı görünce 'Bu ne? Dağılın!' diyor. Bu sefer kaymakamın üzerine yürüyorlar. Olaylar organize, organize edilmeden mümkün değil. Bunların bir kısmını tespit edebildik. İsmet Paşa olaylar üzerine bir grup Halk Partili ile Kayseri il kongresine katılmak istiyor. Vali Ahmet Kınık, siyasi gerginlik nedeniyle, kanunun kendisine tanıdığı yetkiye dayanarak bir süre toplantıların yapılmasını erteliyor. İsmet Paşa, 'Örfi idare mi var? Kimse bizim gelmemizi engelleyemez.' diye 15-20 milletvekili ile Kayseri'ye hareket ediyor. Himmetdede, şehre 20 kilometre uzaklıkta büyük bir istasyondur. Tren orada mutlaka durur. Tren durduğu sırada resmi bir tebligat yapılsın, belki telgraf az bulunmuş, ulaşmamıştır diye kendisine vilayetin aldığı toplantı yasak kararı vali muavini ile iletiliyor. Kısa süre sonra 27 Mayıs oluyor. Aynı gün, 27 Mayıs günü, hemen, bu isyan halinde olan, hükümeti basmaya yeltenen sanıklar serbest bırakılıyor. Karar marar yok, emirle... Hukuk bitmiş, ihtilal hükümeti duruma el koymuş. Belediye başkanı davasını da Adapazarı'na verdiler. Oradan da Mustafa Ünal'ı serbest bıraktılar." İlçe başkanı Mustafa Ünal'ın oğlu Ahmet Ünal ve 22 defa hapse girip çıkan Bekir Küpeli'nin açıklamaları ise özetle şöyle: "Ahmet Ünal, babasının çalkantılı siyasi hayatının peşinden sürüklenmiş. 17 Şubat 1960'daki olayda babasının silahını doldurup eline vermiş. 24 Mart'ta hükümet meydanındaki nümayişlerde ön saflarda yerini almış. 27 Mayıs'tan hemen önce Kızılay'da harp okulu öğrencilerinin yürüyüşüne şahit olmuş. Adapazarı'nda babasının davasını partililerle takip etmiş. "Nisan 1960'ta İstanbul'da öğrencileri sokağa biz döktük. Perde arkasındayım o işin. Öğrencilerin gösteri yapmasını istiyorduk biz. 'Katiller, diktatörler!' diye bağıracaklardı." diyen CHP üst düzey yöneticilerinden Orhan Birgit, babasının avukatlığını yapmış. İhtilâlden iki gün sonra salıverilmiş babası. 27 Mayıs sabahı sokaklara dökülüp günlerce bayram sevinci yaşamışlar. Olaylarda çocukların ve gençlerin kullanıldığını söylüyor. Halk Partililerin ihtilâl olacağını bildiğine inanıyor. Ünal, CHP ileri gelenlerinin ihtilali çok önceden bildiğini belirtiyor. Bekir Küpeli, 60 öncesinin herkese korku salan fedaisi. Sadece sıradan insanlarla değil, belediye başkanından polisine kadar herkesle kavgası olmuş. Defalarca hapse girmiş, çıkmış. Kendini gerçek Atatürkçü ve Halk Partili olarak görüyor. İlçedeki şiddet olaylarının arkasında görünürde o ve arkadaşları vardı. Menderes'e suikast planlamak için Ankara'ya kadar gittiğini de itiraf ediyor: "İhtilalden CHP'lilerin haberi çok önceden vardı. Ben iyi bir Atatürkçüyüm. 60'dan bir yıl önce yanıma bir kişi aldım, Adnan Menderes'i vurmaya gidiyorum. İhtilâlden bir yıl kadar önce Ankara'ya gittik, genel merkezde Kasım Gülek (Atatürk'ün talimatıyla siyasete girdi; bakanlık, başbakan yardımcılığı ve CHP Genel Sekreterliği görevlerinde bulundu) karşımıza çıktı. 'Nereye gidiyorsunuz?' diye sordu, bizi evine götürdü. 'Benden ne iş istiyorsunuz?' dedi. 'Hiçbir iş istemiyorum, yalnız Menderes'i vuracağız, bize bir plan lazım' dedim. Gülek, 'Bu işlerden vazgeçin, bu işlerin sonu yok. Menderes ölür, siz de hapishanede ölür kurtulursunuz' dedi. 'Zaten Menderes başını kendi kendine yiyecek' diye ekledi. Dediği de çıktı."
<< Önceki Haber 'Organize işlerle ihtilal ortamı hazırlandı, tahrik edildik' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER