"Türkiye'de demokratikleşme, temel hak ve özgürlükler geliştikçe her türlü terör marjinalleşecektir"



Polis Akademisi Başkanlığı tarafından düzenlenen II. Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Sempozyumu'nun sonuç bildirgesi açıklandı. 7-9 Aralık 2010 tarihleri arasında Antalya'da yapılan sempozyumunda, terörle organize suç arasındaki çizginin gittikçe kaybolduğu vurgulandı. Evrensel bin insanlık suçu olan terörizm ve organize suçların sınır aşan nitelikleri sebebiyle uluslararası işbirliğini zorunla hale getirdiğine dikkat çekilen bildiride, her ülkenin samimiyetle terörle mücadele sürecine katkı sağlaması gerektiği ifade edildi. 19 maddelik sonuç bildirgesinde, "Kimlikler ve inançlar üzerinden kategorik sınıflandırma yapmaktan kaçınılmalı ve şiddete başvuran gruplar tanımlanırken 'İslami terör, dinci terör' yerine 'dini istismar eden' kavramı kullanılmalıdır. Kimlik adına yapılan terör, toplumun o kimliğe sahip olan herkesi ötekileştirmesine yol açmaktadır." denildi. Terörizm ve sınır aşan suçların benzer sosyo-ekonomik sorunlardan beslendiğinin dile getirildiği bildirgede, bu tür suçlarla mücadelenin güvenlik odaklı politikalarla sınırlı tutulmaması gerektiği vurgulandı. Ulusal ve uluslararası alanda farklı kültürler ve farklı siyasi görüşlerden insanların bir araya getirilerek resmin tamamlanmasının büyük önem taşıdığının ifade edildiği bildirgede, politikalar geliştirilirken bölgesel ve yerel unsurların dikkate alınması gerektiği kaydedildi. "PKK DEĞİŞİMİN ÖNÜNDE EN BÜYÜK ENGEL" 'Terör ve şiddetle sonuç alınabileceği' düşüncesinin demokratikleşen Türkiye'nin şartları tarafından reddedildiğinin altının çizildiği bildirgede, terör örgütü PKK'da dahil olmak üzere her türlü terörün dışlandığı belirtildi. Tüm taleplere rağmen PKK'nın ne bir özeleştiri geleneği geliştirebildiği ne de kendini eleştirenlere müsamaha gösterdiği dile getirilen bildirgede, "Bu haliyle PKK, Türkiye'deki değişimin, ekonomik gelişimin ve temsil iddiasında bulunduğu toplumsal kesimlerin taleplerinin önündeki en büyük engeldir. Türkiye'de demokratikleşme, temel hak ve özgürlükler geliştikçe her türlü terör marjinalleşecektir. Devletin terörle mücadele konusunda kendi kendisini eleştirmesi ve değerlendirmeye tabi tutması önemlidir. Zira terörle mücadelede yapılacak olası yanlışlar, terörün beslenme kaynağı haline gelmektedir. Terörle mücadelede devlet kurumlarının çabalarının yanı sıra sivil toplum örgütlerinin faaliyetleri teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. Terörizmle mücadele sadece bir güvenlik sorunu olmaktan çıkarılarak çok sektörlü, topyekün bir mücadele yaklaşımı geliştirilmelidir." ifadelerine yer verildi. "ŞEFFAF VE ULAŞILABİLİR DEVLET OLMAK ÖNEMLİ" Terör örgütlerinde militan kimlik inşa sürecinin tersine çevrilmesinde; şeffaf ve ulaşılabilir devlet olmak, bireye 'diğeri' olarak bakmamak, bireysel haklara saygı göstermek, her vatandaşın değerli olduğu bilincinde olmak ve birey-devlet arasındaki bütün iletişim kanallarının açık olmasının son derece önemli olduğunun anlatıldığı bildirgede, "Terör örgütlerinde radikalleşme; bireyi sempatizanlıktan şiddete götüren, dünyayı biz ve onlar indirgemeciliğinde algılayan ve ötekine hayat hakkı tanımayan bir süreçtir. Bu süreç ideoloji, örgütsel yapı ve eylemlere bakılmaksızın tüm örgütlerde yaşanmaktadır. Radikalleşmeyi sadece dini istismar eden terör örgütleri ile özdeşleştirmek tüm terör örgütlerinde yaşayan çok önemli bir sosyal dinamiği görmezden gelmek olacaktır. Yapılan çalışmaların büyük bir çoğunluğunda radikalleşme süreçlerinin belirli bir din, kültür veya coğrafya tekelinde incelendiği görülmektedir. Bu durumun yanlışlığı diğer alanların bilimsel olarak incelenmemesi, dolayısıyla bilimsel tabanlı müdahalenin yapılamaması gibi olumsuz bir sonuç doğurmaktadır." tespiti yapıldı. "DOĞU'DA TERÖRÜ BESLEYEN SORUNLAR, HER İLİN KENDİ ŞARTLARI İÇİNDE DEĞERLENDİRİLMELİ" Terörle mücadelede her bölgenin kendi şartları içinde değerlendirilmesi ve yüksek bütçeli makro projeler yanında mikro düzeyde projelere daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğinin belirtildiği bildirgede, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde terörü besleyen sorunların her ilin kendi şartları içinde değerlendirilmesi ve bu sorunlara özgü mikro projelere ağırlık verilmesi gerektiği vurgulandı. Medyanın terör olaylarına yaklaşırken haberlerin tarafsız ve örgüt propagandası yapmadan verilmesinin medyanın objektifliğini koruyacağı ve terörün propagandasını önleyeceğinin dile getirildiği bildirgede, "Terör konusunda özellikle ortak bir konuşma ve medya dili oluşturulmalı yanlış kavram ve yaklaşımların düşmanlık oluşturabileceği unutulmamalıdır. Terör örgütü aynı zamanda büyük bir propaganda makinesidir. Örgütün hiçbir sınırı yoktur, dolayısıyla terörle mücadele adına atılan adımların ve yapılan çalışmaların kamuoyuna duyurulması son derece önemlidir. Terörün uzun yıllar sorun olduğu yerlerde terörizm kendi sektörünü oluşturmakta ve bir anlamda 'terörün kendi ekonomisi' oluşmaktadır. Terörizm ve organize suç örgütlerinin faaliyet alanlarının kesiştiği noktalar yanında yolsuzlukla da mücadele son derece önemlidir." denildi. "SINIR GÜVENLİĞİ ETKİN ŞEKİLDE SAĞLANMALI" Türkiye'nin özellikle coğrafi konumu itibariyle göç yolları üzerinde bir geçiş ülkesi olduğuna dikkat çekilen bildirgede, insan ticareti söz konusu olduğunda Türkiye'nin hedef ülkelerden biri olduğunun bir gerçek olduğu ifade edildi. Yasadışı göç de dahil olmak üzere her türlü sınıraşan suçlarla, terörle ve kaçakçılıkla mücadelede sınır güvenliğinin sağlanması gerektiğinin belirtildiği bildirgede, şu görüşlere yer verildi: "Sınır güvenliğinin etkin şekilde sağlanması için bu alanda eğitim almış profesyonel birimler en kısa zamanda kurulmalıdır. Üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları, terörizm ve organize suçlarla mücadele alanında strateji ve politikaların geliştirilmesi ve uygulanan programların etki analizlerinin yapılmasına yönelik bilimsel çalışmalara daha fazla ağırlık vermelidir. Terörizm, organize suçlar, uyuşturucu kaçakçılığı, siber suçlar ve siber terör, yasa dışı göç ve insan ticareti gibi suçlarla mücadelede ortak standartlar sağlanmalıdır. İşbirliği sadece güvenlik aktörleriyle sınırlı kalmamalı, farklı disiplinlerden ve meslek gruplarından gelen uygulayıcılar ve bilim insanları sempozyum, çalıştay, ortak proje gibi platformlar aracılığıyla bir araya gelerek bilgi ve tecrübe paylaşımında bulunmalıdırlar. Akademik bilgi üretim ve paylaşımını sağlayan Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Sempozyumu gibi platformların suç, örgütlü suç ve terörle mücadelede önemli katkılar sağladığı görülmektedir."
<< Önceki Haber "Türkiye'de demokratikleşme, temel hak ve özgürlükler... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER