Çözüm süreci

Çözüm süreci -Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Bölgesi Grubu Başkanı Paker: -"Türkiye, demokrasi ve insan haklarında ciddi yenilikler içindedir" -Grup Üyesi Eraslan: "Bu süreci toplumsal selamete, barışa evrilmesi için elimizden ne g


BİNGÖL (A.A) - Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Bölgesi Grubu Başkanı Can Paker, "Türkiye, demokrasi ve insan haklarında ciddi yenilikler içindedir" dedi.
     Akil İnsanlar Heyeti Doğu Anadolu Bölgesi Grubu Başkanı Paker ile grup üyeleri Sibel Eraslan, Ayhan Ogan, Mehmet Oçum, Zübeyde Teker, Abdurrahman Kurt ve Mahmut Arslan Bingöl Üniversitesinde öğretim görevlileri ve öğrencileriyle bir araya geldi.
     Grup üyeleri, öğrencilerin çözüm sürecine ilişkin görüşlerini dinledi.
     Grup Başkanı Paker, burada yaptığı konuşmada, bugün Türkiyede atanmışların yerine seçilmişlerin siyasete hakim olduğunu belirterek, bu süreçteki devletin 1999 yılındakinden ayrı olduğunu söyledi.
     Türkiyede yaşayan insanların artık eskisi gibi yaşamak istememesinden dolayı barış sürecinden daha ümitli olduğunu anlatan Paker, şöyle devam etti:
     "Çok ciddi bir firma tarafından yapılan kamuoyu araştırmasına göre Türkiyede yaşayan insanların yüzde 81,3ü barış sürecini destekliyor. Şimdi diyelim bu işi başlattı diye AK Partililere bu reyi verdi. AK Partinin azami oyu yüzde 50, peki diğer yüzde otuz ne- O oy kimden geliyor. Demek ki mesele artık AK Partiyi ya da diğer partileri aşmış Türkiyede yaşayan insanlar barışı istiyor. Bu artık partiler üstü bir konum haline gelmiştir."
     "Türkiye, demokrasi ve insan haklarında ciddi yenilikler içindedir" diyen Paker, konuşmasını şöyle sürdürdü:
     "Yani Türkiye ekonomisi çok ileri ama insan hakları olarak mukayese edilmeyecek kadar geri bir durumdadır. Bunun nedeni şuydu: Yine analitik olarak yine üniversiteli olarak bakın bu güne kadar sadece önünüze şey koydular. Güvenlik sorunu vardır, onun için insan hakları ve insan özgürlükleri kısıtlanabilir tezini koydular. Buna da işte vatan bahis konusuysa gerisi teferruattır gibi bir takım yaftalar da taktılar. Devletin meselesi, konu devletse birey özgürlükleri bize vız gelir. Bütün bunların arkasında yatan bir güvenlik anlayışıydı. Bu sürecin sonucunda güvenlik sorunu kalmadıktan sonra ancak hep beraber biz Türkiyede demokrasinin güçlenmesi mücadelesini yapacağız."
    
     -"Mesele insan hakları meselesidir"-
    
     Konuşulan konuya Kürt meselesinden ziyade insan hakları açısından bakılması gerektiğini savunan Paker, "Mesele insan hakları meselesidir. İnsan haklarıyla bu kadar geride olan Türkiyede biz insan haklarını yerine getirirsek Kürt sorununu, Alevi sorununu, başörtüsü sorununu ve sorun olarak gördüğümüz diğer birçok insanla ilgili sorunu hallederiz. Onun için mücadelemizi Kürt meselesi, Alevi meselesi, işte Sünni meselesi olarak değil insan hakları olarak yaparsak önemli bir yere geliriz" dedi.
     Grup Üyesi Mahmut Arslan da her ilin çözüm sürecine farklı yaklaşımı olduğunu belirtti. Herkesin ortak hedefinin barış olduğunu kaydeden Arslan, "Gittiğimiz illerde ortak kanaat barış ancak amalar, fakatlar, acabalar var. Ben bu süreçte şunu öğrendim bizim en çok ihtiyacımız olan barış sürecinde empati yapmak. Dünya ve Türkiye sadece Bingölden ibaret değil. Sadece üniversiteden ibaret değil. Türkiye büyük bir ülke onun için biz barış sürecini ayakta tutarak bunu sürdürülebilir bir hale getirebilirsek bence burada konuşulan her şeyin bir karşılığı olduğunu herkes kabul edecektir" dedi.
     Grup Üyesi Kurt ise devletin asıl görevinin halka hizmet olduğunu belirterek, Türkiyenin en önemli sorununun dün varlık sorunu olduğu gibi bugünde eşitlik sorunu olduğunu ifade etti.
     Grup Üyesi Eraslan da bugün konuşulan, gözyaşı dinsin, kan dursun, silahlar sussun denilen sürecin arkasının sadece 30 değil, belki yüz elli yılık tarihi gelişimine bakarak değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
     "Barış sürecine kimin karar vereceği" sorusu üzerine Eraslan, şöyle konuştu:
     "Elbette siyasettir, siyasi akıldır. Bütün bu komplike güçleri ayakta tutan, bir tarafta sivil toplum kuruluşları var, bir tarafta üniversiteler var, bir tarafta medya var. Bütün bu güçlerin orkestrasyon düzeyinde harmonik bir şekilde idare edecek bir siyasi akla ihtiyacımız var ama siyasi akıl dediğimiz şey TBMMde oturan milletvekillerinden ibaret değil. Burada yaptığımız şeyde siyasettir. Bir şeye katılıyoruz, soru soruyoruz veya itiraz ediyoruz, çok asabımızı bozan bir cümle veya alkışlamak istiyoruz çok hoşumuza giden bir cümleyi, coşkunluk hissiyle dolup taşıyoruz o cümle. Bütün bunlarla kuruluyor ve emek isteyen bir şey. İlk defa umut siyaset teorisinin içerisinde anlam kazanan çok ciddi, kurucu bir anlam kazanan, varlıksal anlam kazanan bir kavrama dönüştü. Umudumuzu kaybetmeyeceğiz. Provokasyonlar olabilir. Göğüs gereceğiz ve bu süreci toplumsal selamete, barışa evrilmesi için elimizden ne geliyorsa yapacağız."
     Grup Üyesi Uçum ise yaşanan sürecin 1999 yılında yaşanan süreçten farklı olduğunu anlatarak, "Bu süreç artık kalıcı bir çatışmasızlık ortamını yaratacak bir süreçtir. Bu sadece barışın bir bölümüdür. Barışın ikinci bölümü ise hep birlikte, bize layık hem geçmiş demokrasi eksiğimizi kapatacak hem de gelecek siyasal sitemimizi, demokrasimizi kuracak bir sürecin tamamlanmasıdır" diye konuştu
    
     Muhabir: Abdullah Çelik-Naim Boşkut/İbrahim Yakut
     Yayıncı: Behçet Güngör

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER